Top
19/07/2010

Ya bir gün Sabih Kanadoğlu Adalet Bakanı olursa?

HÜKÜMETE yakın bütün gazeteler ve yazarlar, tam gaz Anayasa referandumunda “evet” oylarını darbecilere karşı verilmiş bir oy olarak konumlandırmaya çalışadursunlar, kalbim darbecilere darbe vurmayı çok istemekle birlikte beynim bir türlü AKP’yi samimiyet testinden geçirmeyi başaramıyor. Galiba beynim bu kez kalbime yenik düşmeyecek.
Samimiyet testinin neden ibaret olduğunu açıklayayım da herkes durumumu net anlasın.
Bu tür konuları yakından bilen bir entelektüel hukukçu, sevdiğim insan ile konuyu konuşurken bana HSYK ile AKP’nin uzun yıllardır hiçbir problemi olmadığını hatırlattı.
Araştırmış, AKP’lilerin hiçbir düzeyde, hiçbir platformda yıllardır HSYK aleyhine konuşmadıklarını, hiçbir şikâyet dile getirmediklerini görmüş.
AKP uzunca süre HSYK aleyhine konuşmadığı gibi özellikle Cemil Çiçek’in Adalet Bakanlığı döneminde, HSYK ile ilişkileri son derece de iyiymiş.
Peki ilişkiler nerede bozulmaya başladı?
Ergenekon soruşturmasının bir aşamasında HSYK tavır almaya başladığında, hükümet de onlara karşı tavır almaya başladı. Şikâyetler seslendirildi.
Yani HSYK, hükümetin kontrol sınırları içindeyken bir sorun yoktu; ne zaman ki kontrolden çıktı, Anayasa paketi ile kurulun yapısında değişiklik yapmaya kadar giden yol açıldı.

DARBENİN EN SAĞLAM KURULUŞU
YÖK Peki bunu “Belki reel politikadır” diyerek şimdilik bir kenara bırakalım, esas YÖK’e ne oldu onu soralım. Benim için darbe yıllarının en has kurumu YÖK’tü. Ben de dahil yüzlerce solcu bilim insanının canını bu YÖK, askerlerden aldığı talimatla yaktı.
Eğer meselemiz darbecilerden hesap sormaksa, onların Anayasa’sını değiştirmekse, özellikle YÖK’e el atılması da gerekmez miydi?
Ama hükümet, YÖK içindeki dengelerle istediği gibi oynamaya başladıktan ve istediği atamaları yapabildikten sonra, YÖK’ün darbe yıllarının en önemli kurumlarının başında geldiğini unutuverdi.
Keşke AKP, darbe yıllarının hesabını sorma amacında destekçi yazarlarının büyük gayretle anlatmaya çalıştığı gibi samimi olsaydı, o dönemde canı yanmış bir insan olarak bu referandumda AKP’nin istediği oyu hiç tereddüt etmeden verecektim.
Ama dediğim gibi, beynim kalbime yenik düşmüyor; AKP, HSYK ve YÖK meselesinde samimiyet testimden geçemiyor.

BAZI KURUMLAR, İKTİDAR-NÖTR OLMALI
HSYK gibi kurumlarda demokrasiye özgü değişiklikler ancak uzun dönemli yapısal değişikliklerle yapılmalıdır.
Eğer siz kısa vadeli çıkarlarınız gerektiriyor diye bazı kurumlarda uzun vadeli kalıcı değişiklikler yaparsanız, belki bir süre çıkarlarınız açısından mutlu olabilirsiniz ama uzun vadede yaptığınız değişikliğin gelip sizi vurması olasılığı tabii ki var.
Yazıma bu nedenden dolayı bu başlığı attım. Şimdi iktidar bizde diye HSYK’yı iktidara daha bağımlı hale getirmeyi düşünenler, bir gün iktidar değiştiği takdirde kendilerinin nasıl da şikâyet etmeye başlayacaklarını da hesaplamalılar.
Düşünsenize, AKP muhalefet olmuş ve iktidarın yeni Adalet Bakanı Sabih Kanadoğlu. Eğlenceli olur mu, gayet tabii ki olur ama böyle bir şey olduğu takdirde en az şikâyet edeceklerin başında AKP gelecek.
Türkiye’de hepimizi mutlu edecek, gönül rahatlığıyla paylaşabileceğimiz bir çağdaş demokrasiye ulaşılacaksa, bazı hassas kurumları iktidar-nötr haline getirmeliyiz. Yani o kurumlar, hangi iktidar gelirse gelsin kendi mesleki ilkelerinden taviz vermeden ve tamamen demokrasi için her koşulda çalışmayı sürdürebilmeliler.

Ondan yayın yönetmeni olmaz
BAZEN gazeteciler çok fazla rahatsız edici olabiliyorlar. Gereksiz yerlerde gereksiz biçimde karşınıza çıkabiliyorlar. Düşünsenize New York’tayım, ilk günüm, hava harika, NYU civarında dolanıyorum, etraf genç insanlarla dolu, öğrencilik günlerime dönmüşüm, içim cıvıl cıvıl, biraz sonra New York Times’tan iyi eleştiri almış bir Vietnam restoranına gideceğim; Rana ile konuşmuşum, orada da işler yolunda, yani anlayacağınız her şey mükemmele yakın. Tam o anda telefonumun mesaj sinyali çalıyor.
Bir gazeteci, yememiş içmemiş bir mesaj geçiyor bana: “Fatih Altaylı, ‘Serdar Turgut harika bir yazardır ama ondan yayın yönetmeni olmaz’ demiş.” Böyle diyor mesaj. Gazeteci bilmiyor ki, o an Fatih bizzat telefon açıp tüm sülaleme sövse bile mutluluğum bozulmaz.
Mesaja kızacağım yerde harika bir yazar dediği için sevindim bile. Sonra düşündüm de Fatih’le çok nadiren bir konu üzerinde anlaşırız, benden yayın yönetmeni olamayacağı konusu da bunlardan bir tanesidir. Diğerlerini şu anda hatırlayamıyorum.
Kardak üzerine yazılanlar dolayısıyla Fatih’in ne kadar da haklı olduğunu bir daha düşündüm.
Malum, bizim yayın yönetmeni Kardak’ı tek başına istila etmiştir. Yunanistan’ı bile o tek başına yendi, karısına yalakalık konusunda beni bile aşarak, karısı dedi diye hızlı giden bir bottan yandaki bota bile atladı.
Bence yayın yönetmenleri, bu şekilde davranabilen insanlardan seçilmeli.
Örneğin, ben Kardak krizini izlemek için bölgeye gitseydim, krizi baştan sona kadar Gümüşlük’teki bir meyhanede takip ederdim. Haber duyarlılığım sıfırdır benim. Haberden heyecan duyan sinirimi çoktan aldırdım ama bir haberi onu izleyenden çok daha güzel yazarım.
Rana dese dahi bir bottan diğerine atlamam; çünkü atlayacak olsam denizin ortasında gitsek bile mutlaka karaya kafa üstü çakılırım. Bu da nasıl olur demeyin; bal gibi olur, çünkü sakarlığım artık uğursuzluk mertebesine ulaşmış durumda.
Velhasıl, benim gibi insandan gayet tabii ki yayın yönetmeni olamazdı.;

Benim besin duyarlılığım
ANNEME konken oynamak için misafir gelen arkadaşları arada bir “Su içsem yarıyor” diye şikâyet ederlerdi. Bu aralar beyaz Türklerin yarıyor diye şikâyet ettikleri yiyeceklerin sayısı hayli arttı. Güngör Uras dün yazdı, şimdi etrafta bir “Çin mucizesi” ve “besin duyarlılığı” modası var. Bazıları kırmızı biber yemedikleri takdirde zayıflayacaklarına, diğerleri de sarmısak yemezlerse 100 yaşını aşacaklarına inanıyorlar.
Hissiyat olarak beyaz Türklere yakın durmama rağmen ben hâlâ “Amerikan mucizesine” inanıyorum. Hamburger yiyemediğim ya da pizza ile yanında kırmızı şarap içemediğim bir hayatın fazla yaşanmaya değmediğini düşünüyorum. Çiğ bitki yiyenler mutlaka benden uzun yaşayacaklardır ama benim, yaşadığım kadarıyla onlardan çok daha mutlu olacağım kesindir.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp