Top
Nuri Nencan

Nuri Nencan

nnencan@htgazete.com.tr

07/03/2011

Kadına karşı şiddetin yaptırımları

Hukuk sistemimizde gündem o kadar süratle değişiyor ki, yetişmek mümkün değil. Bu hafta, İstanbul ve Ankara’da bazı gazetecilerin evlerinde arama yapılması, yazımızın ana konulardan biri olması gerekirken, geçen haftadan okurlarımıza söz verdiğimiz için kadınlarımıza karşı görevlerimizi yerine getirme kararı aldık. Geçen yazıda ifade ettiğimiz “2004-2011 yılları arasında şiddet gören kadınların oranı yüzde 1400 artmıştır” ifademiz, CHP Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu tarafından da teyit edilmiş ve kamuoyuna duyurulmuştu.

Ailenin korunmasına dair kanun 1998 yılında çıkarılmıştır. Daha sonra 2007 yılında bazı değişiklikler yapılmıştır. Buna göre:

Eşlerden birinin veya çocuklarının veya yasal olarak ayrı yaşama kararı olan ya da evli olup da fiilen ayrı yaşayan aile bireylerinin, aile içi şiddete maruz kalanların, Cumhuriyet Savcılığı’na başvurarak Aile Mahkemeleri tarafından alacağı tedbirleri kapsamaktadır.

Özetle nedir bunlar:

ÖNCELİKLİ ŞART” ARANIR

Bu kanunun uygulanabilmesi için “kusurlu eşin aile bireylerine karşı şiddet veya korkuya yönelik söz ve davranışlarda bulunmasının” gerekli olduğu anlaşılmaktadır. Biz, buna “öncelikli şart” diyoruz. Örneğin kadının dayak yemesi, çocukların ve annelerinin, beden bütünlüğüne, şahsiyet değerlerine zarar verileceği yönündeki beyanları gibi çeşitli korkutucu nitelikte tehdit ve şiddet olaylarıdır.

HANGİ YAPTIRIMLAR UYGULANIR

Kusurlu eşin, altı ayı geçemeyecek süre ile, evden veya işyerinden uzaklaştırılması, işyerine veya evlerine, belirli bir mesafeye kadar yaklaşmasının önlenmesi, telefon konuşmalarının, sözlü iletişim kurmasının engellenmesi...

Aksi halde kusurlu eşin hapis cezasına hükmedileceğinin mahkemece ihtar edilmesi... Ve üç aydan altı aya kadar hapis cezası verileceğinin hatırlatılması...

Eğer kusurlu eş, evvelce Medeni Kanun’a göre nafakaya hükmedilmemiş ise talep edilmemiş olsa bile tedbir nafakasına karar vermek ve benzeri her türlü tedbiri almak...

Bunlar hep aile mahkemesinin görevleri içindeki yetki ve yaptırımlardır.

 

Ceza kanunları yönünden yapılan değişiklikler
Eski ceza kanunu, kadının mağduriyetini topluma karşı bir suç olarak tanımlamışken, 1 Haziran 2005 tarihli yeni ceza kanunumuz mağduriyetleri şahıslara karşı bir suç olarak kabul etmiştir. Evlilik içi tecavüz, iş yerinde cinsel taciz suçları ilk defa yeni ceza kanununda yer almıştır.

En önemli değişiklik de eski kanunda toplumun kanayan yarası olarak görülen “töre cinayetleri” bu insanlık dışı suçlar, bireylerin daha ziyade kadınların öldürülmesine yönelik cezalar, 2000 yılında kaldırılmış olmasına karşın bunlar “kasten adam öldürmek...” maddeleri ile cezalandırılmakta ve bir takım yasal ve takdiri nedenlerle cezalar azaltılmakta iken yeni ceza kanunumuzda, töre cinayetlerini, ağırlaştırıcı nitelikte bir düzenleme ile faillerine ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası öngörülmüştür.

Sadece bununla kalınmamış, bu cinayetler, genellikle 18 yaş altında, aile bireylerinin kararı ile yaptırıldığından, kanun, bu kararı veren aile meclisinin üyelerine de uygulanmaktadır.

Bütün bu ağır cezalara rağmen töre cinayetlerinin önü alınamamıştır

Geçen haftaki yazımızda ifade ettiğimiz gibi, öncelikle eğitimi en yüksek düzeye çıkarmamız, özellikle Doğu ve Güneydoğu’da yaygınlaştırmamız gerekir.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp

Yazarın Diğer Yazıları