Top
19/07/2013

Seçim kazanmak, iktidar yapmaya yeter mi?

ÖZGÜR düşünceli, bağımsız düşünen Müslüman kadınların fikirlerine daima değer veririm. Yapmaya çalıştıklarının ne kadar zor ve anlamlı olduğunu düşünürüm. Bu yüzden meslektaşım Nihal Bengisu Karaca'nın yazılarını daima dikkatle okurum.
Bu yüzden önceki günkü "Biz İslamcının Terörist Olanını Severiz" başlıklı yazısı da önemliydi benim için. "Mısır'da yaşananlardan sonra özgür düşünceli Müslüman kadınların o konu hakkındaki tavırları nedir, ne yöne doğru gidiyorlar?" diye merak ettiğimden onun bu yazısını da dikkatle okudum.
Açıkça söyleyeyim, biraz hayal kırıklığına uğradım.
Mısır'daki iktidar deneyiminden sonra gelen darbeye gayet tabii ki ilkeler uğruna karşı çıkılacak ama ben bundan daha önemlisi olarak Müslüman arkadaşların o iktidar deneyiminde yaşananlar hakkında bir eleştiri ve özeleştiri sürecine girmelerini beklerdim.
Bizler bunu yapmayıp da olan darbenin arkasında uluslararası komplolar, karanlık güçler aramaya gayet tabii ki devam edebiliriz. Arayan da mutlaka bir şeyler bulur bu konularda. Ama bulur da ne olur, sadece kendi önyargılarımızı, kendi kurmaca fikirlerimizle kuvvetlendirmiş oluruz.
Hiçbir ülkede darbe, o ülkedeki iç güçlerin yarattığı uygun zemin olmadan sadece dış güçler tarafından yapılamaz. Yani siz ülkede öyle bir ortam oluşturmalısınız ki, dış güçler eğer varsalar o zemin üzerinden yaşanmakta olan darbeye destek verirler.
Bu Türkiye'de de daima böyle olmuştur. Mısır'da da böyle oldu, her ülkede durum böyledir.
Müslüman Kardeşler iktidara geldikten sonra öyle işler yaptılar, toplumun bir bölümünü öyle bir yabancılaştırdılar, dini duyarlılıklarını paylaşmasalar bile kendilerine demokrasi uğruna destek vermiş insanları öyle hayal kırıklığına uğrattılar ki, bütün bunların üzerine gelecek korkuları, hayat tarzı kuşkuları ve hayal kırıklıkları da eklenince darbe koşulları oluştu.
Yani dış güçler bu koşulları oluşturmadılar, sadece iç dinamikler nedeniyle oluşan koşulların üzerine yerleşip darbeye yardımcı oldular.
Fakat Müslüman kesim içinde bu tür bir özeleştiri maalesef yapılmayacak, nerede yanlışlar yapıldı sorusu sorulmayacak, bu belli.
Nihal Bengisu Karaca'nın yazısından sonra bu acı gerçeğin daha bir farkına vardım. Çünkü yazısında diyor ki: "Artık El Kaide gibi örgütler 'Seçim kazanmak Müslümanları iktidar yapmaya yetmemektedir' propagandasını yapabilirler."
Evet tabii ki yapabilirler ve yapacaklardır da, bu onlardan beklenir; çünkü onlar silahlı mücadelelere girmek için bahaneler arayan bir örgüttür.
Bence propaganda yapmayı düşüneceklerine "Seçim kazanmanın Müslümanları iktidar yapmaya neden yetmediğini düşünseler" çok daha iyi olacaktı.
Bunu düşünmeye girseler, kendi iktidar davranışlarını da masaya yatırıp hatalarını sıralamak zorunda kalacaklardı ama öyle görünüyor ki bu onların işine gelmiyor.
El Kaide'den böyle bir şey beklenmemeli tabii ki ama dünyanın ilk ve tek modern, demokratik, laik, Müslüman ve iktidarında Müslüman bir partinin bulunduğu ülke olan Türkiye'de, Müslüman arkadaşların Mısır'da yaşananları bir fırsata çevirip özeleştiriye girmeleri ve gelecekte aynı hataları tekrarlamamak için dersler çıkarmaları beklenirdi.
Seçim kazanmak Müslümanları iktidar yapmaya tabii ki yetmez. Sadece Müslümanları değil, seçim kazanmak hiçbir siyasi oluşumu iktidar yapmaya yetmez.
Ne solcular ne ateistler ne de Müslümanlar sadece seçimi kazandılar diye iktidar olamazlar. İktidar olmak, toplumda siyasi-sosyal meşruiyeti oluşturmak, özellikle size oy vermediğine inandığınız insanların gönüllerini kazanmak ve herkesin iktidarı olunmasıyla mümkündür ancak.
İktidarı asıl iktidar yapan gerçek, onların kendileriyle aynı fikirde olmayan insanların haklarını savunmaları, bu hakları güvence altına almalarıyla mümkün olur.
Demokrasinin anahtarı seçimde değil asıl bu noktadadır.
İktidarlar, toplumsal yapıdaki tüm grupların haklarını eşit bir şekilde koruma altına alırlarsa ancak o zaman iktidar olabilir.
"Seçimi kazandık, öyleyse biz iktidarız" demekten "Biz artık istediğimizi yaparız; çünkü halk çoğunluğu istediğimizi yapmak için bize açık çek verdi" demeye geçmek çok da kolaydır.
Demokrasi geleneği bulunan ve demokrasiyi kendilerine içselleştirmiş siyasi partilerin var olduğu ülkelerde iktidar hiçbir zaman seçimden hemen sonra başlamaz, seçimi kazananın ne yaptığına bakılır, ancak ondan sonra iktidar olduklarına karar verilir.
Belki sembolik olarak iktidara gelmek ve iktidar olmak kavramları arasında bir ayrım yapılmalıdır.
Mısır'da bazı yorumcuların İhvanlaşma, benim ise siyasi otoritenin dinselleşmesi dediğim bir durum yaşanmış ve toplumun bir kesimi dışlanmış, yabancılaştırılmıştır. Bu yüzden İhvan seçilmiş ama maalesef iktidar olamamıştır.
Bu durumu propaganda malzemesi yapmak yerine Müslüman arkadaşların bu deneyi masaya yatırıp eleştiri ve özeleştirilerini yapmalarını beklerdim.
Son olarak şunu söylemeliyim: Seçimi kazanmanın Müslümanları iktidar yapmaya yeteceğini ispatlayabilecek dünyadaki ilk ve tek ülke Türkiye'dir. AK Parti bunu hâlâ başarabilir ama fırsatın elden kaçma tehlikesi olduğunu da seziyorum.
Başbakan'ın balkon konuşmalarının bu ülkede demokrasiyi neden güçlendirdiği gerçeğini de herkes bu bağlamda hep hatırlamalı.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp