Ümraniye'den, İstanbulspor'dan, Galatasaray'dan 3'er; Karagümrük ve 10 kişilik Beşiktaş'tan 4'er gol yenildi. Karagümrük hariç hepsine puan kaybedildi. Yüklenelim Jesus'a.. Jorge Jesus dönemini ve fikrimi kısaca özetleyeyim ve asli konuya döneyim: Dünya Kupası arasına kadarki JJ kesin kalsın, o aradan sonraki JJ, Beşiktaş maçından sonra gönderilmeliydi. Şimdiki JJ kalmasın.
Ama bir zamanlar çıkmaz sokak olan Kadıköy'ün Yolgeçen Hanı'na dönmesi sadece JJ ile mi ilgilidir?
• 20 küsur senelik G.Saray yenilmezliği son 4 yılda 3 mağlubiyet ile bozulmadı mı?
• 20 küsur seneden fazla olan Trabzonspor yenilmezliği bu son 4 senede bitmedi mi?
• 20 küsur seneye yaklaşan Beşiktaş yenilmezliği bu son 4 senede lime lime olmadı mı?
• Yensen şampiyon olacağın maçta Sivas'a yenilen de JJ miydi?
• Neredeyse 90 dakikayı 10 kişi oynayan Kayseri'nin kaleye attığı tek şutla golü bulup seni Türkiye Kupasi'ndan elediği maçta "keşke kalsaydı" denilen İsmail Kartal yok muydu başta?
• Yunan takımı Olympiakos seni burada 3'lük yaparken takımın başında olan Vitor'un JJ ile tek benzerliği hemşehriliği değil midir?
• Turu geçme, en azından maçı uzatma noktasına getirmişken takım, Sevilla'ya hayat öpücüğü veren bu tribünler değil miydi?
☆☆
Mesele hocalardan bağımsız son 4 yılki zihniyette saklı. Kadıköy'ün yıkılması bile isteye yapıldı.
Bir tribün, Fener küme de düşse 'Yönetim İstifa' diyemeyecek paralı askerler yerleştirildi. Bu köhne, lideri ve kitleleri yönlendirme kabiliyeti olmayan grubun karşısında başka gruplar oluştu.
Bir başka paralı asker tribün grubu misal Fener Avrupa şampiyonu olsa 'Yönetim İstifa' diyecek durumda.
Başka bir tribün grubu bu ikisinin de karşısında.. Birlik ortamının oluşması mümkün değil çünkü 'çıkar' ortak değil. Birinin çıkarı yönetimin kalmasında diğerinin ise gitmesinde.. Bu bölünme yönetimin de işine geliyor.
Ama daha büyük kalabalıklar bile isteye sosyeteleştirildi.. Tribüne 1907 zihniyeti hakim kılınmaya çalışıldı. "Zenginler gelsin ki bana istifa diye bağırmasın" dendi. Fiyatlar öyle bir artırıldı ki gerçek tribüncüler uzaklaştı sushici-purocu zihniyet, sponsor taraftar hakim oldu. Kadın çığlığı erkek tezahüratını bastırır oldu. Güneş gözlüğü ile maç izleyen bir takım güruh türedi. Bunlar da tepkilerini olur olmaz yerde oyunculara ve hocalara gösterdi. Yeter ki kimse yönetime bir şey demesindi.. Oysa o yönetimdekiler şu an muhalefette olsalar en çok 'yönetim istifa' diye bağıranlar olurdu.. "Fenerlilikleri" de yalandı aslında..
Bu tribün demografisinin negatif yönlü bozulmasına ek olarak 'lider' karakterli isimlerin eksilmesi de takımın saha içi reaksiyonunu ve tribün konsolidasyonunu bitirdi. Liderliği-komutanlığı saha ortasında durup tribünleri harekete geçirmek için ellerini yukarı kaldırmak sayan beceriksiz oyuncular el üstü yapıldı. Volkan Demirel'i - Emre Belözoğlu'nu - Lugano'yu - Alex'i - Oğuz'u - Ümit Özat'ı - Ogün Temizkanoğlu'nu bir kenara bıraktım Rapaiç bile yok şu anda. F.Bahçe hayati G.Saray maçında 2-1 önde. 2. kalecisi kaleye geçmek zorunda kalmış. Son dakikalar ve takım ender bulduğu kontralardan birinde yerde yatan rakibin oyuncusu Okan Buruk için topu taca atmış. Tüm tribünler, numaradan yerde yatan Okan için topu taca atan kendi futbolcusunu ıslıklamaya başlamışken dönüp "Sakin olun ben buradayım" diyen ve anında alkış alan Rapaiç'in karakterinin 10'da 1'i yok takımda. Ne İrfan Can böyle bir isim ne de zaten 2. kalecilikten öteye gitmemesi gerekirken kaptan yapılan Altay.. Sahaya karakter koyup tribünleri kondolide edemeyen futbolcular yığını; geçmiş travmaları bir türlü anlamayan kibirli bir hoca; çıkar nedeniyle çatışan gruplar; bile isteye desteklenen futbolu bildiklerinden dahi şüpheli olduğum sosyete tipler.. Bu ortamda Kadıköy'ün otoban oluşu doğal. Peki çözüm. Çözüm demokrasi. Daha fazla demokrasi.
