Top
06/07/2010

Borsa bu oyunu kaldıramaz

Hisse senedini ileride belirli bir fiyattan satın alma hakkını veren kâğıtlar borsaya sürülecek. Bunlara varant deniliyor. Bir tür türev finansal araç yani.
Dünyada bu tip varantlardan 1 trilyon dolarlık bir piyasanın olduğu söyleniyor. Global piyasalarda bu tip türev finansal araçlarla oynama deneyimine sahip olan Deutsche Bank, bizde de bunları piyasaya sürme işini yapacak.
İlk başlarda 10 veya 15 hisse senedinin varantı sürülecekmiş piyasaya, sonra hisse senetlerinin tümüne dayalı varantlar da çıkarılacakmış borsada.
Ayrıca tek bir hisse senedine dayalı tek bir varant da olmayabilecek, aynı hisse senedine dayalı değişik varantlar piyasada aynı anda dolaşabilecekmiş; ileride satın alma hakkının tanındığı fiyatların farklılığına göre varantlar da çeşitlenecek.
Eğer bu yol açılır ve bu iş kurumlaşırsa borsayı büyük tehlikelerin beklediğini söylemeliyim.

AMERİKA’DAKİ FELAKET BİZDE DE YAŞANABİLİR
Hisse senedi piyasalarının klasik anlamda şöyle işlemeleri gerekiyordu. Belirli bir üretim temeli bulunan şirket üretimine, satışlarına, kârlarına güvenerek hisse senedini piyasaya sürebiliyordu. Borsada oynayacaklar ise o şirketin üretimine ve gelecek planlarına bakarak o hisse senedini talep edebiliyorlardı. İleride şirketin üretim performansına bağlı olarak hisse senedi fiyatı ya artıyor ya da düşüyordu; oyuncu da bunlara göre ya para kazanıyor ya da kaybediyordu.
Gördüğünüz gibi klasik hisse senedi piyasasında her şeyin temelinde üretim vardı.
Ancak ileri kapitalist ülkelerde bu modele göre piyasada olan hisse senetlerinin miktarı ve getirileri, oyuncuları tatmin etmemeye başladı. Durmadan yeni tür kâğıtlar talep etmeye başladılar.
Onların talebini karşılamak için sürekli yeni tür kâğıtlar icat edilmeye başlandı. Ancak bunların bir farkı vardı, o kâğıtların hiçbirisi üretim temeline dayanmıyordu. Tamamen fiktiftiler, spekülatiftiler. Dönen müthiş oyunlar ve spekülatif alımlar nedeniyle bu tür kâğıtlar ilk başlarda büyük paralar kazandırdı. Dolayısıyla bu yeni kâğıtlara talep daha da arttı ve genç spekülatörler, üretimle hiçbir bağlantısı olmayan kâğıtları çok zekice yarattılar. Sonunda hava tahminlerine dayanan kâğıt bile çıkarılabildi.
Amerika’da son yaşanan krizin temelinde konut sektörü vardı gayet tabii ki ama borsada krizin bu kadar ağır olmasının nedeni, fiyat düşüşlerine alt limiti koyabilecek temeldeki üretim sürecinin bu kâğıtlarla bağlantısının koparılmış olmasıydı. Hisse senedi piyasalarının işleyişi üretimden kopartıldığı zaman ve çıkarılan kâğıtlar bağımsız, kendi başlarına bir hayat kazandıkları zaman borsa her türlü rasyonel davranıştan uzaklaşabiliyordu.
Şimdi son krizden sonra biraz akılları başlarına geldi de bu türev finansal araçlara bir kural getirmeye çalışıyorlar.
Akılları tam değil de biraz geldi başlarına, çünkü bu tür kâğıtlar hep zahmetsiz üretilen şeyler. Gerçekte temelleri olmadığı için sadece kâğıdı düşünenin zekâsına ve yaratıcılığına bağlı olarak ortaya çıkabiliyorlardı ve kısa sürede çok da kâr getiriyorlardı. Dolayısıyla bunların hem borsaya hem de reel sektöre büyük darbe vurabildikleri bilindiği halde bunlardan kolay vazgeçilemiyor.

ÇOK DİKKATLİ OLUNMALI
Kökenleri çok daha eski, kuralları daha net ve denetleyici-uyarıcı kurumları çok daha yerleşmiş olan New York borsasında bu tür tehlikeler olabiliyorsa bizim gibi borsası hâlâ emekleme, kurumlaşma aşamasında olan ülkelerin türev-finansal araç işine girerken çok dikkatli olmaları gerekiyor.
Şimdi varantlar geliyor. Eminim ki oyuncular, yeni bir para kazanma aracı geldi diye seviniyorlardır. Sonuçta “Bir hisse senedine sadece ileride belirli fiyattan satın alınma garantisi getiriliyor” diyebilirsiniz, yani üretimle bağlantı tamamen koparılmıyormuş gibi görülebilir.
Ancak bu tamamen yanıltıcı. Çünkü oyuncu o kâğıdı ileride bir fiyat bekleyişiyle satın aldığı zaman bütün oyununu o kâğıdın fiyatının ileride ne olacağı beklentisi üzerine kuruyor. Bekleyişlerine yatırım yapıyor. Üretimden koparılmış fiyatlar dünyasında yaşamaya başlıyor. Borsaya bu fiktif kâğıtların sokulması, henüz daha oturmamış borsamızı Amerika’da yaşandığı türde bir sarsıntıya açık hale getirebilir. Orada borsa tam yıkılmadı ama burada ileride yıkılabilir.

HABERTÜRK’E TEESSÜF EDERİM
Bizim piyasa hayli tuhaf. Siz kurumu sevdiğinizi söylüyorsunuz, zevkle çalıştığınızı anlatıyorsunuz, en iyinizi vermeye çalışıyorsunuz, buna karşılık gazeteniz sizi yine de sırtınızdan hançerleyebiliyor.
Habertürk’te okuduğu bir haber yüzünden Rana şimdi de daha uzun yaşamak için elinden geleni yapacağını söylemeye başladı. Bu şok haberle nasıl baş edebileceğimi henüz bilemiyorum. Sadece “Peki neden” diye sorabildim, o da anlattı.
Geçenlerde gazetemizde cennet üzerine bir tartışma sayfası vardı. Oradaki cennet nasıl bir yerdir açıklamalarını okuyan Rana, ölen kadınlara cennette sevgili diye tekrar hayattaki kocalarının verildiğini okumuş ve bunun üzerine erken ölmekten mümkün olduğunca kaçınmaya karar vermiş. Halbuki önceden cennette ölen erkeklere verilen genç kadınlar gibi ölen kadınlara da bir genç erkek sevgili verileceğini düşünüp “Erken ölsem de fark etmez” diyordu. O dönemde ailemiz çok huzurluydu, şimdi ise yeni duruma alışmam gerekecek. Bu arada eskiden Rana’nın kendisi cennete giderken benim de cehenneme gideceğimi umduğunu söylemeliyim. Buna biraz üzülmekle birlikte gerçekçi bir tahmin olduğunu da düşünüyordum.
Sen ne ol e mi Habertürk, beni arkamdan fena halde bıçakladın, teessüf ederim.

Allah’ı rahatlatan haber
Hayır bu bölümün Rana ile ilgisi yok. Onun yeni kararının bu düzeyde bir tepkiye henüz neden olabileceğini düşünmüyorum. Ancak cennet, cehennem derken dün bu yazıyı yazdığım sırada hayli manevi yoğunluk içine girdim. Bu yüzden de Ertuğrul Özkök’ün bir televizyon programında yaptığı açıklama özellikle dikkatimi çekti. Şöyle dedi Özkök: “Benim Allah ile bir sıkıntım, sorunum yok...” Bunu duyar duymaz, “İşte bu cümle Allah’ın nihayet rahatlamasına neden olacaktır. O da uzun süredir ‘Acaba Ertuğrul’un benimle bir sıkıntısı, sorunu var mı’ diye endişeleniyordu mutlaka” diye düşündüm.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp