Top
Murat Bardakçı

Murat Bardakçı

mbardakci@htgazete.com.tr

17/09/2010

İmlânın sefaleti

GAZETELERİN internet sitelerine okuyucuların gönderdikleri yorumları mümkün olduğu kadar gözden geçirmeye çalışırım, zira bu yorumlar, okuyan kesimin düşüncelerini aksettiren bir ayna gibidir.
Bazen bir habere yahut köşe yazısına yüzlerce yorumun geldiği olur ve bu yorumların ortak bazı özellikleri vardır: Ezelî muhalifler haberi de, yorumu da zaten toptan reddederler. Bazen “Hiçbirşey bilmiyorsun, meselenin aslı şöyledir” diyeni de çıkar, kimi zaman da konuyu hiç alâkasız, bambaşka bir tarafa götürenleri görülür. Meselâ, malzemeden çalan hırsız müteahhidin yaptığı bina mı çöktü; meseleyi başka yerlere taşıma meraklılarına göre bu iş ya dini ve imanı terketmiş olmamızın neticesidir, yahut “Ah Atam ah! Bizi bunlara bırakıp gittin, ardından binalar bile çöküyor” misâli feryâd ü figan bahanesi...
Ama, bütün bu yorumların daha belirgin bir özellikleri vardır: İmlâlarının bozuk, hattâ bozuktan da öte hak getire olması...
Dikkat ederseniz, imlâsının temelini İstanbul telâffuzuna göre yazmanın teşkil ettiği Türkçe’nin, artık “söylendiği gibi” yazılır hâle geldiğini farkedersiniz. Üstelik bu yeni yazış biçiminde sadece mahallî şivelerin değil, son senelerde gittikçe bozulan telâffuzun da etkisi vardır.

ÜÇ YAŞINDAKİ ÇOCUK GİBİ
Mesajlaşmalardaki kısa yazma hevesi yüzünden yapılan hataları bir tarafa bırakıp birkaç başka örnek vereyim:
“Bir gün”
ün telâffuzu yerini artık “bigün”e bırakmıştır ve bu tuhaf söyleme biçimi yazı diline de girmiştir. Gençler, üstelik üniversite talebesi, “Tüylerim diken diken oldu” demeye çabalarken “tüğlerim” diye söyleyip yazmaktadır. “Yapacağım-edeceğim” sözleri “yapıcam-edicem”e yahut üç yaşındaki bir çocuk misâli “yapçam-etcem”e dönmüştür. “Muhatap”, her nasıl oldu ise artık “muhattap”tır ve memleketin büyük gazetelerinin internet sayfalarında bile bazen böyle yazılmaktadır!
İmlâ hatalarını sıralamaya sayfalar yetmez ama mesele daha da hazîndir. Aralarında okumuş etmiş zevâtın, “kalem erbâbı” oldukları iddiası ile yazıp çizenlerin, hattâ koskoca üniversite hocalarının arasında bile düzgün imlâ ile yazmayı bir türlü beceremeyenleri mevcuttur.
Dahî mânâsına gelen ve ayrı yazılması gereken “de-da” ekini kelimenin sonunda yazıp “Havalar da soğudu” ifadesini “Havalarda soğudu” hâline getirenleri mi ararsınız, yoksa yine ayrı yazılması gereken soru eki “mi?”yi kelimenin sonuna ilâve edip “Bu kitabı mı?” sorusunu “Bu kitabımı” diye yazan sahiplenme meraklılarını mı?

MERHUM DİL KURUMU
Bütün bu imlâ curcunasının, tek bir sorumlusu vardır: Vazifesi Türkçe’yi korumak, şu andaki vaziyeti ile geleceğinin de düzgün olmasını sağlamak ve devamlı bir denetim yapıp hatâ yapanları uyarmak olan Türk Dil Kurumu’nun, artık sadece kelime uydurmakla, şapka işaretiyle oynamakla veya imlâ adı altında bitişik kelimeleri bir ayırıp bir birleştirmekle meşgul olması!
Gazetelerde “Karı arttı” yahut “Hala yağıyor” gibisinden başlıklar gördüğünüzde ne anlarsınız? Hatun sayısının ziyadeleştiğini yahut pederiniz beyefendinin hemşiresi olan hanımefendinin semâdan sürâtle tepenize düşmekte olduğunu, değil mi?
“Kâr”
ı “kar”, “hâl┓hala” yapıp “uluslararası” sözünü “uluslar arası”na çeviren, “zapping”e “geçgeç”, “playback”e “söylemseme”, “vantilatör”e de -affınıza sığınarak- “yelveren” diye mizahçıları bile kıskandıracak karşılıklar bulmakla uğraşan ve “Devletin malı deniz, yemeyen domuz” misâli deyimleri de devletçi ve nazik bir Türkçe yaratma hevesiyle sözlüklerden çıkartmakla meşgul olan bir Dil kurumumuz varken, imlâdaki ve telâffuzdaki bu sefalet artık zaten kaçınılmazdır.
Bundan seneler önce “Dilkurum sa’yiyle oldu defter-i dîvân-ı dil / Nazmı nesrinden beter her sûret-i inşâ garîb” diyen şâir çoook haklı imiş!

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp