Top
Ömer Gürsoy

Ömer Gürsoy

ogursoy@htgazete.com.tr

04/12/2014

Taburenin iki ayağı

Son 20 yılda tüm Spor Bakanları, “Türk Sporunun Kurtuluş Reçetesi” için şura, çalıştay, arama konferansı adı altında sporun tüm bileşenlerini bir araya getirirler. Spor Bakanımız Akif Çağatay Kılıç da yakın zamanda böyle bir çalıştay gerçekleştirdi.

Federasyon başkanlarından bilim insanlarına, spor hukukçularından gazetecilerine kadar birçok önemli isim sporun kamu yönetimiyle birlikte oldular.

Ne yazık ki onca gazeteci katılmış olmasına karşın hiçbir köşe yazısı, analiz okumadım. Sadece federasyon başkanlarının daha fazla özerklik istekleri ile Spor Genel Müdürü Mehmet Baykan’ın cevapları yer aldı. Bir de Spor Bakanlığı Müsteşarı Faruk Özçelik’in ağzından Türk sporunu yeniden yapılandıracak yasal düzenlemeler yapılacağını öğrenmiş olduk. “Sporda devletin rolü ne olmalıdır?” sorusuna net bir cevap bulamadan federasyon seçimlerinde Spor Genel Müdürlüğü’nün oy hakkının konulup kaldırılması gibi konuların tartışılması teferruattır. Devlet ile federasyonlar arasındaki ilişkiyi “Alıştırma tekerlekleri’’ metaforu ile anlatmıştım.

Bisiklet sürmeyi yeni yeni öğrenmeye çalışan oğlumun düşüp de bir yerini incitmemesi için, “Hazır değilsin” diyerek arka tekerliğin iki yanında küçük alıştırma tekerlekleri takarak kullanmasını istiyordum, O ise bir an önce kurtulmak. Sanki ben devlet babaydım, o ise “aceleci” genç girişimci...

Bu tartışmayı spor federasyonlarının durumuna bağlarım. Bir yanda bürokratik kalıpları aşıp özerk olmaya çalışan federasyonlar, bir yanda hâlâ alıştırma tekerleklerinden vazgeçmeyen baba devlet.

Gerçek şu ki, ne devletsiz spor olur ne de kulüpsüz federasyon. O halde taburenin iki ayağı devlet ve federasyonun arasında kurulacak uyum, başarının en önemli anahtarıdır. Taburenin 3. ayağı da kulüp ve sporculardır. Sihirli kelime ise özerkliktir.

Federasyonlar bundan 7-8 yıl önce özerk oldular. Ama bunu bir mücadele ile değil de “devlet izin verdiği zaman ve izin verdiği kadar” aldılar. Ne yazık ki birçok federasyon başkanı ve yöneticileri, geçtiğimiz dönemde de layıkıyla özerklik mücadelesinin içinde olmadıkları gibi “İyi ki özerk olmuşlar” dedirtecek çalışmalar da yapmadılar. “Devlet ne verirse o kadar faaliyet yaparım” diyen federasyon başkanları gördüm.

Bu toplantıda da sureti haktan görünmekten öteye geçerek, bu varoluşsal kavramı hakkıyla savundukları konusunda doğrusu şüphelerim var.

Hâlbuki özerklik bir süreçtir. 1989 yılında ilk genel kurulunu yapan Futbol Federasyonu’nun tam anlamıyla özerkliğini kazanmasının neredeyse 20 yıllık bir dönemi kapsadığını unutmayalım.

Madem yazımıza bir bakıma devletin vesayetini ifade eden “alıştırma tekerlekleri” ile başladık, özerklik sürecini de ‘bisiklet teorisi’ ile ilişkilendirelim.

Bisiklet üzerinde ayağınız pedallarda giderken, birden durursanız düşersiniz.

Elbette özerklik de bir süreçtir ve sonuna kadar savunacağız. Buradan geri adım atmak olmaz. Pedalları çevirmeye devam etmeliyiz.

Ancak burada karşımıza şunun gibi soru(n)lar çıkmaktadır: Federasyon başkanlarının performansları ne olacak? Federasyon başkanları kamu görevlisi mi olmalıdır? Genel kurulla seçimle göreve gelen federasyon başkanları hangi şartlarda görevden alınmalıdır? Başarısız federasyon başkanına mahkum kalacak mıyız? Başkan seçiminde YÖK’ün rektör seçimine benzer bir üst yapı kurulmalı mı? Federasyonların hedef ve stratejisini kim belirlemelidir? Kamu fonları federasyonlara hangi kriterlere göre verilmeli? Devlet federasyonlara müdahale mi etmeli yoksa nüfuz mu etmeli? Atanmış genel sekreterin, seçilmiş federasyon başkanı ile aynı yetkilerde olması sistemi tıkar mı? Federasyonlar özerk olurken; temeli 1930’larda atılmış ve hala klasik bir KİT gibi örgütlenmiş Spor Genel Müdürlüğü’nü BDDK, EPDK benzeri özerklik, esneklik ve hareket kabiliyeti sağlayacak Spor Yüksek Kurumu gibi bir yapıya dönüştürmek mümkün mü? Sporumuzun erinci için, yeter ki sorunları çözecek irade olsun, soru sormak kolaydır. Meselenin özü ise kamu ile özel spor sistemi arasında balansı iyi ayarlamaktır.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp

Yazarın Diğer Yazıları