Top
Nihal Bengisu Karaca

Nihal Bengisu Karaca

nbkaraca@htgazete.com.tr

16/11/2011

Depremden karakter testi

BİRİNCİ Van depreminde zarara uğramadığı söylenen ve resmi makamlar tarafından "Uygundur, sağlamdır" onayı alan otel çöktü. İlk Van depreminde, zemin etüdü yapılmış ve yeni deprem yönetmeliğine göre inşa edilmiş binalardan bile çökenler olmuştu. Demek ki 1999'daki depremden aldığımız ders hayata geçememiş, kâğıt üstünde kalmış.
Binaların deprem yönetmeliğine uygun olup olmadığını inceleyecek firmalar da çoğunlukla işlerini kâğıt üstünde yürütüyor. İsteyen istediği makamda bir tanıdık, bir hemşeri bulabiliyor, ruhsatını alıyor, onayını iznini hallediyor, "uygundur" raporunu elde edebiliyor. Ahbap çavuş-hemşeri bağlarıyla bina yapımı işini kaşıklamaya kalkmanın bedeli binlerce can kaybı.
Fakat hakkımızı yemeyelim, arama kurtarma işinde oldukça mesafe kaydetmişiz. Şaşırtıcı değil, zira, bu mevzuda öteden beri iyiyiz. Trafik kazalarında "ilkyardım" bilmeden kazazedeye kalp masajı yapacak kadar ileri gitmişliğimiz vardır. Dikkat edin, bu kadar az yüzme bilen bir millet olmamıza rağmen denize, nehre düşen biri olduğunda onu kurtarmak için suya atlayan bir kişi mutlaka çıkar. Milletimizin Van'daki depremzedelere yardım gönderme, ihtiyaç maddelerini depremzedelere ulaştırma konusunda kendi kendine ilan ettiği seferberlik de yüksek notu hak edecek cinstendi.
Zor durumda olan birini "kurtarmak" için; anlık kararlarla hatta karar vermeden başkası için canımızı tehlikeye atabiliyoruz. Ama zamana yayılan, uzun salınımlı "sorumluluk duygusu" bizde çalışmıyor. Tedbir, temkin, izin, ruhsat, denetim gibi işlerle insan sağlığı/hayatı arasında keskin bir illiyet bağı olduğunu algılamakta ya zorlanıyoruz ya da gereğini yapmada üşengeçlik ve cimrilik gösteriyoruz. Kurtarmak için canımız pahasına ortaya düşebilirken, korumak için gereken emek, para ve mesaiyi vermek zül geliyor. Sonuç: "Kahramanlık" 9, "sorumluluk" 0.

ASKERLİĞİN FİYATI
Bedelli askerlik meselesinde çıkan çözüm ne olursa olsun herkesi tatmin edecek bir çözüm olmayacak. Bedelli askerlik yapmak isteyenlerin ödedikleri meblağı şehit ailelerine aktarmayı denemek bile çözüm olmayacaktır. Yaşamak için şimdi şehit olmuş yakınlarının kazancına muhtaç olan ailelerin ıstırabı belki bir ölçüde hafifleyecektir, ama "Oğlumun naaşı karşılığında konfor elde etmeyi şerefsizlik sayarım" diyenler çıkacaktır, iş bir kez onur meselesine dönüştükten sonra da uygulama faydadan çok zarar getirmeye başlayacaktır.
Bedelliyi savunanların ileri sürdüğü, "Bedelli askerlik kabul edilmeli; çünkü bu şekilde ülkenin yetiştirdiği eğitimli nüfusun yurduna yapacağı daha önemli katkıdan mahrum kalınıyor" söylemi hem kof hem de rencide edici bir söylem. Zira bu ülkedeki bütün "hayati" sektörlerdeki işgücü sizin eğitimsiz dediğiniz kitleden temin edilmekte. İnşaattan gıdaya, nakliyattan fabrikaya kadar böyle.
Ancak bedelli bekleyen kitlede, ok yaydan çıktı demeyi mazur gösterecek bir beklenti oluştu. Hatta kitle eşi benzeri görülmemiş bir sivil toplum faaliyeti yürüterek devleti bu konuda diz çöktürdü. Gelinen noktada bir kereliğine mahsus olmak üzere bir düzenlemenin yapılması uygun görülüyor. Ancak doğrusu, "parası neyse verelim" önerisine hiç yüz vermeden, askerlik görevinin toplamında değişiklik yapmak olurdu. Eğer devlet yaptığı işlerde eşitlik ilkesinin takipçisi olacağını vaat etmiş bir organizasyon ise, sadece "bedelini ödeyebilecekler için değil" herkesin faydalanabileceği değişiklikler yapmak zorunda.
Askerlik hizmetinin süresini kısaltmak, hizmetin içeriğini temel eğitim ve kamu hizmetini kapsayacak şekilde değiştirmek, terörle mücadele için ise özel eğitimli profesyonel kadrolar oluşturmak gibi kalemler ilk akla gelenler. Söz konusu "kamu hizmeti"nin sınırlarının iyi çizilmesi koşuluyla. Zira, binbaşının eşinin market torbalarını taşımak, bahçe düzenlemesini yapmak da "kamu hizmeti" kalemi gibi gösterilecekse o iş yaş...
Terörle mücadele edecek profesyonel kadroların sınırlarının da iyi çizilmesi gerekiyor. Aksi takdirde mevzu, Blackwater gibi ordu dışında ama ordudan iş alan, uluslararası kuralları rahatça ihlal eden, ihaleyle insan avına çıkan, sınırlı sorumlu şirketlerin kurulmasına kadar gidebilir. Dikkat edelim: Toplum vicdanını rahatlatalım derken evrensel vicdan kriterlerini çöpe atmayalım.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp