Top
Murat Bardakçı

Murat Bardakçı

mbardakci@htgazete.com.tr

12/05/2010

Lidere ağıt mı, yoksa Kerbelâ töreni mi?

CHP’de Deniz Baykal’ın istifasından sonra ağlamalar, sızlamalar, gözyaşları ile dolu feryadlar devam ederken şimdi de açlık grevleri başladı.

Maltepe CHP Gençlik Kolları’nın bazı üyeleri, Baykal’ın genel başkanlığa dönmesi için çadır kurup açlık grevine gitmişler, Maltepe’nin CHP’li Belediye Başkanı Mustafa Zengin de çadıra girip greve katılmış.

İş nerede ise, İran’ın doğusundaki Meşhed’de her 10 Muharrem’de yapılan Aşurâ Günü merasimlerinde Kerbelâ şehidlerini anmaya benzemek üzere... “Meded yâââ İmâm!” yerine “Yetiş yâââ Baykal” deyip ellerindeki zincirlerle sırtlarını kan içerisinde bırakıncaya kadar dövünecekler, hattâ bazıları İmam’a kavuşmak için kendi kendilerini hançerlemeye bile teşebbüs edecek... Deniz Bey bütün bunlara rağmen dönmeye yine de ikna edilemezse, yapılacak herhalde tek bir iş kalıyor: Budist rahiplerin bir zamanlar çok moda olan protesto biçimleri örnek alınacak, “Bizi bırakmaaaa!” diye haykırıp, meydanlarda üzerlerine benzin döküp intihara kalkışacaklar.

TAYİN Mİ, SEÇİM Mİ?

Şaka bir tarafa, CHP’de üç günden buyana tuhaf bir ruh hali hâkim. Bazı partililer CHP’nin siyasi bir parti olduğunu unutmuşlar, önderliğini bir gurunun yaptığı modern bir tarikatin yahut bir meditasyon grubunun mensubu imiş gibi davranıyorlar. Üstelik sadece sıradan partililer değil, bazı yöneticiler de aynını yapıyorlar. Bir il başkanı, Deniz Bey’in istifasını açıklamasından sonra televizyona çıkmış, gözyaşları içerisinde “Ben herşeyimi ona borçluyum, beni bu koltuğa o oturtmuştu” diye feryad ediyor. Ama, karşısındaki gazetecinin aklına “Sizi delegeler mi seçti, yoksa Deniz Bey mi tayin etti? İl kongrelerinizde yapılan seçimler göstermelik mi” diye sormak, her nedense gelmiyor.

Bütün bunlar, “Türkiye’yi demokrasiye kavuşturan” ve “gerçek demokrat” olduğunu söyleyen CHP’de yaşanıyor. Ağlayan, gözyaşı döken ve ağıtlar yakan partililer, yönetici kadroyu hıçkırıkların değil, kurultaylardaki sandıklardan çıkacak oyların belirleyeceğini hatırlamıyor, pembe dizi modeli, dram tarafı ağır basan bir romantizmden medet umuyorlar. Oynanan dram demokrasinin gereklerine öylesine baskın çıkıyor ki, senelerden buyana genel başkanlık koltuğu hayalleri kuranların hiçbiri bugün “Kurultayda aday olacağım” deme cesaretini gösteremiyor!

KUZEY KORE’DE DEĞİLİZ

Unutmayalım: Deniz Baykal’ın istifasının sebebi partisinin dertleriyle uğraşmaktan bıkması veya siyasette geçirdiği bu kadar sene sonra hissettiği bir dinlenme ihtiyacı yahut yerini gençlere bırakma âlicenaplığı değil, sadece ve sadece bırakmaktan başka bir çözümün olmamasıdır. Baykal’ın istifasına sebep olan hadise pis, hem de çok pis bir tezgâhtır, ama iddia yalanlanmadığına göre maalesef doğrudur ve Deniz Bey medenî demokrasilerin gerektirdiği şekilde istifasını verip gitmiştir.

Yerleşmiş demokrasilerde böyle bir durumda çözüm aslında iki taraflıdır, yani skandalın diğer tarafının da bırakıp gitmesini gerektirir ya, neyse...

Ağlayan, sızlayan ve hattâ açlık grevi yapan CHP’li beyler ve hanımlar lutfen hatırlasınlar: Günümüzün dünyasında bu gibi toplu hüzün gösterilerine artık sadece Kuzey Kore’de rastlanıyor. CHP ise Kuzey Kore’nin değil, Türkiye’nin siyasi partisidir; müstafi genel başkanın ismi de Kim İl Sung falan değil, Deniz Baykal’dır!

Gözyaşının ve hıçkırığın Türk siyasi hayatında hâlâ ne kadar etkili olduğunu, birkaç hafta sonra yapılacak kurultayda hep beraber göreceğiz.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp