Top
06/08/2013

Karardan sonra ruh halim

BENİ üzen, sinirlendiren bir şeyler seyrederken muhakkak çenem açılır, tüm dünyaya ve kendime dair acımasız olurum. Bu durumlarda konuşmalarımı teybe alsanız bence harika tek kişilik şov malzemesi çıkar. Dinleyenler ya çok güler ya da bayağı ağlarlar.
Anlayacağınız ben her akşam haberlerinde bu durumdayım. Sonra tartışma programlarıyla da sürüyor bu durum. Rana benden bıktı, bence olağanüstü komik olan yorumlarımı bile komik bulmuyor.
Küfürlerimin ise oğlanın terbiyesini bozacağını söylüyor. Ben de ona, "Eğer oğlan Türkiye'de yaşamayı sürdürecekse o zaman terbiyesinin bozulmasında olağanüstü yarar var" diye cevap veriyorum. Ama malumu beyan etme türü bir şey olan bu konuda bile anlaşamıyoruz.
Dün Rana benden ilk kez korktu. Ergenekon davası kararlarını izlerken birden tamamen sessiz kaldım. Oysa karım benim hiç durmadan bıktırıcı bir şekilde söylenmemi bekliyordu.
Yıllardır yaşadıklarım, tüm hayal kırıklıklarım, çöken ideallerim, gençliğimde başlattığım huzurlu ve güzel bir Türkiye'de yaşama kavgasının nafileliği, bazı insanlar demir parmaklıklar ardına konulmuşken sanki hiçbir şey yok gibi yaparak yaşamanın imkânsızlığı ve bunun kalbime verdiği yorgunlukların tümü birleşmiş, toptan kalbimin ve beynimin üstüne tüm ağırlıklarıyla çökmüşlerdi.
Bezmiştim, canım hiçbir şey yapmak istemiyordu. Ben beynimi genç tutarak fiziksel yaşını fazla hissetmeden yaşamaya çalışan biriyim. Dün kararları dinlerken beynim birden yoruldu ve yaşımın tüm geçmişi, yorgunluklarım üzerime ağır biçimde çöktü.
Sessizliğim Rana'yı korkutuyordu ve ben sırf o endişelenmesin diye biraz söyleneyim dedim, ama bunu bile yapamadım.
Öylesine sabit bakarak sessizce otururken ve ne yazacağımı bilemeden öylesine bakarken bari size dünkü ruh halimi anlatayım dedim. Roman yazıyor olsaydım sorun yoktu, ama bir gazete yazısında bu tanımlamaya detaylı girmem imkânsızdı.
Birden, çok sevdiğim bir filmden bir sahne aklıma geldi; evet o sahne benim dünkü ruh halimi anlatabilirdi.
O filmin adı "Doctor Dolittle"dı. Dolittle, her türlü hayvanla konuşarak anlaşma yeteneğine sahip bir doktordur.
Sevdiği ve arkadaşlık kurduğu bir köpek, belediyenin sahipsiz köpek toplama timi tarafından yakalanıp barınağa konulur.
Doktor Dolittle, köpeğini bir an önce bulamazsa toplanan köpekler bir süre sonra uyutulacak olduğundan o da ölecektir.
Birçok barınağa giden doktor, son olarak girdiği büyük barınakta umutla köpeğini aramaya başlar. Köpeklerin her biri Dolittle'a bağırıp onunla konuşmaya çalışırlar.
Kafesler, bazıları serseri ruhlu olduklarından küfredenler, etrafı katliamla tehdit edenler, gelip geçeni öldürmek tehditleri savuran köpeklerle doludur.
Tüm o karmaşanın arasında sadece tek bir köpek tamamen sakin ve sessiz bir şekilde oturmuş halde durur. Dr. Dolittle onca bağırıp çağıran köpeğin arasında sessiz duran o köpeğin neden böyle yaptığını merak edip kafesinin yanına yaklaşır.
Köpeğe, "Sen neden bu kadar sessiz ve sakin duruyorsun?" diye sorar.
Köpek yine istifini hiç bozmadan Dr. Dolittle'a biraz bakar ve ona sadece "Ben Kayzer Söze"yim der.
Dr. Dolittle vaziyeti tamamen anlayarak çabuk biçimde onun yanından uzaklaşır. Kayzer Söze, "Usual Suspects" adlı filmde herkesin korktuğu, adını bile duyduklarında her taraflarının titrediği, etrafa dehşet saçan bir seri katilin adıydı.
Dün benim ruh halimi anlatan işte filmin o sahnesiydi, bilmem anlatabiliyor muyum.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp