Top
Nihal Bengisu Karaca

Nihal Bengisu Karaca

nbkaraca@htgazete.com.tr

16/09/2009

Aşırılığa yergi

SEL felaketi Abdüllatif Şener'in söyledikleriyle tamamına erdi. Abdüllatif Şener, felaketin sorumlularını işaretledi, "Belediye başkanlarının cezası idam olmalı" dedi ve hatta idam cezasını Anayasa'ya sokan yeni bir madde önerdi. Demokratik hakkını kullanarak kelle istedi. Çok rahat yaptı bunu.
İşin tuhafı Şener'in, Kadir Topbaş'a veya Tayyip Erdoğan'ın AK Parti'sine öyle sahici bir öfke ve nefret beslediğini de düşünmüyorum. Vur deyince öldürmek, sırf "ses getirsin" diye birkaç oktav yukarıdan konuşmak, bu savrulmalar cennetinde güzel hareket tahtındadır. Vurmak gerektiğinde birileri mutlaka ölümden de bahseder. Lakin şiraze onun şirazesi, bana ne, deyip geçemezsiniz de. Çünkü kamu moraline ayar verir bu güzel(!) hareketler...
Birileri idam deyince, bazıları susar çünkü. Tedbir olarak susar, çünkü sandıktan çıkan adamları ipe göndermiş bir ülkenin evlatlarıyız. "O kadar da değil" duygusu uyuklar içimizde. Uyarılarının ve eleştirilerinin yapıcı bağlamından kopup giyotin sevdalılarının infaz çığlıklarına irtifa kazandırmasından çekinir akil adam. Hudutları tahkim eden ilkeler değil, olası hudutsuzluklardır. Aşırılığın ve şirazesizliğin ciddiye alınabilme ihtimalinin olduğu bu ülkede, hudutsuzluğu dengelemenin yolu susmak gibi görünür.

*

Hep böyle. "Darbecilerin yargılanması" gündeme gelir mesela; hah iyi oldu bu, Türkiye'de bir şeyler değişiyor dersin, ama çok geçmeden biri çıkar ve bütün cin fikirliği ile "Kenan Evren de yargılanmalı, gerekirse idam edilmeli!" der, ya da ima eder. Yine aynı duygu hasıl olur; sonuçta 92 yaşında adam. Hem bu işin yapanı olduğu gibi bir de yaptıranı var; bu darbelerin çoğu ABD eliyle tezgâhlanmadı mı? Yok canım o kadar da değil...
İşte o duygu. Adaletin peşinden gideyim derken vicdansızlığa düşmekten korkarsın. Sonra ne olur? Bir imkân heba olur, bir fırsat daha elden gider.
Oysa 12 Eylül'ün sene-i devriyesidir ve Kenan Evren pekâlâ yargılanmalıdır. Bu yargılama "sembolik" değeri itibarıyla hayatidir. Buna mukabil, ileri yaşından dolayı hüküm giymeyebilir pekâlâ. Türkiye Cumhuriyeti hukuk sistemi onu mahkûm eder de, Cumhurbaşkanı cezasını affeder misal. Makulü arayana yol mu yok? Fakat siyasi partisinden STK'sına alayının "ses getirmek" üzerinden kariyer yapma peşine düştüğü bir ortamda, bir vicdanı tatmin ederken öteki vicdanı örselememenin yolunu aramaya sıra gelmez; kötü paranın iyi parayı kovması gibi, ses getiren aşırı talep, makul öneriyi kovar, yavaş yavaş karikatürize olur demokrasi.

*

Demokratik açılım hakeza...
DTP içindeki aşırılar, DTP'yi Türkiye partisi olmaktan uzağa taşıyor, uzlaşılabilir noktaların yoklanması Kürtlerin çıkarına olabilecekken ne vakit bir merkeze yakınlaşma söz konusu olsa, sırtını bir halkın anlaşılabilir direnişinin meşruiyetine yaslamış olanlar el yükselten aşırılıklarıyla mutedil olasılıkların önünü kesiyor. DTP'nin hayallerindeki "mükemmel", mümkün ama sade "iyi"nin kuyusunu kazıyor.
Aynı şey hükümetin demokratik açılımına destek veren çevrelerde de gözlemleniyor. "Apo'yu muhatap al, İmralı'yı gör, Kandil'i sev" aşırılığında ısrar, hükümeti adım atamaz hale getirir.
Benzer şekilde bu ara bir de "Burada içkili mekân olsun mu olmasın mı" işini referandumla halka sorma aşırılığı söz konusu. Bu eksantrik durum sayesinde halkın yönetime katılımının en verimli yollarından biri olan yöntem hükümden düşer ve sırf karizması çizildiği için körsek depolara atılırsa hiç şaşırmam. Elveda "referandum".

*

Aşırılığı dengeleyecek ve engelleyecek olan nedir peki? Demokrasinin aşırı doz demokrasiden zehirlenerek ölmesini durduracak olan? Cevap "diğeri" sözcüğünde gizli.
Hiçbir talep, öneri ve hedef, ona vargücüyle direnen ve savunmaya itilen diğer ihtimali anlamadan makulü bulamaz, başarıya ulaşamaz. Başarıdan kasıt, adalettir. Böyle bir derdi olan varsa...

Hoş geldin Umur Talu

HAYATIN her alanını kuşatmaya ve temellük etmeye çalışan iktidar kavramının karşısında zayıfın ve avantajsız durumda olanın yanında konumlanmayı ilke edinen pek çok yazar var. Ama bu ilkesel duruşun bilgisini, hamasete savrulmadan aktarabilen ve akılcı tutumun aynı zamanda ahlaklı tutum olduğunu rasyonel verilerle ortaya koyabilen çok fazla yazar yok. Umur Talu, bu vasıflara sahip olan az sayıda yazardan biri ve artık HABERTÜRK'te. Vicdanın alfabesiyle yazıyor Talu. Çok şanslı HABERTÜRK okuru...

 

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp