Top
17/08/2010

İnsanlık ayıbına kim dur diyecek?

Hüküm giymeden hapiste tutulan insanların durumu Türkiye'nin büyük insanlık ayıbı olmayı sürdürüyor. Hüküm giymeden tutukluluk, Türkiye'de farklı ve orijinal bir ceza türüne dönüşmüş durumda. Üstelik tutukluların yüzde 50'ye yakın bölümü, mahkemelerinin sonunda beraat de ediyorlar Türkiye'de. Medeni ülkelerde bu oran yüzde 5 düzeyinde, yani oralarda insanlar sağlam dosyalara, gerekçelere
dayanılarak tutuklanıyorlar.
Türkiye'de durum fecaat. Kimse de suçsuz yere yattığı hapsin hesabını soramıyordu bu zamana kadar, ama bundan böyle insan hakları mahkemelerinin devreye girip Türkiye'ye ağır ve utanç vermesi gereken cezalar keseceği de kesin gibi.
Adi suçlardan da yatan ve büyük ihtimalle suçsuz olan birçok insan var hapishanelerde ve tabii ki bunların çoğunun ismini biz bilmiyoruz.
İsmini bildiğimiz insanlar, Mustafa Balbay, Tuncay Özkan ve Mehmet Haberal. Bu
insanların hüküm giymedikleri halde hapiste tutulmaları, Ergenekon davasının haklı ve meşru mücadelesine bile gölge düşürme sınırına geldi. Kamuoyu vicdanı artık bu uygulamanın sona erdirilmesini istiyor, Ergenekon davasına tam destek veren insanlarda bile vicdani patlamalar yaşanıyor bu konuda.

PES DOĞRUSU
Şimdi sıkı durun; bir konuyu yeni öğrendim, bunu aktardığımda siz de eminim "Pes doğrusu" deyip utanacaksınız. Bu insanlar hüküm giymeden tutuklu durumdalar ya.
Aylardır hapiste yatıyorlar ya. Hapishanedeki diğer mahkûmların yararlandığı bazı haklardan bile yararlanamıyorlarmış.
Kara mizah gibi vallahi. Tamamen Kafka'nın düşünebileceği türde bir karabasan bu. Düşünsenize, tam olarak neyle suçlandığınızı bile bilmeden hapishanedesiniz, üstelik hüküm de giymeden demir parmaklıklar ardında tutuyorlar sizi.
Üstüne üstlük bir de alay etmek isterler gibi sen bazı hapishane haklarından yararlanamazsın; çünkü sadece tutuklusun diyorlar. Soruyorum şimdi size; Türkiye'nin böylesine kaldıramayacağı ağır bir utanca ihtiyacı var mı, buna gerek var mı?
Koskoca soruşturmanın kamu vicdanında algılanmasını bu tür uygulamalar nedeniyle tehlikeye atmaya değer mi?
Türkiye'yi, medeni ülkelerde neredeyse ortaçağda kabul edilmiş evrensel hukuk ilkeleri dışında tutup, suç ve ceza kavramlarında ortaçağın bile gerisine düşürmenin utancının sorumluluğunu kim üstlenecek?
İktidar, istediği evet oyunu kendisine vicdani nedenlerle vermeye ikna olabilecek insanları, bu tür haksız uygulamalar sürerken, samimiyetine nasıl ikna edecek? Hapishanedeki durum böyleyken, evet oylarının yüksek çıkmasıyla olabileceklerden korkanların korkularını nasıl hafifletecek?
Ergenekon soruşturmasına Türkiye'nin pisliklerden kurtulması gerekçesiyle destek verebilecek vicdanların, bu haksız uygulamalarla kararmasına nasıl engel olunabilecek? Ben ev-rensek hukuk ilkelerini savunmaya çalışıyorum; bunu daha önce de "habeas corpus" kavramına dayanarak yazdım, ama birkaç kez tekrar edilecek kadar önemli bir konu bu.
Ben bu insanların suçlu olup olmadıklarını bilmem, bilemem; aslında bu da çok önemli değil ama tutuklulara gösterilen davranışın artık suç oluşturma sınırına geldiğinin farkındayım. Tutuksuz yargılanma hakkı, insanlara ortaçağda Mag-na Carta bildirisiyle verilmiş bir haktır.

Gerektiğinde filinta gibi de oluyor

Babam sonuçta içki veya kadınlar olduğu takdirde başarması imkânsız hiçbir şey yokmuş gibi davranıyor.
Bir gece önce uyumak için çıkıp odasına çekilmekteyken, yarı yolda sıkılıp ve yorulup merdivende uyuyabilen bu insan ertesi gün hedefte güzel bir şeyler olabileceğini hissettiğinde üç motordan atlayarak geçip gezi motorumuza ulaştı ve ayak atar atmaz da "İçkim niye hazır değil" diye kavga çıkardı.
İnanılmaz düzeyde de içti, ertesi gün herhalde artık kalkamaz diye düşünürken yine kalktı ve öğle saatlerinde güzel kızlar var diye Etiler'deki kafesine gitti. Onun içtiği miktarı bir gece önce ben içmiş olsaydım, ertesi gün yatak döşek hasta olurdum.
Onun yaşam biçimine bakınca Rana ve ben, onun ya insan olmadığını ya da eğer insansa inşallah onun genleri oğlumuza da geçmiştir diye umuyoruz.
Normal insanın dayanması mümkün olmayan bir içki ve yaşam ritmi var. Adamın kendisi de insan olmaması ihtimalinin büyük olduğunu söylüyor. Ona göre kendisi bir insan görünümünde kaplumbağaymış. Kaplumbağalar yavaş hareket ederek çok uzun yaşarlar ya onun uzun yaşam sırrı da buymuş. Aslında tek yaptığı hareket de içki kadehini dudağına kaldırmaktan ibaret. Hayatta hiçbir şeyi kolay dert etmeyecek müthiş bir empatisizliği de var.
Bugüne kadar üzerinde uzun düşündüğü herhangi bir felaketin, dramın olduğunu görmedim ben. Onun için en büyük dram, içki vakti geldiğinde evde içki kalmadığını fark etmekten ibaret. Bu yüzden içkisini koliyle alıyor, alkollü içki sektörünü tek başına ayakta tutanın babam olduğu söylenebilir.
Şöyle şeyler de yapıyor: Saat 18.00'de Haber-türk'te haberlerin başlaması, onun da içkiye başlama saati. Ayrıca Habertürk'ün bütün haber sunucularına da âşık. Tutturdu "Bir gün beni de kanala götür" diye, ben kızları tehlikeden korumak için bunu yapmıyorum. Beni bir gün kızdırırlarsa babamı salacağım Habertürk yayın alanına.
Bazen içkiyi erken istediği de oluyor. Diyelim saat 17.15'te koydu içkisini; haberin de o saatte başlamış olması gerektiğini söylüyor, başlamadığını görünce de basıyor küfrü.
Bana kalırsa bu egoizmi, kötülüğü ve empatisizliği ile o sadece 100 yaşına kadar yaşamakla kalmaz 150'yi de devirir.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp