Top
03/03/2023

Deprem bienalindeki sanat

Genelde bize yönelik olarak acımasız olan "zaman"ın bu defa biraz şefkatli davrandığı takdirde süreç içinde acılarımızın biraz daha başa çıkılabilir olacağını varsayıyorum. Örneğin 2 yıl sonra deprem bölgesinin tümünü kapsayacak biçimde bir Uluslararası Sanat Bienali düzenlemeye girişmemizin iyi olacağı fikrini bir süredir işlemeye çalışıyorum.

Konu hakkında ilk yazımı 24 Şubat tarihinde ‘"İki Yıl Sonra Deprem Bienali" başlıklı yazı ile daha sonra da 27 Şubat'ta "Deprem Bienalinin Önemi" yazımla sürdürdüm.

Bugün ise eğer teması "deprem" olan bir bienal düzenlenmeye gerçekten karar verilirse bu tür bir etkinlikte ne tür sanatın yer alabileceği üzerine düşünceler üretmeye çalışacağım.

Modern sanat uzunca süredir resim veya heykel gibi geleneksel ifade biçimlerinin dışına taşmış ve kolajlar, enstelasyonlar (üç boyutlu kolaj), performans sanatı ile çok farklı boyutlara da gitmiş ve çok çeşitlilik göstermeye başlamıştır.

Bu yüzden deprem temalı bienalde sadece bir tabiat olayının değil, aynı zamanda sosyal altüst oluşların ve birey ruhunda yaşanan depremlerin de ele alınacağı bir sanat olayında ne tür eserlerin yer alabileceğinin kararlaştırılması oldukça zorlu bir süreç olabilir. Art Basel, Documenta veya Venedik Bienali olsun hangisini ele alırsanız, karar verici olarak küratörün (yani hangi sanatçıdan eserinin alınacağına veya hangi sanatçıya ne tür siparişler verileceğine karar verecek uzmanın) nasıl seçileceği ileride verilecek en önemli bienal kararı olabilir...

Fakat nihai eser seçiminin küratörde olacağını bilsek bile bizlerin de bienale alınması gereken sanat türü hakkında fikirler oluşturmamızda bir sakınca olmamalı.

Geçtiğimiz günlerde bölgeden bir görüntü geldi ekranlara. Tamamen çökmüş olan bir kreşte eğitim gören ve depremde hayatını kaybetmiş olan çocukların anısına enkazın üstünde her bir çocuk için kırmızı balonlar vardı. Toz dumandan ve yoğun acı dolayısıyla zaten yoğun grilik olan havada kırmızı balonlar son derece fantastik ve sanatsal bir görüntü veriyordu.

Tabii ki buna da kızanlar oldu. Hatta kızanlardan bir tanesi "ne yani bu ortamda bir bienal mi yapıyorsunuz?" diyerek balonları asanlara kızgınlığını ifade etti.

Hayır, bienal yapmıyorlar ama sadece ölen çocukların anısına balonlar asanlar, sonunda istemeden de olsa bir bienale yakışan bir sanat enstelasyonu görüntüsünün otaya çıkmasına neden olmuşlardı.

Anladığım kadarıyla görüntüye kızanlar duyguların bu şekilde sanatsal ifade edilmesini yanlış anladıklarından dolayı kızıyorlar. Belki bienalleri gezenler gördükleri sanat eserleri karşısında mutluluklar hissediyor olabilirler ama hiçbir bienalde sanatçı eserini görecek insanın mutluluğunu düşünerek eser üretmez. Genelde sanatçı eseri görecek insanı düşündürmek, rahatsız etmek ve gerekirse üzerek anlamasını sağlamak için eserini düzenler. Bu yüzden bienaller duyguların en güçlü ifade edildiği yerler de olabilirler. Örneğin o balonları enkaza bağlanmış halde gördüğümde görüntüyü estetik bulsam da ben içimde olağanüstü acı da hissettim. Her balonun sembol ettiği çocuğu düşündüm ve gözlerim yaşardı. Bienal işte bence özetle budur. Size bir yanda estetik bir deney sunarken bir yandan da düşündürüp duygulandıracak yerlerdir bienaller. Bu yüzden "deprem" temalı bir bienal düzenlersek ben bunun uluslararası yankılanmalarının büyük olacağına eminim.

Örneğin; sanatçı Adel Abdessemed’in inşa ettiği ev büyüklüğünde tabut eseri türünde bir sergi deprem değil, evler öldürür fikrini çarpıcı bir şekilde ifade edebilirdi bienalde.

Performans sanatçısı Marina Abromovic 2010 tarihli "Sanatçı Aramızda" adını verdiği performansı New York’taki Museum of Modern Art (MOMA) sergilemişti. Bir tahta masanın etrafına karşılıklı konulmuş tahta iki iskemle vardı. Bir tanesine sanatçı oturuyordu diğerine de isteyen sergi ziyaretçisi oturabiliyordu. İkisi de birbirine konuşmadan bakıp düşüncelere dalıyorlardı. Bizim bienalimizde bir iskemleye enkaz kurtarma kıyafetli bir uzman oturursa diğerine oturan da olayları yeniden kafasında tartmaya düşünmeye başlar diye bir düşünce olabilir gibi geliyor bana.

Çin’in en tanınan sanatçısı olduğunu söyleyebileceğimiz Ai Weiwei hanedanlık döneminden kalan ve "Ekonomik gelişme" nedeniyle boş bırakılmış olan eski evlerin pencere ve kapılarından bir ev inşa etmişti. Ancak "Şablon" adını verdiği bu ev sergi alanında gerçekleşen bir fırtınada çökünce ortaya istemeden de olsa bir enkaz heykeli çıktı. Ben bunu görünce olağanüstü estetik buldum. Bizi bienalimizde de bu tür enstelasyonların yer alabileceğini düşünüyorum.

Çağdaş sanatta video ile yapılan sanatın da önemli yer tuttuğunu bilelim ve çoklu ekranlarla yapılan videolu gösterilerle çok etkili sanat da ortaya çıkabiliyor. Bunun örneğini eserleri Venedik Bienali ve Documenta’da sergilenen Chantal Akerman veriyor.

Neyse örnekleri çok arttırabilirim ama umarım deprem bienali ile ilgili duygularımı yeterince güçlü iletebilmişimdir.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp