Top
30/04/2012

"Bir ilişki yaşamadığımız için dizi sürüyor"

Ailenin "Bir Erkek Bir Kadın"ı Emre Karayel ve Demet Evgar'la dizideki monoton ilişkilerinin bize cazip gelen taraflarını ve birbirlerini gerçek hayatta ne kadar tanıdıklarını konuştuk

Star TV’de yayınlanan 1 Erkek 1 Kadın dizisinin iki başrol oyuncusu Demet Evgar ve Emre Karayel, “Zeynep” ve “Ozan” olarak bir ilişki yaşıyorlar. Biz de onları büyük bir zevkle gözetliyoruz. Performansları o kadar doğal ve samimi ki aileleri bile gerçekten sevgili olup olmadıklarını soruyormuş. Dile kolay, bu dizide 4 yıldır beraberler. İlişkileri her ne kadar rol icabı olsa da ikisine de çok şey öğretmiş. Mesela Emre Karayel kadınlara regl döneminde fazla yaklaşılmaması gerektiğinin artık çok iyi farkında; Demet Evgar dahil setteki kadınların regl çizelgesini istemiş. Takvime göre davranıyormuş. İkili, dizide “Bu çiftin çocuklarını, torunlarını da görelim’’ diyor.

Şimdilerde Algida Cart D’or’un bir kampanyası için hazırladıkları skeçleri televizyon ve internette dönen iki ünlü oyuncuyla, onları izlemeyi neden bu kadar sevdiğimizi konuştuk.

- Aslında sizin ilişkiniz monoton, hatta bazen sıkıcı. Tıpkı gerçek hayattaki çoğu ilişki gibi. Peki sizi neden izliyoruz?
Demet Evgar: Hayatımda bir çıkmaza girdiğimde ya da bir şeyi dert edindiğimde kendime dünyanın en tepesinden bakmaya çalışırım. Dert ettiğim şeyin ne kadar anlamsız olduğunu ancak o zaman fark edebiliyorum. İzleyende de böyle bir etki yaratıyor. İlişkilerine uzaktan bakabilme fırsatı doğuyor. Böylece kendilerini daha rahat eleştiriyorlar. Ne kadar gereksiz sebeplerle kavga ettiklerini görüyorlar.

- Sayenizde ne öğrendik?
Emre Karayel: Çiftlerin birbirine anlayış göstererek sevgilerini büyütebileceklerini...
D.E.: Monoton hayatların içinde çok neşeli anlar yakalanabileceğini gösterdik. Yaşadığın şeyler hep aynı olabilir. Ama sen iç enerjini yüksek tutarsan aynı şeylere çok farklı kapılardan bakabilirsin.

- Dizi size ne öğretti peki?
D.E.: O kadar çok şey var ki. Regl dönemi stresleri mesela. Anlamlandıramadığın bir sinir, sıkıntı ve bir patlama yaratıyor. Bunu her kadın ve kadınla beraber de her erkek yaşıyor. En azından kırıp döktükten sonra “Evet şu anki stresimin sebebi buymuş” diyorsun. Ama iş işten geçmeden bir önlem alsan, kendini frenleyebilsen...
E.K.: Kadınların o dönemki tepkilerini anlamlandıramadığım için alakasız şeylere yoruyormuşum mesela. Ben de bunu fark ettim.

- Peki karakterlerinizle zıtlaştığınız, “Hayatta böyle bir şey yapmam’’ dediğiniz neydi?
D.E.: Zeynep’in aşırı kıskançlığı... Zeynep bu tür şeyleri dillendiren bir kadın. İsteklerini özgürce söyleyebiliyor. Seviyor, asla kaybetmek istemiyor ama kaybetme korkusunu içine atmıyor. Aslında ikisi için de aynı şey geçerli. Zaten içinde sıkıntı varsa çözülmesi gereken bir konu var demektir. Belki konuştuğunda çok aptalca bir şeyi sorun yaptığını fark edeceksin. Sesli düşünmek bu anlamda çok işe yarıyor.
E.K.: Ben de erkeklerin kadınlara göre daha çocuk olduklarını fark ettim. Yaş sınırı olmaksızın bir arkadaş bulduklarında oynayabiliyorlar.
D.E.: Aslında erkeklerin çocuk olması o kadar da kötü bir şey değil. Sen de biraz onun çocuk aklına takılsan, fazla da kasmasan kendini belki hayat daha kolay olacak.

- Dizinin Fransız versiyonunda oyuncular evlendiler, İspanya’da öyle... Kanada’dakinde evlenip boşanmışlar. Siz de 4 yıldır hemen her gün aynı insana dokunup onu öpüyorsunuz. Akıbetiniz ne olacak?
D.E.: Biz bir ilişki yaşamadığımız için hâlâ dizimiz sürüyor. Diğerleri bu kadar uzun soluklu olamadı.
E.K.: Ama Fransızlar evlendi. Erkek gitti Oscar aldı. Eğer bir Oscar da bana vereceklerse bir imza atarız, ne olacak!

‘15 GÜN SONRA ÖZLEMEYE BAŞLIYORSUN’
- Bir ömür Bir Erkek Bir Kadın olarak kalmayı ister misiniz?
E.K.: Şu an için birbirimizden şikâyetimiz yok.

- Dizi biterse uzun bir ilişkiden çıkmış gibi bir boşluğa düşer misiniz?
E.K.: Küçük aralarda bile bunu hissediyoruz. Çok yorulduk, tatil yapalım diyorsun. Bitiyor ve 15 gün sonra özlemeye başlıyorsun.

GERÇEK HAYATTA BİRBİRLERİNİ NE KADAR TANIYORLAR?
-Yanına ne zaman yaklaşılmaz?
E.K.: Uykusuz ve açken.
D.E.: Uykusuzken.

- Onu en çok ne sevindirir?
E.K.: Sevdiği bir şeyler yemek
D.E.: Çok sıkıntılı bir anında benim ona sarılmam.

- En çok neye güler?
D.E.: Bana.
E.K.: Set aralarında odada onu eğlendirmek için yaptığım şovlara.

- Onu en çok ne heyecanlandırır?
D.E.: Atlar. Çok yoğun çalışırken atını göremiyor diye telefonuna bir uygulama indirmiş. Oradan bir atı seviyor, ona yem veriyor. O derece yani.
E.K.: Tiyatro. Ben de mesleğini seven bir oyuncuyum ama tiyatro için bu kadar heyecanlananını görmedim.

- Dış görünüşünde en takık olduğu şey?
D.E.: Saçları. Kısacık saçları var. Yine de oradan mı kalktı buradan mı kalktı diye sürekli kollar.
E.K.: Takık olduğu bir şey yok.

- Çocukluğuna dair bir anı...
E.K.: Küçükken poposu hafif kalkık olduğu için annesi eteklerinin arkasını uzun dikermiş, eşitlensin diye...
D.E.: Abisi her sene takdirnameyle geçiyor. Emre de “Artık alın bu çocuğu” dedirtecek kadar rezalet bir öğrenci. Ama yıllar sonra ödül vermek için Emre’yi çağırıyorlar.


D.E.: “Yetenek dışarı çıkamadığında insanı zehirleyebilen irin gibi bir şeydir. Zeynep’in de böyle bir sorunu var. Pek çok şeyi başarabilir ama kendini eve
hapsetmiş.”

E.K.: “Bu ilişki monotonluktan besleniyor. Çünkü hiçbir şey yapmadan bunun geçmesini beklemiyorlar. Değişmek için çabalıyorlar.”

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp