Top
20/07/2013

Kaybedenler kulübü

KİTABIMI tamamlamaya çalışırken bir yandan da okuma listemi sürekli yenileyip okumayı da sürdürüyorum.
Bu çoğunlukla bazı konuları daha da açma, daha anlaşılır kılma imkânını veriyor bana.
Ama bazen de dün olduğu gibi bir makaleyi okuyorum, içimde çalışma ve yazma hissi tamamen ölüyor, içimden tüm enerji adeta emilip çekiliyor.
"Neye çabalıyorsun be adam, neden durmadan okuyup yazmaya çalışıyorsun ki, sen zaten kaybedenler kulübünün bir üyesisin, bırak bu lüzumsuz çabaları" diyorum kendi kendime.
Bu düşüncelerin dipsiz karanlığına Matt Welch'in, "When Losers Write History" (Kaybedenler Tarihi Yazdıklarında) başlıklı makalesini okurken düştüm.
Welch, medya dünyasındaki geçiş sürecinin anlamını ve gidişatını yazmaya çalışanları anlatırken, bu yazma işinin sürecin kaybedenleri tarafından yapıldığı takdirde ortaya anlamlı bir tarih anlatısı çıkamayacağını söylüyor.
Ve sonra da Churchill'in, "Tarihin bana iyi davranacağını biliyorum; çünkü o tarihi ben yazmak amacındayım" sözünü hatırlatarak gerçek tarihin kazananlar tarafından yazılması gerektiğini söylüyor.
Bu makale bana kaybedişlerimin hikâyesini hatırlattı.
İlk önce kitapta anlatmaya çalıştığım sosyal hikâyede ben tartışmasız biçimde kaybeden tarafta yer alıyorum. Eski medyanın bir köşe yazarı olarak, kitapta anlatıldığı gibi ben ve benim gibiler sürecin çökmekte olan tarafında bulunuyoruz.
Tek bu olsa belki bu yıkıcı süreçle mücadele edebilirim.
Ama bir de şimdi içinde bulunduğum medya ortamının hali var. Kendi dışından gelen baskılar altında inim inim inletilen bir dünya bu ve bizler hep birlikte bu durumun sancılarını her gün çekiyoruz.
Bir de meslek dışında beni özellikle kaybedenler kulübüne üye yapan gelişmeler var.
AK Parti iktidarı hakkındaki düşüncelerim ve umutlarım nedeniyle ben aslında müthiş bir şekilde kaybetmiş durumdayım.
Daha fazla demokrasi yolunda ilerledikleri izlenimi verdikleri yıllarda onlara açık ve net destek vermem nedeniyle zaten doğal çevrem ve içinde yaşadığım, parçası olduğum grup tarafından dışlanmış ve onların gözünde de kaybetmişim.
Ben bunu göze almıştım ve "Bir gün gelecek onlar benim haklı olduğumu görecekler" demiştim.
Ama yıllar geçti, maalesef onlar haklı çıktı. Demokratik, modern, laik ve Müslüman modelin AK Parti iktidarı tarafından kurulacağı umudum, bu hayalim de yıkılmaya başladı. Böylece "Onlar da benden" diyeceğim bir taraf da kalmadı ortada.
Kendimi bildim bileli başkalarının hayat tarzı tercihlerine daima önkoşulsuz saygılı davrandım.
Bu tavrımı, insani ilişkilerde bence ağza alınmaması gereken hoşgörü kavramıyla da açıklamadım, benimkisi koşulsuz kabuldü. Bunun karşılığında isteğim, benim hayat tarzı seçimlerime de aynı tavırla karşılık verilmesiydi.
Bu konuda da kaybetmeye başladığımı hissediyorum.
Bunun dışında her konunun konuşarak ve iyi dinleyerek çözüleceği yolundaki inancımı hiç kaybetmemeye çalıştım, ama onda da kaybetme ufukta görülüyor.
İşte böyle kendim hakkındaki özetim bugünlük bu kadar.
Aslında her kitap yazma süreci, tarihe bir şekilde katkıda bulunmaktır, özellikle benim medya değişim süreci konum özellikle ileride tarih olacak.
"Tarihi kazananlar yazmalı" dediğime göre, ben bu kitap yazma işini tekrar gözden geçirmek zorundayım.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp