Top
14/08/2013

Anti-tatil

BU yazının başlığı "anti-dühring"den esinlenilmiştir. Bunun anlamı ne ve bu esinlenme benim hakkımda neler söylüyor, bunlar hakkında hiçbir fikrim yok, ama bir tek şunu biliyorum: Anti-dühring'den esinlendiğim kesindir.
Anti-tatil yazısı maddeler halinde birbirinden bağımsız düşüncelere dayanıyor. Bu şekliyle Wittgenstein esintileri taşıyor. Ancak bunların hepsini sırasıyla okursanız sonunda bir toplu sonuç çıkacak, daha doğrusu öyle olacağına kuvvetle inanıyorum.
Sonuç ne olacak şimdiden bilmiyorum, ama bir toplu sonuç çıkmazsa siz de yazının anti olmasıyla yetinin. Bunu sadece hayata karşı muhalif bir yazı olarak kabul edin.
1- Çekirdek çitlerken dalgın gözlerle sütü semirilen ineğin ifadesiyle uzaklara dalgın bakan her Türk, eğer o anda hayatın anlamı hakkında düşünüyor olsaydı, Türkiye şu anda felsefe geleneği en güçlü ülkelerden biri olurdu.
O mel mel bakan insanların arasından birer 21'inci yüzyıl Schopenhauer veya Kant'ın çıkması gayet tabii ki sürpriz olacaktı, ama ne yapacaksınız hayat böylesine absürd ve tatsız sürprizlerle dolu bir şeydir.
2- Ben halk plajlarını görünceye kadar hayvanlar âlemi içinde karıncaların en şanssız kategori olduğunu düşünürdüm. Halk plajında çıplak ayakla yürümeye çalıştıktan sonra fikrim değişti.
Çünkü o çekirdek kabukları yerde durdukça dünya genelinde Nuh tufanına benzeyen bir felaket de olsa karıncaların ortadan yok olmaları, hele açlıktan ölebilmeleri mümkün değil. Anlayacağınız eve ekmek götürme konusunda şu an karıncalar, insanlar da dahil her türden çok daha avantajlı durumdalar.
3- Üzerinde insanlardan daha fazla sayıda keçi bulunan bir adadaki restoranda yemek ısmarlarken mönüde keçi eti yahnisi varken bunun yerine kalamar ısmarlamak, en azından rezalet, daha da özetle tam bir aptallıktır.
Bunu acı bir biçimde, önüme gelen kalamardan sonra yan masadaki kadının önündeki pamuk gibi keçi eti yahnisine ve yanındaki soslu patates kızartmasına baktıktan sonra anladım. Üzüntüm nedeniyle üç bardak çipauro yuvarladım.
Kafayı bulduktan sonra kadının tabağına iştahla baktım, ama galiba fazla iştahlı bakmış olmalıyım ki kadın birden, "Arkada pansiyonda bir odam var, gel gidelim" dedi. Ben ilk önce, "Eğer odanda keçi eti yahnisi varsa memnuniyetle gelirim" diyecektim. Sonra hayal kırıklığı içinde asıl amacının bu olmadığını anladım.
O anda hayatta istediğim şeyler listesinin ilk üç sırası şöyleydi: 1- Keçi eti yahnisi ve yanında patates kızartma, 2-Kuzu kapama, 3- Döner kebap.
Listeyi uzatacak olsaydım seks bir ihtimalle 99'uncu sırada filan gelirdi. O da eğer güzel bir ekmek arası köfte olasılığı yoksa o zaman olabilirdi.
4- 3 numarada anlattıklarımla ilgili önemli bir sorunum daha var. Türklerin bu kadar rakı kültürleri varken, uzo kültürüne sahip Yunanlılar gibi neden çipauro üretemediklerini anlayamıyorum ve bu acı gerçeği de kabullenemiyorum.
Ayrıca çipauro'yu shot şeklinde içmek için en uygun bardağı bulmak amacıyla neredeyse tüm Avrupa'yı aradım. Bardağı bulmak benim hayattaki en önemli sorunum oldu. Bu benim için şu anda Mısır'daki darbeden bile çok daha önemli.
Uygun bardağı bulmadan diğer sosyal sorunlara konsantre olmam mümkün değil. Bu konuda yardımcı olabilecek vatandaşların görüşlerine de ne yazık ki açığım.
5- Güneş batarken deniz kıyısında çay içmekle yetinen insanların direkt tutuklu yargılanmak üzere hapishaneye konulması gerekiyor. İnsanları Silivri'ye bu kadar kolay koyan bir düzen eğer isterse bunu da başarır herhalde.
Bir de çay içmekle kalmayıp bunu kıtlama usulüyle yapanları ise hapse atmakla uğraşmamak lazım; çünkü bir gün hapishaneden çıkma ihtimalleri var. Onları atalarımızın geldiği yerlere, Orta Asya bozkırına müebbet sürgüne göndermeliyiz.
Bu acil ve tatsız sosyal yaraya Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ'ın parmak basmasını rica ediyorum. Çünkü nedense bir tek onun beni anlayacağını ve bir tek onun çektiğim derin acıya sempatiyle bakacağını sanıyorum.
Bunun mantıki bir açıklamasını isterseniz, emin olun vermem imkânsız. Bu yazının başlığının orijini gibi anlamsız bir şey de olabilir.
Şurası da bir gerçek, bugün açıklamamın imkânsız olduğu birçok absürd gelişme de var; bütün hepsi neden bugüne toplanıp hayatımı kararttı bilemiyorum.
Eğer maddelerin hepsini sabırla okudunuzsa ortaya toplu bir sonuç çıkmadığını ve her şeyin absürd olmayı sürdürdüğünü göreceksiniz. Ama yazı en azından anti bir yazı, bunun da hakkını teslim edin.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp