Top
Nihal Bengisu Karaca

Nihal Bengisu Karaca

nbkaraca@htgazete.com.tr

25/09/2011

Doğu’nun nehirleri

SAMUEL Huntington’ın “medeniyetler çatışması” tezini ortaya attıktan birkaç yıl sonra gerçekleşen 11 Eylül faciası, başta ABD olmak üzere pek çok Batılı devletin gözlerini İslam medeniyetine ve Doğu coğrafyasına çevirmesine neden oldu. Doğu ve Doğu’nun dokusuyla özdeşleşmiş İslam, Batı ve Batılı değerlerle çatışıyor muydu, İslam demokrasi ve modernite ile savaşıyor muydu, bu birikim terör için uygun bir zemin mi oluşturuyordu? Bu yüzden mi Doğu-Batı gerilimi bitmiyordu? Bu yüzden mi kimi fundamentalist İslamcılar uçakları kaçırıp İkiz Kuleler’e çakıyordu vs.

Bu doğrultuda ileri sürülen tezlere savunma refleksiyle “Hayır bu iki medeniyet birbiriyle çatışmak zorunda değil, pekâlâ barış mümkün” şeklinde cevaplar üretilmesi gecikmedi. Türkiye ile İspanya başbakanları Erdoğan ve Zapatero’nun oluşturduğu Medeniyetler İttifakı, böyle bir projeydi.

Doğu ve Batı medeniyetlerinin, İslam toplumları ile laik/seküler toplumların çatışmalarının kaçınılmaz olduğu, çünkü “çok farklı” kaynaklardan beslendikleri, aralarındaki makasın çok açılmış olduğu savı karşısında, “Hayır böyle değil” diyen arayışlara gidilmesi kaçınılmazdı, ama bu değilleme bile, savın ilk sahibinin yola çıktığı zemine dair bir önkabulü içeriyordu. O önkabul, “evet 11 Eylül ve daha nice sorunun temelde medeniyet meselesiyle ilişkili olduğunun” kabulü idi. Nitekim bu doğrultuda, “İslam’ın ne kadar barışçıl bir din olduğunu kanıtlama” çabalarının gelmesi de gecikmedi. Oysa tarih bize hem çatışma hem de barışma bahaneleri veren uzun bir romandır, iş ki hangisine seçeceğinize karar verin.

Nitekim “Bütün bunlar, medeniyet ve kültür farklarını sorunların merkezine koyan yaklaşım bir gözbağcılıktan ibarettir, mesele Ortadoğu’daki, Kuzey Afrika’daki kaynakların bölüşülmesi ve bu bölüşümde zengin ve güçlü ülkelerin elini sağlamlaştıracak bahanelerin üretilmesi meselesidir” diye bir tez de vardı, şahsen bu tezi daha rasyonel bulduğumu belirtmeliyim. Lakin gerçeğin bu olması, çatışma tezini güçlendirmek ve çatışmayı meşru göstermek çabasında olanların bahanelerini yerinde ve zamanında izale etme lüzumunu da ortadan kaldırmıyor.

Medeniyet Araştırmaları Merkezi (MEDAM) ve Bahçeşehir Üniversitesi İletişim Fakültesi’nin birlikte hazırladığı “Batıya Doğru Akan Nehir“ belgeseli de bu lüzuma tekabül ediyor. MEDAM Başkanı Bekir Karlığa’nın davetlisi olarak katıldığımız küçük basın toplantısında yapılan sunum, karşımızda babadan oğula tevarüs etmesi gereken bir yapım olduğu izlenimini bıraktı. Tanıtım için ayrıca Başbakan Erdoğan’ın da katıldığı özel bir gece düzenlendi. Her biri 45 dakikalık 20 bölümden oluşan belgeselin ilk bölümü 21 Eylül’de TRT’de yayınlandı. Belgesel, Doğu’dan yükselen uygarlıkların Batı’ya doğru olan koşusunu ana kaynaklara ve orijinal metinlere dayanarak anlatırken, “medeniyetin Batı’ya ait olduğu” hatta 12. yüzyıldan sonra ortaya çıkmış bir olgu olduğu kabulünü kökten sarsacak veriler içeriyor. Belgesel antik medeniyetlerden günümüze, Mezopotamya’yı kavrayan Fırat-Dicle ve Nil Nehri etrafında, Büyük İskender’den Hacı Bektaşi Veli’ye kadar uzanan çok geniş bir yelpazeyi, İran, Suriye ve Arap yarımadasından Hindistan’a kadar genişleyen bir coğrafyanın birikimlerini ve bunların Batı medeniyetine etkilerini anlatıyor. Bekir Karlığa, bir medeniyeti öne çıkarırken diğerini küçültmemeyi prensip edindiklerini söylüyor. Medeniyetlerin birbiriyle olan savaşlarının defaatle ekrana getirildiğini, ama birbirleriyle dayanıştıkları anlara yeterince dikkat edilmemesinin yarattığı olumsuz koşullardan bahsediyor. Bu bağlamda yapılan, üst başlığında da geçtiği şekilde, “Medeniyetlerin anlatılmamış hikâyesi”.

Batıya Doğru Akan Nehir, tarihteki çatışma, bozulma ve tefessüh anlarından çok, farklı medeniyetlerin ve kültürlerin birbirine dokunduğu anlara bakmayı amaçlıyor. Hatta farklı medeniyetler demek yerine, hepsinin havzasının aynı olduğuna, dolayısıyla dünyanın büyük bir aile olduğuna vurgu yapıyor. Bu vurgunun Doğu’nun özgüvenini tamir edeceği söylenebilir; Batı buradan nasıl bir ders çıkarır, çıkardığı ders işine gelir mi, şimdilik orası meçhul.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp