Top
Murat Bardakçı

Murat Bardakçı

mbardakci@htgazete.com.tr

28/04/2010

Merhum ve mağfur Cemiyet

TÜRKİYE Gazeteciler Cemiyeti’nin bugün  genel kurulu varmış, yarın da yönetim kurulu seçimi yapılacakmış. “Değişim Grubu” adını alan bir grup üye seçimi için ayrı liste hazırlamışlar.

Bendeniz, cemiyete neredeyse otuz sene önce üye oldum ama hâlâ üye olup olmadığımı bilmiyorum. Zira, çeyrek asırdan buyana kapısından içeriye adımımı atmadım, Dernekler Kanunu’na göre ödemem gereken aidatın aylığımdan kesilip kesilmediğini bilmiyorum, aidatlarını vermeyenleri kovup kovmadıklarından haberdar  değilim, dolayısıyla da kaydımı sildiler i, yoksa üyeliğim devam ediyor  u, fikrim ve mâlumatım yok. Gazeteciler  Cemiyeti’nin artık bizim eski “cemiyet” le hiçbir benzerliği kalmamış olduğu için hiç alâkadar olmuyorum.  emiyetin bir zamanlar nasıl bir “müessese” olduğunu, eski gazete kolleksiyonlarını şöyle bir gözden geçirdiğiniz takdirde hemen farkedersiniz. Cumhurbaşkanları ve başbakanlar İstanbul’a geldiklerinde basın toplantılarını genellikle  Cağaloğlu’ndaki cemiyet binasında yapar  ve Türkiye’nin en önemli basın kuruluşuna erdikleri önemi bu şekilde gösterirlerdi. Cemiyet, mesleği ilgilendiren en basit  eselede bile hemen bir bildiri yayınlayıp fikrini ifade ederdi ve yaptığı açıklama mutlaka ses getirirdi. Hele, bir gazeteci, polisin yahut bir başka resmî kuruluşun karşısında haksızlığa mı uğradı? Kopan gümbürtünün ardından özürler sıra sıra  yağardı...

“HÂKİM AMCA” OYUNU
Derken, o zamanların ciddî ve gerçek  meslek kuruluşu olan Gazeteciler Cemiyeti gitti, yerini başka türlü bir topluluk aldı ve mesleki konular tamamen unutuldu. 1980’lerin başına kadar, aralarında benim de bulunduğum genç gazetecilerin balotajı, yani bir çeşit elemeyi geçip üyeliğe kabul edilmeye ve rozetini takabilmeye an attıkları cemiyet, devlete ait basın kuruluşlarında  çalışanlarla dolduruldu. Zira, enel kurullarda listelerinin kazanmasını  sağlamaya çabalayanlar, gereken desteği bu hazır kıt’alardan alabildiler. 

Çöküş, 90’lı senelerde daha da hızlandı e o günlerde “Basın Konseyi” diye bir  komedi yaşandı. Anlı şanlı cemiyetimiz, hiçbir yasal altyapısı olmayan bir eş-dost opluluğunun “Konsey” adını takınarak  ortaya çıkmasına ve “hâkim amca” oyunu ynamaya heveslenip önlerine kim gelirse  kınamaya kalkışmasına nedense ses çıkartamadı. Hattâ, bu eş-dost topluluğunun ir ara Basın Kartı Komisyonu gibi resmî bir kurula girmesine bile mâni olmadılar.  

Aynı tuhaf grubun bir benzerini yaratma çabası birkaç haftadan buyana devam diyor ve Cağaloğlu’ndakilerden hâlâ tık yok!

GAZETESİNE BAK VE ANLA!
Cemiyetin geldiği vaziyet bu kadarla kalsa, iyi... Her sene yapılması âdet olan “Basın Şehitleri Günü”nün önce ismini değiştirip “Öldürülen Gazetecileri Anma” gibisinden tuhaf ve soğuk bir hâle getirdiler ama geçen sene tamamen unuttular. Gözleri, etraftan gelen “Uyanın beyler, artık ayıp oluyor!” nidâlarından sonra lutfen açılabildi!

Cemiyetin “gazeteciliğini” merak ediyorsanız, çıkardığı “Bizim Gazete” isimli yayını bulun ve hem mizanpajına, hem de muhteviyatına şöyle bir göz gezdirin. Kıdemli ve de emekli meslek büyüklerimizin 2010 senesinde yayınladıkları bir gazeteyi mi, yoksa 1950’lerden kalma bir taşra mevkutesini mi okuduğunuz konusunda tereddüt geçireceğinize eminim.

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti şimdi işte bu haldedir ve yarınki genel kurula Hasan Tahsinler, Sedat Simaviler, Âgâh Efendiler yahut Ref’i Cevadlar bile mezarlarından kalkıp gelseler, cemiyetin üzerine serpilmiş olan ölü toprağından ve son örneği yine yarın yaşanacak olan listecilik merakından silkinip kurtulması artık mümkün değildir.

mbardakci@htgazete.com.tr

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp