Top
Nihal Bengisu Karaca

Nihal Bengisu Karaca

nbkaraca@htgazete.com.tr

13/11/2011

‘Demokratik açılım’ da KCK kapsamına girecek mi?

KCK operasyonlarının Büşra Ersanlı ile Ragıp Zarakolu’nun tutuklanmasına kadar gelmesini eleştirenler Başbakan tarafından “nazikçe” uyarıldı, hemen ardından uyarılanlar KCK operasyonlarını savunan kesim tarafından şiddetli eleştirilere tabi tutuldu.

KCK operasyonlarını savunan tarafta olduğu halde, “Operasyonlar ne kadar haklı ve önemliyse operasyonları içerik veya yöntem olarak eleştirmenin önünü açık tutmak da demokrasilerde o kadar önemlidir” diyen Emre Uslu‘nun tutumunu önemli buluyorum (12.11.2011/Taraf). Umarım bu tavır işin tadını kaçırmakta olanlara örnek olur. Zira bazıları bu meseleyi, “bazı demokratları yaftalama vesilesi” haline getirme yolunda pek hevesli davranıyor.

Misal, Gültekin Avcı isimli emekli savcı, TV programlarında aynı fikirde olmadığı demokratlardan “güruh” diye bahsedebiliyor. Köşesinde ise KCK tutuklamalarına itiraz bağlamında ortaya konulan bir metne imza atan Ali Bayramoğlu, Oral Çalışlar, Ayhan Aktar, Yıldız Ramazanoğlu, Hidayet Şefkatli Tuksal gibi isimlerden bahisle şöyle diyor: “Ergenekon ve Balyoz gibi soruşturmalar genel, ama KCK gerçekten çok özel bir turnusol kâğıdı. KCK operasyonlarına karşı olmak, terörün sosyal ve siyasal örgütlenme ve gelişimini savunmak demektir.” (08.11.2011/Bugün).

Ergenekon’a ve Balyoz’a karşı sivil siyaseti savunmak demokratlığını temize çekmeye yetmez, demeye getiriyor Avcı, “Dikkat et KCK’dan sınıfta kalabilirsin!” Bu tutuma objektif nazarla bakan herhangi biri, ismi verilen kişileri BDP hayranı, “PKK ne yapsa yeridir” diye düşünen kişiler olduğu sanrısına kapılabilir. Oysa gerçek bu değil. Çünkü misal, imzacı listesinde olmaklığından ötürü şimdi “turnusol kâğıdı sayesinde rengi ortaya çıkmış” isimlerden biri olmakla itham edilen Ayhan Aktar, yakın zamanlarda çıkan “İlginç Zamanlar” adlı kitabına da aldığı “Kürt Siyasetinin Ciddiyet Sorunu” başlıklı yazısında yeri geldiğinde örgütü de BDP’yi de yerden yere vurmaktan kaçınmayan bir isim.

Aktar bununla da yetinmemiş, yakın çevresindeki liberal/demokrat yazar arkadaşlarının müzakere önerilerine dayanak yaptıkları PKKIRA kıyaslamasını şu sözlerle eleştirmiş: “... IRA militanları şehirli adamlardı(...) maçları seyreder, gündüz vakti normal işlerini ve mesleklerini sürdürürlerdi. Çoğu evliydi.(...) Şimdi bir de PKK liderliğini düşünelim. 1980’lerde bölgenin ufak şehir ve köylerinden dağa çıkacaksın, (...) Kalaşnikof kullanmaktan başka bir mesleğin ve ülkenin batısında olup bitenler hakkında hiçbir fikrin olmayacak. Esas olarak köy çocuğu olup, 1975 model solcu kafasıyla bir şeyler karalayıp ovadakilere postalayacaksın. Onlar da gelen metinleri sanki birer ‘peygamber kelamı’ gibi tekrarlayacaklar. Bunun da adı bağımsız Kürt siyaseti olacak! Sevgili dostlar, buradan siyaset falan çıkmaz. (...) Dağdakiler, ‘hayal âleminde’ yaşadığı ve ovadakiler de onlara ‘peygamber muamelesi’ yaptıkları sürece barış olmaz.

Yukarıda açıklamaya çalıştığım şartlar değişmediği sürece, artık Kürt sorunu hakkında yazmak içimden gelmiyor. Benden paso!” (01.08.2011/Taraf). “Siyaset akademisinde ders vermek teröriste arka çıkmaktır” diyorsunuz, siyaset akademisinde ders verdiği için tutuklanana destek verenlere, “senin aydınlığın da demokratlığın da sahteymiş, rengin belli oldu, sınıfta kaldın” demeye getiriyorsunuz. Sorması ayıp, Habur girişlerine bugünden bakıp yorumladığınızda ne buyuruyorsunuz? Bu katı bürokrat tavrının bizzat Başbakan’ı bile KCK’ya destek vermekle itham etmeye kadar gidebileceğini göremiyor musunuz? “Demokratik açılım” ilan edileli sadece birkaç yıl oldu zira.

Ve hatırlatmak isterim, demokratik açılım, “Kürt meselesini geçmişi ve geleceği ile serbestçe tartışmayı, taleplerin silahla değil, sözle ve siyasetle dile getirilmesi için gereken sivil platformu oluşturmayı” içeriyordu. O günlerde bu açılıma ve kapsamına karşı çıkanların Kemalist, militarist, otoriter, İttihatçı olduğunu söylüyordunuz. Şimdi, bu ülkede hiç böyle bir açılım olmamış gibi, filmi başa sardınız. Silahlı örgütün söylemleri ile kesişen siyasi söylem ve talepleri de şeytanlaştırıyorsunuz. İşin sırrı “zamanlama”da mı? Sahiden “ilginç zamanlar”...

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp