Top
Nihal Bengisu Karaca

Nihal Bengisu Karaca

nbkaraca@htgazete.com.tr

04/09/2009

Bilime alışmak, inanca alışmak, zevke alışmak

KOMEDİ ustası ve "talk-show"cu Bill Maher'in "İlahi Komedi" adında bir belgeseli var. Sağolsun Tiglon gönderdi, izledim. Maher, din dediğimiz olgunun nasıl büyük bir delilik olduğunu kanıtlamaya çalışıyor. Ne çaredir ki "dinin bir delilik olduğu" da sonuçta sadece bir fikir olduğundan, Bill Maher tezini bilimsel yollarla kanıtlayamıyor; bol bol yorum, bol bol analoji, birkaç parlak fikir...
Komik komik laflar ediyor: "Düşünsenize, elinizde kendisi tarafından hamile bırakılmış bir kadından yeniden doğduğunu iddia eden ve yine kendisinin çarmıha gerilmesine izin vererek düpedüz intihar etmiş bir adamın hikâyesi var, bu senaryo ile Hollywood'un kapısını çaldığınızı düşünün. Sizce verecekleri cevap ne olur?"
Maher'e göre Kızıldeniz'in yarılması da, Musa'nın asasını değdirmesiyle suyun kana dönüşmesi de en az İsa'nın bakire bir kadından doğması kadar delice. Tipik pozitivist düşünce, tipik "Ampirik bulgularla desteklenmemiş, yani deneyimleyemediğim hiçbir teze inanmam" savı.
Öte yandan inanan için portakalın tadı da, güneşin sıcağı da yeter derecede sağlam birer ampirik bulgu.
İnanmayan ya da şüpheci biri ise soluduğu havanın içinde radyo ve televizyon dalgalarını ileten küçük partiküller olmasını gayet sıradan bir durum olarak görmekle beraber bu imkânı iletişim teknolojisi için kullanan bilimi rahatlıkla kutsal mertebesine çıkarabilir. Çünkü öyle düşünmeye "alışmıştır"...
İnsanın kurduğu ve bilim yoluyla geliştirdiği, uygarlığa odaklanmış, o uygarlığa malzeme temin eden kudreti tanımak istemez; o malzemeyi zaten olması gereken, olması gerektiği için olmuş olan veriler bütünü olarak görür.

* * *

Bugün Musa'nın asasıyla kana dönen nehir hikâyesine, "Bu akla mantığa sığmaz" diyen adam, yakın gelecekte çıkacak ve şişesine monte edilmiş düğmelere basarak vereceğiniz bir komutla biraya, süte ya da gazoza dönüşecek olan nanoteknolojik içecekler için "bilim" diyecek. Maddeyi atomik ve moleküler düzeyde kontrol etme bilimi, elektronların dizilimine hükmedecek yolu bulduğunda bu akla mantığa uygun olacak, kontrol Musa'da ise, akla mantığa aykırı!
Böyle düşünmeye alıştıysanız, büyük ihtimalle böyle devam edeceksiniz, bir "mucize", bir "delilik" olmazsa.
İşin kötü yanı, tarihin çeşitli evrelerinde "inançlıların" da başka bir alışkanlığın uyuşturucu etkisi altına girmesidir. Allah, "Ben bir sır idim, bilinmek istedim" der, ama biz "Her şeyi Allah yarattı" demenin yeterli olduğuna inanırız. Oysa "bilinmek istedim" ifadesiyle dile getirilen talep, "Kurduğum mekanizmayı anlamaya çalış" demektir biraz da.
İlki yüz kere Kâbe'ye gidebilir, ama bunu "insan davranışlarını incelemek" gibi yarı antropolojik yarı "entertainment" maksatlı etkinlikler olarak görecektir; kimi dini ritüellerin çöl sıcağından korunmak için uydurulduğunu düşünmeye devam edecek, kaderinin ona ne söylemeye çalıştığını duymayacaktır. Çünkü kadere inanmaz. Aldığı eğitim ve edindiği perspektife göre hayat tesadüfle oluşmuştur ve tesadüfler anlamsız karşılaşmalardan ibarettir, anlamlı bir bütünün parçası olma ihtimalimiz yoktur. Kendisine biraz daha imtiyaz, biraz daha bolluk, prestij elde etmek ve iyi hissetmek için yaşar. Öyle alışmıştır.
İkinci grup ise namazını kıldığı için inanmış olmanın tüm sorumluluğunu yerine getirdiğini düşünecek ve "Mekanizma nasıl işliyor ve bunun sonu nereye gider?" kısmına pek kafa yormayacaktır; rahatlıkla bir silah fabrikasında çalışıp iyi bir mümin olduğunu düşünebilir. Bu insan tipine göre de her şeyin ama her şeyin cevabı aynı cümledir: "Bu neden oldu?' Allah yarattı. Peki nasıl oldu? Allah yarattı..." İnanç, meraksızlığı perdeleyen bir meşrulaştırıcıdır bu ihtimalde. Merak etmeye alışmamıştır.
Bir de ortada olanlar vardır, "Zevk verecekse neden olmasın?" diyenler. İnanmak iyi geldiğinde inananlar, inanmamak iyi geldiğinde inanmayanlar...

 

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp