Top
Nihal Bengisu Karaca

Nihal Bengisu Karaca

nbkaraca@htgazete.com.tr

03/08/2012

Bir ihtimal daha var o da: 'Ben zaten inecektim'

ARTIK "Arap Baharı iyi mi oldu kötü mü oldu?" sorusunun bir anlamı yok. Olan oldu ya da özetle "Oldu bi' kere".
Artık "Türkiye, ABD'nin taşeronu muydu değil miydi" sorusunun da bir anlamı yok. ABD de, Türkiye de birbirini kaybetmemeye çalışıyor, menfaat gereği müttefik kalmaya gayret ediyorlar ama özellikle Suriye konusunda istediklerinin aynı şey olduğunu kim iddia edebilir? ABD, Suriye'nin bölünmesine doğru adımlar atıyor ya da en hafifinden bölünmesi ihtimalini dert etmiyorken Türkiye, Suriye'nin bölünmesine karşı ve bu ihtimale direncinin tezahürlerini görmemek imkânsız.
Bütün sorular hızla bayatlıyordu ve birinciliği, "Suriye ile aramız iyiydi, Esad ile dost olduyduk, bir anda ne oldu da her şey değişti?" sorusuna verdiler. Artık işportada. Bir kere her şeyin değişmesi bir anda olmadı, aylar sürdü. Ikincisi, Ankara tarihin Esad'la beraber onun yanında duranları da dışarı süpüreceğini gördü ve filmin uzamasını istemediği için hızlı hareket etmesi gerektiğini düşündü.
Türkiye doğru tarafta durursa -ki doğru taraf daha ilk etaplarda göstericilere silah sıkmaya başlayan Beşar Esad'ın tarafı değildi- bütün bunların yaşanmayabileceğini, bir iç savaş çıkmasının önlenebileceğini ve Suriye'nin üniter yapısını kaybetmeden düze çıkmasının sağlanabileceğini zannetti. Zaman konusunda yanıldığı için teorik olarak değilse bile fiilen zorda kaldı. Ancak tersini de düşünün: "Esad dostumuzdur, ne yaptıysa doğru yapmıştır" diyen bir Erdoğan ve Davutoğlu mu isterdiniz? Böyle bir ikili daha mı savunulabilir olurdu geleceğin Türkiye'si için? Elbette hayır.
Artık "Türkiye mezhepçilik yaptı, mezhepçi siyasetlere yöneldi" diye söylenmek de lüzumsuz. Hükümetin dış politikasının Şiilik ya da Nusayrilik aleyhinde herhangi bir nefret söylemi ürettiğini iddia etmek haksızlık olur. Öte yandan Türkiye'nin mezhep ortak paydasının toplulukların birlikte hareket etmesine, birlikte tavır almasına neden olduğu böyle bir coğrafyada yaşayıp da bu önemli veriyi görmezden gelme lüksü de yoktu. Ama abartmamalıydı. Milliyetçilik ile mezhep mensubiyetinin çatıştığı ilk eşikte, etnik kökene endeksli davranış modelleri ve ittifakları kurulacağı gerçeğini hafife almamalıydı.
Artık sorun çok daha büyük. Artık, Suriye sorunu Türkiye sorunu. "PKK-PYD, kuzey Suriye'de devlet kurar mı kurmaz mı?" meselesine gelene kadar görmek zorunda olduğumuz bir durum var: Kürt meselesiyle ilgili serencamımızı Suriye'deki Kürtler belirleyecek. Acı ama gerçek.
Ankara hâlâ, PYD'nin Esad ile işbirliğinin, Salih Müslim'in çok yakın zamanda Rusya'yı ziyaret edişinin vs. PYD'yi marjinalleştireceğini, iplerin Kürt Ulusal Konseyi'ne, oradan da Suriye Ulusal Konseyi'ne (SUK) geçeceğini varsayıyor. Öteden beri kendi ulus devletine sahip olmak isteyen Kürtlerin "meşruiyet sorunu" yüzünden pragmatizmden vazgeçeceğini varsaymak sorunlu bir yaklaşım. Referans kaynakları mazlumluk olan topluluklar meşruiyet sorunlarını gayet hızlı aşarlar.
Barzani'nin önce otonom bölge yahut demokratik özerklik olarak kurulacak bir Suriye Kürt bölgesini, yani belki de ileride Kuzey Irak'a katılacak bir bölgeyi Türkiye'yi kaybetmemek adına elinin tersiyle iteceği varsayımına yaslanmak da yanlış. Kaldı ki çok güvenilen SUK'ta (Suriye Ulusal Konseyi) her gün başka bir şey oluyor. En son muhaliflerden kopan bir grubun Kahire'de Suriye Devrimi Mütevelli Heyeti adıyla başka bir oluşuma imza attıkları haberi geldi.
İşler hiç iyi gitmediğinde bakış açısını değiştirmek gerekir.
Önce nasıl bir Türkiye istediğimizi oturup yeniden düşünmeliyiz.
Türkiye, Ortadoğu'daki yürüyüşüne devam etmek istiyorsa eğer, fiilen çökmüş olan ulus devlet modelinin ölüm saatini de ilan etmeli artık. Ulus devlet olmak ile üniter devlet olmak ayrı şeylerdi; ulus devlet modelini tercih etmeyip demokrat bir üniter devlet olabilirdik. Ama o seçenek için dahi geç kalmış olabiliriz.
Her halükârda "yeni Anayasa" sürecini "Ben zaten inecektim" yapma fırsatına dönüştürüp kamuoyunu yeni olasılıklara, farklı bir devlet modeline hazırlamak gerekiyor. Halen, henüz vakit varken...

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp