Top
Murat Bardakçı

Murat Bardakçı

mbardakci@htgazete.com.tr

30/05/2011

Kılıçdaroğlu'nu kim yanılttı?

KEMAL Kılıçdaroğlu, geçen gün ortaya bir iddia attı, "Rize'ye çayı getiren kişi İsmet İnönü'dür. Şemsiyesinin içine koyarak Rusya'dan getirmişti" dedi!
CHP liderinin söylediğine göre, bu iş büyük ihtimalle şöyle olmuştur:
İsmet Paşa günün birinde Rusya'ya gider, orada "çay" dedikleri bir otu kaynatıp içtiklerini görür... Kendisi de tadar, hoşuna gider ve "Bu otu Rize'ye kazandırmam lâzım" diye düşünür...
Ama koskoca fideleri nasıl taşıyacak? O senelerde poşet, sırt çantası vesaire gibisinden şeyler de yok, fideleri alıp canınızın istediği memleketlere taşımak ise zaten yasak... "Çayları cebime koysam elbisem berbad olacak, hem Mevhibe de 'Ne yaptın bu elbiselere?' deyip kıyametleri kopartır" diye dertlenirken gözüne hemen oracıkta duran şemsiyesi çarpar, kucak kucak fideyi şemsiyenin içine doldurur. Rize'nin bütün tarlalarına yetecek onbinlerce fide tek bir şemsiyeye sığar; Paşa şemsiyesini sonra koluna takar, lordlar gibi zarif şekilde sallayarak sınırı geçer ve fideleri "Bu ota 'çay" derler. Alın, ekin ve hayrını görün" deyip Rizelilere sevabına dağıtır.

FLORA KAÇAKÇILIĞI!
Türkiye, çay ile işte böyle tanışmış... Yani, bir çeşit flora kaçakçılığı sayesinde!
Kemal Bey'e yanlış nakledilen çay meselesinin aslı şudur:
Türkiye'de ilk çay ekimi 19. yüzyılın ortalarında başladı, Uzakdoğu'dan ithal edilen fidanlar İstanbul, Bursa ve Selanik'teki deney tarlalarına ekildi ama iklim yüzünden sonuç alınamadı. Çay tarihimizle ilgili son araştırmayı yapan Kemalettin Kuzucu'nun yayınladığı belgelere göre, çay alanları daha sonra Karadeniz'e kaydırıldı, 1870'lerde Hopa'da 25 bin, Arhavi'de de 6 bin 500 kilo ürün elde edildi ama ekimin profesyonel biçimde yapılması, çok sonraları mümkün olabildi.
Doğu Karadeniz'in tam bir çay bölgesi halini almasını ise, üç kişi sağladı: Rizeli avukat Hulûsi Karadeniz, Halkalı Ziraat Mektebi'nin hocalarından Ali Rıza Erten ve Türkiye'de modern çaycılığın kurucusu, ziraat mühendisi Zihni Derin... Batum ile Rize'nin iklim şartlarının benzerliğini farkeden Hulûsi Bey, Batum'dan getirdiği çay tohumlarını 1912'de Rize'deki bahçesine ekti, çabalarından ziraatçi Ali Rıza Bey'i de haberdar etti, bu konuda akademik yayınlar yapmasını ve çaycılığın alâka görmesini sağladı.
Hulûsi Bey, daha sonra meşhur "Rize İsyanı"na karıştığı gerekçesiyle İstiklâl Mahkemesi'nde yargılanıp idama mahkûm edildi, cezası hapse çevrildi, tahliye olduktan sonra İstanbul'a yerleşti, avukatlığı bırakıp sahhaflık yaptı ve 3 Mart 1949'da vefat etti. Rize'de başlattığı çay ekimini ise bir diğer ziraat mühendisi, Zihni Derin, modern bir hâle getirdi ve Doğu Karadeniz, Zihni Derin'in sayesinde çay beldesi oldu.

O ÇAYI BEN TAŞIDIM
"Rize ve çay" meselesinin doğrusu, budur! Ama "Nasıl bu kadar emin olabiliyorsun?" diye soracaklar çıkabilir, söyleyeyim:
Tekel Genel Müdürlüğü, Türk çaycılığının öncüsü olan üç kişinin, Hulûsi Karadeniz'in, Ali Rıza Erten'in ve Zihni Derin'in vefatlarından sonra her yılbaşında, ailelerine bir şükran ifadesi olmak üzere şık tahta kutular içerisinde en iyi kaliteden üç kilo çay gönderirdi.
Hulûsi Bey'in ailesi için hazırlanan kolinin Ankara'dan İstanbul'a getirilmesi işi ise, Ankara'daki üniversite yıllarımda bana aitti! Hulûsi Karadeniz'in oğlu Ekrem Karadeniz benim musiki hocamdı ve her sene başında "Aman çayımı unutma haaa! Babamın hatırasıdır!" der, koliyi Tekel'in Kızılay taraflarındaki idare binasından alır ve İstanbul'a, hocanın Bakırköy'deki evine götürürdüm.
Şimdi, merak ediyorum: CHP liderinin etrafındaki "danışman" denen maaşlı adamlar ne işe yararlar? Görevleri, patronlarını yanıltmak ve İsmet Paşa'nın şemsiyesine çay doldurmak gibi komiklikler etmek midir?

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp