Top
24/08/2013

Değersiz yalnızlık

KENDİ hayatıma bir anlam katma, onu anlamlandırma çabalarım her defasında sonuçsuz kalıyor. Belki de anlamı olmayan bir şeye anlam verme çabası nafile bir çabadır.
Yani anlayacağınız, ben tercih nedeniyle nihilist olmuş bir adam değilim, koşullarım itti beni nihilist olmaya. Bana "kader mahkûmu nihilist" diyebilirsiniz.
Bir nihilistin kendi hayatını anlamlandırmaya çalışması, kendi içinde absürd bir şey, bunu da biliyorum. Ama en azından karımın "Senin anlamın ne?" şeklindeki sorularına tutarlı bir cevap verebilmek için kendi anlamımı bulma çabalarım bir dizi başarısızlığa rağmen sürüyor.
Başbakan'ın danışmanları, sonunda benim açımdan işe yarayacak bir şey yaptılar. Yürütülen dış politika neticesinde Türkiye'nin oluşan durumunu "DEĞERLİ YALNIZLIK" diye tanımladılar.
Bu da kendi durumumu tanımlamak için bana bir fikir verdi. Ben de yalnızım, ama benimki Türkiye'ninkinden farklı bir yalnızlık, benimki "DEĞERSİZ YALNIZLIK". Bunun sonunda böyle olacağı aslında daha 1973 yılında New York'ta okuduğum üniversitenin kampusunda belli olmuştu.
Ben 21'inci yüzyıl insanlarının seksten bıkmaya başladığı veya iktidarsızlığa geçiş yaptığı yaşa kadar bekâretimi korudum. Bu korumaktan utandığım tek değerdir.
O yıl insanlar bana henüz amca demeye başlamamışlardı, ama yaşım hayli vardı. Amerikan gençleri benim o yaşımdan 10 ya da 15 yıl önce bekâretlerini kaybediyorlardı.
O sıcak günde bu durumumu sona erdirmeye hayli kararlıydım. O yıllarda Amerikan üniversitelerinin kampusları, açık hava kerhanesi gibiydi. Bu durumdan yararlanamayan dünyanın tek erkeği ben olmalıydım.
Bu durum, yabancılarla konuşmayı son derece tatsız bir iş görmemden kaynaklanıyordu. Gerçi kadınlara yaklaşmayı hiç konuşmadan yapan erkekler de vardı. Ama onların çoğu, "The Way We Were" filminin ilk sahnesinde sadece görünümüyle Barbra Streisand'ın nefesini kesen Robert Redford kadar yakışıklı çocuklardı. Hepsi sarışın ve uzun boyluydu.
Ben ise siyah saçlı olmamın yanı sıra birçok farklı uygunsuzluklara ve illetlere sahip bir çocuktum. Yakışıklıların bir kafa işaretiyle salonun en güzel kadınıyla yattıklarını gördüm. Aynı şeyi ben bir kez yapmaya çalıştım. Kafa işareti yaptığım kadın bana acıyıp tikimi tedavi etmesi için bir doktorun adını vermekle yetindi.
İşte okulda o gün bu iş sona erecek ve hayatımın geri kalan bölümü çok daha iyi gidecekti. Bence hayatım 14 yaşımdan itibaren yokuş aşağıya yuvarlanıyordu, hayatımın zirvesi 14 yaşımdı, ondan itibaren sürekli bir düşüş başlamıştı.
1973 sonrası her şey çok daha güzel olacaktı bana göre. Bu da yanlış çıkan beklentilerimden bir tanesiydi. 58 yaşıma geldim, düşüş hâlâ sürüyor, hayatımın zirvesi hâlâ 14 yaşım.
"O yaşta ne oldu?" diyorsanız, bunu anlatmama genel ahlak kuralları izin vermiyor. O kuralları pek umursadığımdan değil, ama onların ayrıca ağır bir suç olduğunu da sanıyorum, o yüzden anlatmayacağım kusuruma bakmayın. Sadece şunu söyleyeyim, bugün 58 yaşında olduğuma göre benim şu anda hiç görmediğim ve görmeyeceğim 44 yaşında bir çocuğum olabilir.
"1973 yılında bekâretinin sürdüğünü söylüyorsan 44 yaşında nasıl çocuğun olabilir?" diye soruyorsanız haklısınız, ama o da benim hikâyemi son derece ilginç kılan boyutu ve bende gizli kalması gerekiyor.
O gün kampusta karşıdan gelen kadınla hayatımda bir ilki gerçekleştirmeye karar verdim. (Hayır onu değil, sadece konuşmayı kastediyorum.)
Ve ben ilk hamleyi yaptım. Sonra aramızda şu diyalog geçti:
Ben: Hİ!
Uzun bacaklı olağanüstü güzel kadın: WHY?
Ben: WHY NOT?
Uzun bacaklı olağanüstü güzel kadın: BYE!
İtiraf etmeliyim ki bu dramatik diyalogda tamamen irade dışı bir şiirsellik vardı. Bu aynı zamanda benim o yaştan sonra hayatımın geri kalanında kadınlarla ilişkimin bir özeti gibiydi.
Beni hiçbir zaman istemediler, sevmediler... Rana'nın benimle bana acıdığı için evlenmiş olduğuna inanıyorum. Benim anlamımı bunca yıldan sonra hâlâ kavrayamamış olduğunu kaç defa söyledi bana, "değersiz yalnızlık" tanımıyla temel bir anlaşmazlığı yok.
Değersiz yalnızlığım sadece kadınlar nedeniyle değil tabii, meslek hayatımda da durum farklı değil. Yine istenmiyorum, yine sevilmiyorum. Meslektaşlarım benim için iki kategoriye ayrılmış durumda. Bana çoktan "bye" demiş olanlar ile "bye" demeye hazırlananlar. "Gelin anlamlı ilişki kuralım" dediklerim ise "Why?" diyorlar.
Anlayacağınız, son derece yalnızım, değersiz bir yalnızlık bu. Üstelik çirkin ve şaşıyım, bonus olarak da göbeğim var.
Başbakan'ın danışmanlarına "değerli yalnızlık" kavramını ortaya atıp kendimi anlamama vesile oldukları için teşekkür ediyorum. Bundan sonra onlara herhangi bir konuda teşekkür edeceğimi de sanmıyorum.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp