Top
Murat Bardakçı

Murat Bardakçı

mbardakci@htgazete.com.tr

12/03/2010

Saraylar prestijimizdir

MECLİS Başkanlık Divanı, Başbakan'ın Dolmabahçe Sarayı'nda kullandığı büronun büyütülmesine, sarayın bazı odalarının bu büroya ilâvesine karar vermiş. Teklif, Millî Saraylar'ın bağlı olduğu Divan'da görüşüldükten sonra oylamaya konmuş, muhalefet red oyu vermiş ama AK Partili üyeler kabul etmişler.
Konu iki günden buyana tartışılıyor ve muhalefet Dolmabahçe'nin bir başka bölümünün Başbakan'ın ofisi olarak kullanılmasına karşı çıkıyor.
Neden? Zira "Sarayları kullanmayalım" diyen zihniyete göre imparatorluk zamanından kalma binalar mutlaka kapalı kalmalı, sadece bir-ikisi müze olarak gezilmelidir, o kadar... Boş kalan binalar bakımsızlıktan çürüyormuş, tamirat için milyarlar gidiyormuş, ne gam!
Devletin en üst düzeyindekilerin sarayları yahut saray benzeri şık binaları kullanmaları şımarıklık falan değil, memleketin prestijini yükseltecek bir iştir ve müze olan Topkapı Sarayı haricindeki bütün mekânlardan istifade edilmesi lâzımdır.
Ben, dolayısıyla sarayların faal hâle getirilmesine, cumhurbaşkanının İstanbul'a geldiğinde Boğaz'ın tâââ ötesindeki Huber Köşkü'nde yahut bir orduevinde değil, imparatorluk mekânlarında kalmasından yanayım. Sadece cumhurbaşkanının değil, başbakanların da haftanın en az iki gününü geçirdikleri İstanbul'da resmî işlerini yine bir sarayda yapmalarına, özellikle de yabancı misafirlerini buralarda kabul etmelerine taraftarım. Hattâ, sarayların depolarında duran bazı eşyanın Çankaya Köşkü'nde teşhirinin gerektiğini ve böylelikle Çankaya'daki yapay atmosferin daha sıcak bir hâle gelebileceğini de hep söylüyorum.
Bugün pek özendiğimiz, birliğine üye olmaya çalıştığımız Avrupa'daki uygulama böyledir.

BAŞKANLAR HEP SARAYDADIR

İngiltere'yi bir tarafa bırakalım, zira kraliyet hâlâ hüküm sürmekte ve başta Kraliçe olmak üzere, hanedan mensupları sarayları zaten kullanmaktadır. Ama, kraliyetle değil, cumhuriyetle idare edilen diğer Avrupa memleketlerinde de saraylar cumhuriyete tahsislidir. Cumhurbaşkanları imparatorluk ve krallık zamanından kalma binalarda ikamet ederler, başbakanlar da tarihî mekânlarda çalışırlar.
Meselâ, Fransa cumhurbaşkanlarının resmî ikametgâhı, yani şimdi Nicolas Sarkozy ile Carla Bruni'nin maceralı evliliklerinin ve çeşit çeşit dedikodunun mekânı, Élysée Sarayı'dır. 18. asırdan kalan Élysée'yi devletin başındakilere tahsis eden kişi de, Fransa İmparatoru Napoleon Bonaparte'dır.
İtalya'da da durum aynıdır, Roma'da 1583'te inşa edilen, kralların resmî ikametgâhı olan ve son kral Victor Emmanuel'in tahttan feragat ettiği 1946 senesine kadar kullandığı Quirinale Sarayı, cumhurbaşkanlarına tahsis edilmiştir.
Avusturya cumhurbaşkanları da, Viyana'da geçmişi 15. asra uzanan Hofburg Sarayı'nda kalırlar.
Unutmayalım: İstanbul'a gelen yabancı devlet başkanlarını ihtişamımızı gösteren saraylardan birinde ağırlamak ile lüks bir otele göndermek arasında, prestijimiz bakımından son derece önemli bir fark vardır.

SİBİRYA SOĞUĞU ADAMI FENA ÇARPARMIŞ

Bana bulaşmak için birkaç senedir fırsat beklediğini tahmin ediyordum. Her zamanki kıt idrâkinin üstüne beyin lobların da yeni geldiğin Sibirya'nın soğuğundan fena etkilenmiş olacak ki, fırsatı şimdi bulduğunu sanmışsın. Ama beni "malûmatfüruşlukla" itham ettiğin yazımın tamamını, özellikle de son iki paragrafını okuyup anlamaya çalışsaydın, yazdıklarımın senin zannettiğin gibi olmadığını öğrenmen belki mümkün olurdu. Hattâ, şimdiki köşene daha yazmaya başladığının üçüncü gününde nasıl bir özür koyduğunu ve senin imzanla çıkan o özür metnini kimlerin kaleme aldığını da keşki hatırlayabilseydin...
Eski sicil âmirinin o günlerde bana senin hakkında gönderdiği telefon mesajlarını hâlâ muhafaza ediyorum.
 
Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp