Top
Neva Çiftçioğlu Banes

Neva Çiftçioğlu Banes

bilimyorum@rocketmail.com

28/03/2016

5 dakikada devriâlem

 

“Tamam tamam, 5 dakika sonra...” Çok duyarız, çok söyleriz. Ertelemenin en güzel yoludur. Zaten adı üzerinde, 5 dakika(cık), kaybetsen kaç yazar? İnsan için sanki bir yaşanacak ömür vardır (ki sadece yıllarla ölçülür), bir de orada burada harcansın diye ayrıca (bonus olarak) verilmiş “5 dakika”lar sepeti! Büyülü müdür nedir, ne kadar harcasan boşalmaz o sepet! Kendi kendini yeniler durur! Bir tanesini harcarsın, yerine 3-5 tanesi eklenir. Bu yüzden 5 dakikayı geçmeyecek aktiviteler bile “âdet yerini bulsun diye” 5 dakika ertelenir (Ardından kaç erteleme daha geleceği ise meçhuldür). Günlerdir bekleyen bir mesajı yanıtlamak, savaş alanı gibi görü- nen çalışma masasına ya da çöplüğe dönmüş arabaya “bir el atmak”, aylardır göğüs kafesinde hissedilen ağrı için doktor randevusu almak, ayağa kalkıp kol ve boyun hareketleri yapmak, yatak düzeltmek, hatta vücudun “Gönder artık” diye yakardığı koca bir bardak suyu içmek bile bir sonraki 5 dakikaya devredilir. “Neden bu erteleme?” diye sorulsa yanıt hazırdır: “Ha 5 dakika önce, ha 5 dakika sonra, ne fark eder?” Oysa saniye değil saliseler sayesinde kurtulan hayatlar, kazanılan mutluluklar, zaferler, yaşanan mucizeler günlük yaşantımızda canlı örnekleriyle gözümüzün içine bakmaktalar. Öyle 5 dakikalar vardır ki bütün güne ve hatta bazen tüm hayata köklü anlamlar kazandırır. Bütün bir ömür o 300 saniyeciğin içine sığıvermiştir. Bazen de 5 dakikalık bir gecikmeyle tüm mutluluğumuz avuçlarımızın arasından sıyrılıp uçuvermiştir. Hele okumak için ayıramadığımız 5 dakika? Hergün 5 dakika(cık) okusak yılda yaklaşık 30-32 saat farkında olmadan bir şeyler öğrenmiş oluyoruz. Sanat, tarih, bilim, hikâye... Fark etmez! Şu anda okuduğunuz gazetemizin yarım sayfasını kaplayan bilim yorum köşesi var ya, o bile baştan sona normal bir hızla okununca sadece 5 dakika almakta. Amacım o 5 dakikalık “sohbet” sırasında sizleri biraz olsun bilim ve teknolojiyle kucaklaştırmak. Gerilimden 5 dakikalığına kaçmak. Güvenilir kaynaklardan bilim ve teknoloji okuyarak bazı insanların dünyanın huzursuz düzenine inat, güzel buluşlara imza attığına şahit olmak inanın hepimiz için harika bir terapi hatta bir keyif. 5 dakikanızdan daha fazla çalmamak için hemen “devriâlem”e başlıyorum. Aşağıdaki haber özellikle hanımlara...

YAŞASIN ÇAMAŞIR YIKAMAKTAN KURTULACAĞIZ!

Avustralya’da RMIT Üniversitesi nanoteknoloji uzmanları, kendi kendisini temizleyen, yıkamaya gerek duyulmayacak kumaşlar üretmeyi başardı. Temizlemek için tek ihtiyaç gün ışığı ya da yanan bir ampul. Kumaşlara ilave edilen (patentlenmiş) “bakır ve gümüş nano-yapılar” kirlenmeye sebep olan kumaştaki organik maddelerin ışıkta parçalanarak 6 dakika gibi kısa bir süre içerisinde yok olmasına (yani temizlenmesine) sebep oluyor. Araştırma yöneticisi Samuel R. Anderson, “Çamaşır makinelerini çöpe atmak için henüz çok erken. Fakat bu buluşun kullanıma girmesi için yıllarca beklenmeyeceği ve de pahalıya mal olmayacağı bir gerçek. Bu buluş dünyamızdaki içme sularının kirlenmesini de engelleyeceğinden üretim fiyatlarını kesinlikle aşağı çekmemiz gerekiyor. Sanırım 2 yıl içerisinde çamaşır sepetlerinde yığılmış çamaşır görmekten kurtulacağız” diyor. Araştırma, 23 Mart’ta Advanced Materials Interfaces adlı bilimsel dergide yayımlandı.

ANNELER! BEBEKLERİNİZ DAHA DOĞMADAN YAŞLANMASIN! 

Cambridge Üniversitesi bilim insanlarından Dr. Beth Allison, özellikle hamilelikte antioksidan ile desteklenmeyen, obez ve sigara içen annelerin bebeklerinin daha doğmadan yaşlanmaya başladıklarını iddia ediyor. Kromozomlarda telomer ismini verdiğimiz bölge (heterokromatin yapılar) yaşlandıkça kısalmaktadır. Bu bilgiden yola çıkarak deney hayvanlarında yapılan araş- tırmalarda hamileliklerinde sigara dumanı soluyan, obez ve besini belli antioksidanlarla desteklenmeyen annelerin bebeklerinin telomerez yapılarının sağlıklı annelerin bebeklerine göre çok daha farklı olduğu gözlenmiş. Neredeyse daha doğmadan yaşlanan bu bebeklerin biraz büyüdüklerinde kalp rahatsızlıkları geliştirdikleri de gözlemler arasında. Detayları FASEB Journal adlı bilimsel dergide yayımlanan bu araştırma, annelere hamilelik öncesi kendilerine, yaşam tarzlarına ve yeme alışkanlıklarına bir göz atmaları gerektiğini hatırlatarak “Aksi takdirde bebeğiniz karnınızda yeterince oksijen alamadığından doğduğunda sağlıklı görünseler bile ileri yaşlarda kalp ve diğer kronik hastalıklarla yüz yüze kalacaklardır” diyor.

KATARAKT OLUŞUMUNU C VİTAMİNİ İLE ENGELLEYİN 

İngiltere bilim insanlarından gelen bilimsel buluş da Ophthalmology adlı dergide geçen hafta yayımlanmış. Katarakt oluşumu sebepleri sorulduğunda sayılacak faktör listesi oldukça uzun. Buna rağmen Londra Kraliyet Üniversitesi araştırmacıları düzenli C vitamini kullananların, (bol sebze ve meyveye dayalı) dengeli beslenenlerin % 33 oranla daha az katarakt oluşturduklarını tespit etmiş. Araştırma yöneticisi Dr. Chris Hammond, “Yaşlandık, doğal olarak katarakt sorunu çıkıyor ortaya” söylemini kabul etmediğini, düzgün beslenmeyle sadece katarakt değil diğer göz sorunlarının da % 50’nin üzerinde azaldığı- nı kendi hastalarında gözlemlediğini belirtti.

ŞEHİRLİ KUŞLAR KÖYLÜ KUŞLARDAN DAHA AKILLI

MCGILL Üniversitesi bilim insanları ,belli türlerdeki kuşları şehirlerden ve köylerden yakalayarak belli testlere tabi tutmuş. Araştırmalarının detaylarını Journal Behavioral Ecology Dergisi’nde yayımlayan proje yöneticisi ornitolog Dr. Jean-Nicolas Audet, elde ettikleri sonuçların bu kadar çarpıcı olabileceğini tahmin etmediklerini söylemiş. Sonuçlara göre şehirli kuşlar problemle karşılaştıklarında daha yaratıcı çözümler bulabiliyor. Buna karşın büyük şehirlerde yaşamayan kuşların bağışıklık sistemleri, hastalıklara ve strese karşı daha dirençli.

ÖMRÜNÜZÜN UZUNLUĞU GÜNLÜK OTURMA SÜRESİNE BAĞLI

SAO Paulo Üniversitesi Tıp Fakültesi hekimleri, 54 değişik ülkeden veriler toplayarak istatistiki bir araş- tırma gerçekleştirmiş. Günlük uzun oturma süresinin ömrü kısalttığı her ne kadar önceden bilinse de bu araştırmayla tıp dünyasında ilk defa ömrü uzatmak için ne yapılması gerektiği rakamlarla verilmiş. Elde edilen en çarpıcı sonuç, “Ne kadar spor yapılırsa yapılsın, oturma süresi yine de ömrü kısaltmada etkili oluyor”. Yani “Oturuyorum ama sıkı da spor yapıyorum” yaklaşımı işe yaramı- yor. American Journal of Preventive Medicine adlı bilimsel dergide detayları açıklanan bu araştırmaya göre, günde 3 saatten fazla süreyle oturuyorsanız ömrünüzü % 3.8 kadar kısaltıyorsunuz. Bu süreyi 3 saatin altına düşürürseniz de 0.2 yıl kadar ömrünüzü uzatıyorsunuz. “İş gereği (modern hayat gereği) oturmak zorundayız” diyorsanız da o zaman sık sık ayağa kalkıp biraz yürüyüp tekrar masanızın başına dönmeniz öneriliyor.

ARAMIZDAKİ 'NEANDERTALLER' 

Neandertaller (Homo Neanderthalensis), bundan 200 bin yıl önce aniden ortaya çıkmış ve yaklaşık 35-40 bin yıl önce de yok olmuş insanlardır. Günümüz insanından tek farkları, iskeletlerinin biraz daha güçlü ve kafataslarının da modern insana göre büyük, alınlarının tümsekli olmasıdır. Harvard Tıp Fakültesi araştırmacılarından Dr. David Reich, Neandertallerin yok olmadan önce (Afrikadan göç etmeden önce) “modern insanlardan çocuk sahibi olduklarını ve bugün Avrupa ve Uzakdoğu’da yaşayan milyarlarca insanın Neandertal genleri taşıdığını” iddia etmekte. Vanderbilt Üniversitesi’nden John Capra ise Science Dergisi’nde yayımladıkları bir makalede, bugün modern insanların genetik hassasiyetten dolayı yaşadıkları bazı kronik hastalıklarının “Neandertal dedelerinden” kaynaklanabileceğini öne sürmekte. Bu hastalıklar genelde bağışıklık bozuklukları, cilt hastalıkları, nörolojik ve psikolojik rahatsızlıklar olarak sıralanı- yor. Özellikle nikotin bağımlılığı olan insanlarda gözlenen bir genin de yine Neandertallerde de görülmüş olduğunun altı çiziliyor. Araştırmacılar, bütün bu iddiaları sıraladıktan sonra da gelebilecek güçlü eleştirileri savmak için tek bir cümleyle sözlerini noktalıyor: “Bunlar sadece bir görüş. Neandertallerden gelen genlerin modern insanlar üzerinde etkisinin kalıp kalmadığını tartışmak spekülasyondan öteye gidemez.”

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp

Yazarın Diğer Yazıları