Top
12/07/2013

Kaos teorisi

DÜN denize girelim dedik. Benim için yüzmek işkenceden beter bir şey. İlk önce kamuya açık yerlerde ıslak dolaşmaktan nefret ederim. Sadece bu yüzden yağmurlu havaları romantik bulanlardan da hoşlanmam. Yaz sezonunu deniz kenarında oturarak ve denize sadece bakarak geçirebilirim. "Denize neden girmiyorsun?" diye ısrarlı soranlarla da kavga ederim.
Bir de kendi hayatım hakkında bir teorim var. Hayatım, önüne geçilemeyen karışıklık ve kriz durumlarının matematiksel açıklaması olan "kaos teorisi"nin pratikte uygulanmış haline benziyor.
Bu durum evlendiğim gün başladığına göre, bunun nedenini fazla araştırmaya herhalde gerek olmamalı.
O günden bu yana hayatta yaptığım işlerle aldığım sonuçlar arasındaki illiyet bağı tamamen koptu.
Örneğin, sabah vakti kahvaltı masasında birlikte otururken karıma, "Ranacım bugün neler yapacağız?" diye soruyorum; ondan aldığım cevap şu: "Hâlâ öğrenemedin mi, sabah saatlerinde fazla sohbet istemem, sessizlik istiyorum."
Hayatımın her alanı bu halde. Attığım her küçük adımda, söylediğim en basit lafta bile büyük bir kaos yaşanacağı ve kaçınılmaz bir vahşi arbedeye maruz kalacağım korkusu var bende. Ve bunun tedavisi de yok.
Bazı psikiyatrlar, hastalarının tedavi olması için en uçtaki önerileri açıkça söyleyebiliyorlar. Bacakları Soprano dizisindeki kadın doktor kadar güzel olan psikiyatrımın bana kesin tedavi olabilmem için karımı öldürmem gerektiğini söyledi.
Ben, "Bu biraz abartılı tedavi yöntemi olmaz mı?" diye sorduğumda, "Bana anlattığın hayatın böyle tedaviyi gerekli kılıyor, yoksa seni kurtarmamız imkânsız olabilir. İleride sen de deden gibi tımarhanede ölebilirsin" dedi.
Abarttığımı sanıyorsanız size hayatımdan birkaç kesit daha vereyim.
Örneğin, diyelim ki evde canım elma istedi. Bunu genelde Rana'dan istemem tabii ki. Ama yine diyelim ki o anda mutfakta olsun, ben de o gün "Bana bir elma verir misin?" demiş olayım. Bu durumda ortalama 15 dakika içinde yakındaki pazarda büyük bir arbede çıkar. Benim istediğim hiçbir madde nedense evde bulunmaz.
Karım da nadir görülen bir iyilik yapma havasına girer ve "Adamcağızın canı kırk yılda bir, bir şeyler istedi, bari gidip alayım" der. Rana pazaryerine girdiği an onun satıcılarla kavgaya başlaması yaklaşık 15 dakika sürer.
Eğer bana inanmıyorsanız elimde, onun Kenya'daki Masa Mara kabile şefiyle pazarlık aşamasında kavga ederkenki fotoğrafı bulunuyor, isterseniz bunu da yayınlarım.
Böylece ben sakin bir şekilde elma yiyeceğimi düşünürken bunun yerine pazaryeri kavgasından sonra gelen polisle görüşmek zorunda kalırım; adliyelere metrobüsle giderim, savcı beyin kapısında saatlerce beklerim ve salıverildiği anda Rana bana, "Hepsi senin yüzünden oldu. Şu lanet olası elmayı da yemesen olmaz mıydı?" der.
Hayatımdaki her türlü rutin illiyet bağı kopuk halde, dedim ya.
Örneğin, önceki gün yüzerken başıma şunlar geldi: Bir süredir hayatım Pembe Panter filmindeki Müfettiş Jacques Clouseau'nun hayatına benziyor.
Nasıl ki o filmde kendisine Kato adlı bir yardımcı tutmuşsa ve onun görevi ummadığı anlarda Clouseau'ya saldırmak ve ona dövüş provası yaptırmaksa, benim hayatımda da bu işi yapan oğlum var.
Oğlum da Kato gibi hiç ummadığım anlarda bana saldırıyor ve dövüşmek istiyor. Onun Kato'dan farkı, benim bu işi hiç istememiş olmam, ama o yine de yapıyor. Denizde de sürüyor bu durum. Kato, pardon oğlum bana dipten, arkadan her yerden saldırıyor ve güçlü de olduğundan ben sakin şekilde yüzmek yerine her 10 saniyede bir boğulma tehlikesi geçiriyorum.
Ve sonunda önceki gün patladım. Uzakta yüzmekte olan Rana'ya, "Şu oğluna bir şeyler söyle, beni durmadan rahatsız etmesin. Bir şey diyeceksen de gülmeden söyle ki ciddi olduğumu anlasın" diye haykırdım ona. Ama bir süre sonra başka bir yönden Rana'nın sesi geldi, "Sen kiminle konuşuyorsun öyle?" diye sordu.
Gözümde gözlük olmadığından ben tamamen yabancı bir kadına bağırmaktaymışım. Tabii ki o kadın denizde deli olduğunu sanarak alelacele sudan çıktı, o korkuyla şehri bile terk etmiş olabilir.
Sonunda Rana yüzerek yanıma geldi, halime gülüyordu ve ciddileşerek "Doğru söyle bana, o kadın kimdi?" dedi. İşte buyurun yeni bir kaos teorisi problemi daha, üstelik bu problemin makul bir çözümü de yok.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp