GAZETEMİZDE, bugün bir haber var: İstanbul’da 300 polisin katıldığı bir fuhuş operasyonu yapılmış, 61 adres basılmış, 71 kişi gözaltına alınmış ve fuhuş çetesinin serviste kullandığı yedi otomobile el konmuş.
Haberde, basılan evlerdeki kadınların çoğunun Rus oldukları, Rusya’da yapılan küçük çaplı güzellik yarışmalarına katıldıkları ve kandırılarak İstanbul’a getirilmelerinden sonra 200 dolardan pazarlandıkları yazılı.
Demek ki, bazı hemcinslerimiz alışmış oldukları ithal mallardan şimdi bir müddet maalesef mahrum kalacaklar!
Haberin asıl ilgimi çeken tarafı ise, basılan evlerde müşterilerin isimlerinin ve telefonlarının kaydedildiği bazı ajandaların ele geçmiş olması... Polis, bu isimleri ifadelerini almak için Ahlâk Masası’na davet edecekmiş....
NERMİN, MELÂHAT, ZURNİK
Gazetelerde çıkan böyle haberlere çocukluk senelerimde de rastlar ama ne denmek istendiğini hiç anlamazdık. Haberlerde geçen “fuhuş”, “baskın”, “sermaye” yahut “muhabbet tellâlı” gibi sözlerin ne olduğunu sorduğumuz büyüklerimiz ise lâfı ustaca değiştirir ve birşey söylemezlerdi.
Haberlerin kahramanları da genellikle “Lüks Nermin”, “Çanakkaleli Melâhat” ve “Zurnik” olurdu.
Yazılanların ne demek olduğunu anlayacak çağa geldiğimizde Çanakkaleli Melâhat çoktan ölmüş, ardında Avcılar tarafında mermer kaplamalı koskoca bir köşk bırakmış; yaşlılığında evsiz-barksız hâle gelen Lüks Nermin neredeyse sokaklarda yatar olmuştu. Zurnik ise hayatta idi, arada bir adından bahsettirirdi ama pek faaliyette değildi. Eski mekânı olan Taksim’deki saatin altında arada bir görünürdü, o kadar...
Derken aradan seneler geçti ve 1980’lerin başında Zurnik ile teşerrüf ettim! Hattâ lûtuf buyurdu, üzerinde “Seksüel prodüktör” yazılı olan meşhur kartvizitinden verdi, kısa da olsa konuşmayı kabul etti ve muhabbet tellâllığı tarihimizin bu çok önemli ismiyle küçük bir röportaj bile yaptım. Mesleğinin zirvesinde olduğu senelerde Ahlâk Masası polisleri tarafından belki yüzlerce defa basılmış, her seferinde küçük cezalarla atlatmış, bazen de “özel çabaları” sayesinde kurtulmayı başarmıştı.
PROFESYONELLİK DERSİ
Zurnik, mesleğinin faziletlerini anlatırken bazı defterlerden bahsetti. Polisin senelerce bu defterlerin peşinde koştuğunu, hemen her baskında kadınlardan ziyade defterle alâkadar olduklarını, bulmaya çalıştıklarını ama bir türlü ulaşamadıklarını söyledi.
Defterlerde, Zurnik’in müşterisi olan zamanın ekâbiri ile ilgili kayıtlar vardı... İsimleri, adresleri ve herbirine ne zaman, hangi hanımların servis edildiğine dair kayıtlar...
Bu defterleri hâlâ saklayıp saklamadığını sordum, “Tabiii” dedi, “Hepsi durooor”... Görmek istedim, “Mahrem” olduklarını söyledi ve bahsi kapattı.
Gazeteye döndüğümde defterlerden bahsettim, “Bir konuş, belki satar” dediler, hattâ iyi de bir fiyat tesbit ettiler. Zurnik ile tekrar buluşup teklifi naklettim, o zaman için küçük bir servet olan fiyatı da söyledim ama dinlemedi ile... “Siz beni ne zannedooorsunuz?” diye haykırdı! “Meslekî haysiyetim yok sanoooorsunuz? Ulan, ben onları elli sene polisten bile sakladım. Meslek sırları satılık metadır?”
Profesyonellik konusunda hayatım boyunca alabileceğim en önemli derslerden birini, o gün Zurnik’ten öğrenmiştim...
Dün, polisin bastığı evlerde içlerinde müşteri kayıtlarının bulunduğu ajandaların da etrafa saçılmış vaziyette bulunduğunu okuyunca, profesyonel kuralların artık bu meslekte de unutulmuş olduğunu anladım!
mbardakci@htgazete.com.tr