Top
12/08/2013

Türklerin davranış bozuklukları üzerine

HER işte olduğu gibi tatil yapmanın da bir etiği vardır.
Yurtiçinde tatil yapmakla yurtdışındaki tatilin etikleri farklıdır. İkisinde de farklı "doğru davranış" normları bulunuyor.
Buna siyaseten doğruculuk (political correctness) gibi "tatilde doğru davranmanın kuralları" adını da verebiliriz. Tatil etiği kavramını da böylece açmış oldum.
Son zamanlarda gözlemlediğim Türklerde ciddi bir davranış bozukluğu tırmanışta. Bu bozukluk özellikle tatillerde ortaya çıkıyor.
Yurtiçi tatillere bakarak bu davranış bozukluklarının boyutunu anlamanız mümkün değil. Çünkü toplu biçimde bir arada bulunulduğunda bozuklukların boyutu göze çarpmayabiliyor. Herkeste aynı bozukluk olduğundan herkese her şey normal gelebiliyor.
Ciddi boyutlara gelmeye başlayan bu sorunu iyi gözlemlemek için Türkleri yurtdışı tatillerinde izlemeniz lazım.
Benim yurtdışı gözlemlerimden gördüğüm, Türklerin gittikçe hızla yaymakta oldukları bir tatil anti-etiği var.
Ziyaret edilebilecek her ülkenin kendine göre kuralları âdetleri ve gelenekleri vardır. Eğer etiğe uygun bir tatil yapmak isterseniz bu kural, âdet ve geleneklere minimum düzeyde de olsa uymak zorundasınız.
Türkler ise dünyada her yer, onları Türkiye'de alışmış oldukları davranış kurallarına göre ağırlamak zorundaymış gibi davranıyorlar. Ben buna Türklerin yaydığı tatil anti-etiği diyorum. Kenya'da tatilin Paris'te olduğu gibi yapılamayacağını düşünüyordum, ta ki bir Kenya gezisinde Kilimanjaro Dağı'nın yanındaki tepeye beş yıldızlı bir otel açık büfesi kurulduğunu görünceye kadar...
Türkiye'de Bodrum'da odaklanan belirli çevrelerin pahalı ve lüks tatil yapma alışkanlıkları oluştu.
Bir adet lahmacuna 25 lira ödemek, bir et lokantasında masa başına 23 bin lira hesap ödemek, milyardeler kulübü filan açmak gibi absürd gelişmeler bu davranış bozukluğunun bazı göstergeleri.
Şimdi bunu yapan insanlar yurtdışına çıktıklarında bu tuhaf davranış normlarını o ülkede de empoze etmek istiyorlar ve maalesef başarıyorlar da. Bunu yaparken moral destek olsun diye etraflarında diğer Türkleri de görmek istiyorlar.
Böylece bir tür Türk kolonyalizmi başlamış durumda. Tatil normları bozulmuş olan Türkler tatil anti-etiklerini kolonyalist mantığıyla çeşitli ülkelere yayıyorlar. Ve onlar gelmeden önce çok daha masum ve normal olan bazı yerler bu anti-etiğin istilası karşısında kendi etiklerini kaybediyor ve çökmeye başlıyor.
Ben bu süreci ilk kez Rodos Adası'nda gözlemledim.
Adada, Alexis adlı bir restoran var. Alexis, Türkler tarafından ilk kez keşfedildiğinde Yunan lokantalarının geleneklerine uyan, etiği ülkesine uyumlu bir lokantaydı.
Sonra bu lokanta meşhur medya figürleri ve patronlar tarafından keşfedildi. Sonuçte 10 yıl önce Alexis'e gitmiş olanlar bugün gitseler o restoranı davranış normları açısından tanıyamayabilirler.
Restoranın sahibi eğer sizin, masanıza en az beş ıstakoz ve pahalı şaraplar ısmarlayacak bir insan olmadığınızı kestirirse artık Alexis'te suratınıza bile bakılmıyor. "Ne var bunda, her yerde para konuşur" diyebilirsiniz tabii ki ama benim demek istediğim bu davranışın geleneksel Yunan restorancılığı normlarına uygun olmadığıdır. Bu davranış Türkler tarafından isteniyor ve arzulanıyor ve bunu veren işletme de hedef haline getiriliyor. Tatil anti-etiği kolonyalizmi bir zafer daha kazanıyor.
Tatil için iki günlüğüne Leros Adası'na geldim. Bu adada Panteli adında bir körfez var. Orijinal haliyle sakin, küçük tavernaları olan bir koydu burası. Şimdi ise Türk kolonyalistleri gelmiş ve Panteli Koyu, Türkbükü'ne dönüşmeye başlamış. Açıkta demir atmış yatları ve o yatlardan çıkıp tavernalarda yemek yiyen gürültücü tipleriyle tatil anti-etiği bu cenneti de düşürmeye başlamış. Türklerin nedense talep eder gibi göründükleri pahalı yemek düzenlemeleri, yapılmaya başlanmış. Körfezi görmek isteyen makul insanlardansanız elinizi çabuk tutun. Onlar yatlarından çıkmadan önce körfeze koşun derim ben.
Leros'ta bir de Milos adında çok hoş bir restoran var. Sahibi ve işletmecisi Takis'e birkaç arkadaşın selamını söyledim; galiba o da beni başta onlar gibi zengin zannetti. Mönüyü görmeden bir şey ısmarlamayınca... Gördükten sonra da makul fiyattaki mezelerle yetinince adamcağız bayağı bozuldu gibi geldi bana. Her gece bu mekânı iki vardiya olarak sadece Türkler dolduruyor. Benim korkum, çok kısa süre sonra Rodos'taki Alexis'te yaşananların aynen burada da yaşanacak ve Milos'un da Türk tatil anti-etiğinin kurbanı olacak olması...
Bu sürecin bir potansiyel kurbanı da Kos Adası'ndaki, Larry the Fisherman lokantası benden söylemesi...
"Türk tatil anti-etiğinin belirleyici özelliği nedir?" derseniz bunu "görgüsüzlük" olarak ifade edebilirim.
Her zengin insana görgüsüz demeyeceğim ortada, ama galiba çabuk zengin olmuş sonradan görmeler de var ortada ve Türk tatil anti-etiğinin belirlenmesinde onlar öncü rolü oynuyorlar.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp