Top
Murat Bardakçı

Murat Bardakçı

mbardakci@htgazete.com.tr

15/03/2010

Benim klavyemden devlete ne?

HER meselemizi ve bütün dertlerimizi hallettik, Amerika da İsveç de, diğer memleketler de soykırım iddialarından vazgeçtiler, terörün de çaresini bulduk ve tek eksiğimiz bilgisayar klavyelerinin F mi yoksa Q mu olacağı kaldı!
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Dil ve Edebiyat Derneği'nin de Genel Başkanı olan Ekrem Erdem, şimdi bu klavye işiyle meşgul. Türk Dil Kurumu'nun ardından bazı bilgisayar şirketleriyle görüşmüş, sonra "Bu işin peşini bırakmayacağım. Q klavye Türkçe'ye ters, Q ile yazmak daha zor. Çünkü Türkçe'de çok kullanılan harflerin yeri kıyıda köşede kalmış. Ancak, F klavye tam tersi; Türkçe'de çok kullanılan harfler hemen parmaklarımızın altında. F klavye ile yazı akıp gidiyor" diyor.
Ve, Allah'ın bir kulu çıkıp da "İyi güzel de tek derdimiz klavyemiz mi? Hem, elâlemin masasındaki bilgisayardan size ne? İsteyen istediği klavye ile yazar" diye sormuyor.

BU İŞ, 1955'TE BAŞLADI

Bu "F klavye"nin nereden çıktığını kısaca anlatayım:
Ankara'daki Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde 1955'in 20 Ekim günü bir "Standardizasyon Komitesi" toplanır, toplantıda Ticaret Lisesi'nde bir süredir devam eden klavye denemeleri gözden geçirilir. Toplantıdan bir buçuk sene sonra, 19 Mart 1957'de zamanın Millî Eğitim Bakanı Ahmet Özel'in başkanlığında biraraya gelen Maarif Şurası'nda da sadece "Türk Klavyesi" değil, bir de "Türk Stenosu" kabul edilir. "Türk Klavyesi" dedikleri sistem, bugünün "F klavyesi"dir. Klavyenin düzenleyicisi olan emekli öğretmen İhsan Yener de Allah uzun ömürler versin, hayattadır.
Ben, daktilonun günlük hayatın ayrılmaz parçası olan bir evde büyüdüm ve okuma-yazma öğrendikten hemen sonra daktiloyu da kullanmaya başladım. Yazı makinesi benim için önceleri sadece oyundu ama az zaman sonra hakikaten yazma vasıtası oldu.
O senelerin daktiloları "A klavye"ye, yani Fransız sistemine göreydi. Harfler "AIERT" diye giderdi. Sonra Anglosakson sistemi geldi, ilk iki harf değişti, klavye "QWERT" oldu; arada bir şimdi "F klavye" dediğimiz "FGĞIO" ile başlayan makineler de görünürdü ama tercihimiz hep A ve Q idi. Hattâ sadece ben değil, birçok arkadaşım bilgisayarların 1980'lerde ortaya çıkmalarına kadar Q'yu bile değil, hep A klavyeleri kullandık. Zira elimiz alışmıştı, hızlı yazıyorduk ve bu hız bize yetiyordu; zamanla A'nın bırakılıp Q'nun yaygınlaşmasıyla tamamen Q'ya geçtik.
Yine o senelerde gazetecilerin tek haber gönderme vasıtası olan teleksler de Q idi. Türkiye'de F'e alışmış olan meslekdaşlarım, yurt dışındaki basın merkezlerinde yahut postahanelerde Q klavyeli telekslerin başında nasıl kalakaldıklarını gayet iyi hatırlarlar.

KAHVELİ MERCİMEK ÇORBASI

Milletvekilimiz, klavyelerin bundan böyle hep "F" olması için çalışacakmış.
Bu işi yapmakla senelerden buyana Q'ya alışmış olanlara "Artık ellerinizin üzerinde yürüyeceksiniz" demek arasına bir fark yoktur. Q'yu profesyonelce kullananlar bu kadar sene sonra F'e dönmezler, zahmet çeker, masraf eder ve klavyelerini değiştirirler.
Devlet, resmî dairelerde istediği klavyeyi kullandırma hakkına sahiptir ama vatandaşına zorluk değil, kolaylık sağlamak da devletin görevidir. Belli bir klavyeyi Türkiye'de mecburi kılmaya kalkışmakla "Evlerinizde yaptığınız mercimek çorbasına bundan böyle mutlaka kahve ilâve edeceksiniz" yahut "tereyağlı pilâvı pırasa ile pişirmek kanun ve yönetmelik gereğidir" demek arasında hiçbir fark yoktur.
Zira, bilgisayar bizim icadımız değildir, biz sadece montajını yapıyoruz. Dolayısıyla klavyeyi değiştirmekle bilgisayarı "Türk" yapamayız ve bu askerî talimnâmeler benzeri yönetmeliklerle olmaz.
Benim klavyemden size ne kardeşim? Beni zora sokmaya ne hakkınız var?
Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp