Saygın gazetecilerin fikri takibi ve anıları, Ergenekon hakimi ve savcılarının değiştirilmesi için kararname hazırlayan HSYK üyesi Ali Suat Ertosun’un elinin değdiği yerde yangın çıkaran bir bürokrat olduğunu deşifre etti. Normal şartlarda ortalığın yıkılmasını, herkesin şöyle bir titreyip dönecek yer aramasını gerektiren bir olay dizgesi mevcut. Ama medyanın ağababaları haber refleksinden uzaklaştıkları, askeri sivil bürokraside kendine uygun bulduğu dalga boyunda siyaset yapma peşine düştükleri için, konuyla ilgili yorumlar onların yandaş ilan ettiği gazetelerde yer alıyor sadece. Normal şartlarda bu hadiseyi görmemek hiçbir yandaşlığın gerekçesi olmazdı. Ama belki de, bu tür medya için hiçbir zaman normal şartlar diye bir şey olmadı.
Hadise şudur: Taraf’tan Alper Görmüş, Özdemir Sabancı cinayetinin sorumlusu olarak Afyon Cezaevinde bulunduğu sırada konuşmak isteyen fakat bu talebi resmi makamlarda makes bulmayan Mustafa Duyar hakkında Can Dündar’a soruyor. Diyor ki, Mustafa Duyar’ın görüşme isteğine olumlu yanıt veren ve kendisiyle röportaj yapmak için ilgili bakanlığın iznini temin ettiği halde bu görüşmeyi bir türlü gerçekleştiremeyen Can Dündar’a engel olan şahıs o sıralarda Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürü olarak görev yapan Ali Suat Ertosun muydu? Can Dündar’dan yanıt geliyor. “Evet oydu!”. ( 23.07.2009 / Milliyet )
Dündar’ın röportaj için uğraştığı günlerin akabinde Mustafa Duyar hapishanede öldürülüyor. Ertosun’un emriyle Afyon cezaevine nakledilen, Ergin Kardeşler tarafından… Ertosun bununla yetinmiyor, cinayeti gerçekleştiren Ergin Kardeşleri temizlemesi için bu kez de Alaaddin Çakıcı’nın adamlarının naklini sağlıyor. Ergin kardeşler tuzağı anlıyorlar, çıkardıkları isyan sırasında kameralara bağıran Nuri Ergin ‘Bu devlet bana Mustafa Duyar’ı öldürttü” diyor, tahminen bu ifşaat hayatta kalmasını sağlıyor. Nitekim kimse olayı kurcalamıyor. Doğan Medya’nın amiral gemisinde Mustafa Duyar cinayeti ile ilgili olarak her nedense ‘tutuklandıktan sonra kendilerini Afyon cezaevine naklettiren Karagümrük çetesi’ ifadesi kullanılıyor. (16.02.1999 /Hürriyet) Mehmet Altan, bir çetenin nasıl olup da kendi kendisini nasıl naklettireceğini, bu haberi kaleme alan Hürriyet’çilerin aklından neler geçtiğini sorgulamış haklı olarak(19.07.2009/ Star) .
CAN DÜNDAR’A DA LOLO MU? O DA MI ‘YANDAŞ’?!
Gazeteciler com. Yazarı Dilek Yaraş, Dündar’ın yazısını milat ilan etmiş.
En hafifiyle bir hayli önemli bilgiler sunuyor Dündar. Tuhaf olan şu ki, bu ‘bildiklerimizi hatırlayalım ve hatırlatalım’ faaliyetinin gayet verimli sonuçları Can Dündar’ın yazdığı gazetede de, gazetenin ait olduğu medya grubuna mensup ürünlerin herhangi bir yerinde de karşılık bulamıyor. Hadi Star’ı ve Taraf’ı ‘yandaş’ diye kodladınız orada bıraktınız, ‘kaale bile almıyorsunuz’ ve bundan çok mutlusunuz; iyi de, Can Dündar’a sağır kalmak sizi bile bozmaz mı? Gayet laik, bir açıdan Kemalist ve Milliyet’te yazan bir adam sözkonusu? Yoksa yandaşlar kemalizme sızdı, vatandaş ne diyeceğini şaşırdı durumu mu var?
“Çok korkuyorum Ferit” sendromu mu?
Latifeyi geçelim acı gerçeğe toslayalım: Hükümet tarafından haksızlığa uğradıklarını düşünen ve bu nedenle hükümeti onay verdiği, yanında durduğu, savunduğu her işlem ve olayı kullanarak küçük düşürme saikiyle hareket eden medya, yandaş olmakla itham ettiği medyada yer alan bilgileri/haberleri görmemeyi, yokmuş gibi davranmayı marifet addediyordu, şimdi bunu kendinden olana da yapıyor, yapacak…
*
Gelelim madalyonun öbür yüzüne. Bugün Ertosun’un Ergenekon sanığı ile görüntülenmiş olmasını mesele yapan bazı kimseler de var ki, onlar aynı şahsı Hayata dönüş operasyonları nedeniyle taltif etmişler, kahramanlaştırmışlardı. Hatırlanacağı gibi 2000 yılında aynı anda 20 cezaevine baskın yapılarak F tipi hücre sistemine karşı çıkan mahkumlara karşı Hayata Dönüş adı verilen bir operasyon yapılmıştı; karşılıklı çatışma, polis tarafından kullanıldığı ortaya çıkan kimi zehirli gazlar dolayısıyla 30 kadar mahkum ölmüştü. Hatta bazı mahkumların diri diri yandığı anları televizyon ekranlarından naklen izlemiştik. Bugün devletin darbecilerden temizlenmesini ve hukukun üstünlüğünü savunduklarını söyleyenler arasında, Ertosun’un 2004’teki ödüllendirilmesini tasdik edip onaylayan, alkışlayan gazeteciler var.
YANİ….
Bugün Ertosun’a karşı olanların bir kısmı dün Hayata Dönüş ‘cinayetleri’ işlenirken Ertosun’a karşı değildiler, onu tebrik ediyorlardı.
Bugün Ertosun’a toz kondurmama gayreti içinde olanlar da, dün Ertosun’u eleştirmişler de ama efenim bugün HSYK yıpranmasın diye bu tutum içine girmiş değiller.
LAKİN…
Fakat bu durum böyle diye, bazı kimselerin hassasiyetleri hep konjonktürel oluyor diye, Ergenekon iddianamaleri ile ortaya saçılan gerçekleri, yakın tarihe yapılan sondajlarla birbirine bağlanan vahim noktaları/adamları görmezden gelme eğilimine girmek de vicdanlı bir tutum değil.
NİTEKİM…
Bu bağlamda HSYK başkan vekili Kadir Özbek’in, çalışmaların eleştirilmesi karşısında küplere binip Ali Suat Ertosun’un saygınlığından ve kişiliğinden bahsetmesi, çok kızdığı sözlerin sahibi Bekir Bozdağ’ı haklı çıkarmakta. Ak Parti grup başkanvekili Bekir Bozdağ HSYK’yı halka ‘tuz bile koktu’ izleniminin verildiğinden bahisle eleştirmişti. Bu ağır bir ifade olabilir. Ama cevap olarak yaptığınız adam öldürten bir bürokratın saygınlığından bahsetmek oluyorsa, bu kurumun sözkonusu ithamı hakkettiğini düşündürtürsünüz.
Hadi tuz kokmamış olsun, ama Özbek’in ifadeleri bir çürüğün bir çuval inciri ne hale getirdiğine resim altı olmuştur çoktan…