Top
Murat Bardakçı

Murat Bardakçı

mbardakci@htgazete.com.tr

25/04/2011

Şükür duası

"...EY duaları kabul eden Rabbimiz, sana şükürler olsun! Biz kullarının yakarışını işittin, rahmetini esirgemedin, lütfettin, Amerikan Başkanı'nın dilini bir güzel bağladın, 'soykırım' demesine mâni oldun!
Aylardır korktuğumuz derde uğramadık, sayende bu 24 Nisan'ı da kazasız-belâsız atlatttık! İhsanınla artık şu önümüzdeki birkaç ay içimiz rahat, gönlümüz de ferah olacak! Elhamdülillâh Yarabbi, elhamdülillâh!
Obama geçen gece 'büyük felâket' yerine kalkıp da 'soykırım' dese idi hâlimiz nice olurdu Yarabbi? 'Kongre', 'Senato', 'Bilmem neler Meclisi' denen yerlerin diline düşüp kınanır, mahv ü perişan olur, bölünür, parçalanır, Sevres belâsına uğrar, azap üstüne azap çekmez mi idik? Âaah, âaah, âaah! Bize bu olacakları düşündürme Yarabbi!
Ey rahmeti bol İlâh, sen herşeyi bilen ve görensin! Bu tasarılar, bu 'soykırım lâfları, bu dertler önümüzdeki günlerde de karşımıza çıkacak! Bizim senden başka ilticagâhımız yoktur. Ettiğimiz bu duaların hürmetine bizi istikbaldeki her 24 Nisan öncesinde böyle âfetlerden, tehditlerden ve tehlikelerden koru, Amerikan başkanlarının dillerini bağla, senatörlerinin gözlerini bir ân için görmez kıl, aleyhimize çalışan o lobileri kahreyle Yarabbi!
Âmin bi-hurmetike yâ erhame'r-râhimîn!..."

HAKİKATEN YETTİ ARTIK!
Başkan Obama rutin 24 Nisan konuşmasında "soykırım" demeyip onun yerine "metz yegen" yani "büyük felâket" ifadesini kullandı ya, iki gündür artık içimiz bir rahat, gönlümüz bir ferah ki, sormayın! Büyük, çok büyük bir zafer kazanmış gibiyiz. Gerçi, Başkan'ın konuşmasını pek beğenmeyip kusurlu bulanlarımız da oldu ama metnin önceki geceyarısından sonra yayınlanması ile neredeyse hepimiz huzura erdik, bu 24 Nisan'ı da dertsiz ve tasasız bir şekilde atlattığımız için şükür secdesine kapanacak ve yukarıdaki duanın benzerlerini okuyacak gibiyiz!
Ama her nedense "Yetti artık" demiyor, "Amerikan Başkanı 1915 olayları hakkında 'soykırım' sözünü kullansa, hattâ Kongre'den veya Temsilciler Meclisi'nden bu yolda kınama kararları çıksa ne olur?" diye düşünmüyoruz. Her 24 Nisan öncesinde dertlenmek, heyecanlanmak, "Eyvah, geliyor!" diye telâşa düşmek ve neticede Washington'daki lobicilere milyonlarca dolar dağıtıp şirketlerini zengin etmek, millî âdetlerimizden biri oldu gibi!

SÖYLESE DE KURTULSAK!
Şimdi, Amerikan Başkanı "soykırım" dese ve Kongre'den bu yolda bir kınama çıksa netice ne olur diye bir düşünelim:
Peşinen söyleyeyim, hiçbirşey! Benzer iddiaları kabul etmiş olan yirmi küsur memleketin arasında bir yenisi daha katılmış olur ama tepemizde senelerden buyana sallanan ve her ilkbaharda hariciyemizin kalbini çarpıntılara boğan Demokles'in kılıcından da beter bir tehditten kurtuluruz, o kadar. Bizden tazminat yahut toprak mı talep edecekler? Birinci Dünya Savaşı sonrasında başkenti de dahil olmak üzere topraklarının büyük kısmının uğradığı işgal badiresini atlatmış olan Türkiye'den zor alırlar!
Daha önce de nakletmiştim: Suriyeli gençler 1930'lu senelerin başında canları çektikçe Şam'daki büyükelçiliğimizin önünde toplanır, "Hatay, Suriye'nindir" diye bağırıp çağırırlarmış...
Zamanın Türk Büyükelçisi'nin canına tak etmiş, böyle bir kuru gürültü sırasında sefaretin balkonuna çıkmış ve "Hatay'ı mı istiyorsunuz?" demiş... "İşte, şuracıkta... Burada tepinmeyi bırakın, gidin almaya çalışın, alabiliyorsanız alın ama nah alırsınız!"...

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp