Top
Murat Bardakçı

Murat Bardakçı

mbardakci@htgazete.com.tr

10/08/2009

Kürtçe yahut Ermenice zannedip Türkçe yer adlarını bile değiştirdik

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, önceki gün Bitlis'e giderken Güroymak ilçesine uğradı ve Güroymak'tan bahsederken, ilçenin eski ismi olan "Norşin"i kullandı.
Gazetelerde okumuşsunuzdur: Norşin'in çevresindeki bazı köyler bundan 22 yıl önce birleştirilip yeni bir ilçe oluşturulmuş, en büyük yerleşim yeri olan Norşin merkez yapılmış ve adı da "Güroymak"a çevrilmişti. Abdullah Gül'ün "Güroymak" yerine "Norşin" ismini kullanması, isimleri geçmişte değiştirilen yerlere "Kürt açılımı" çerçevesinde eski adlarının tekrar verilmesi konusunun gündeme geldiği âna rastladı.
Türkiye'de, 1910'lu senelerden itibaren "yer isimlerinin değiştirilmesi" şeklinde tuhaf uygulamalar yapıldı. Bazı yerlerin isimleri kararnamelerle apansız değiştirildi, daha doğrusu "Türkçeleştirildi" ve senelerce ve hattâ asırlar boyunca vârolmuş olan köyler, kasabalar ve hattâ şehirler bir anda başka adlara büründürüldü ve tarihî coğrafyadaki adlar karmakarışık edildi. Ama, yeni isimlerin çoğu tutmadı ve Norşin'de olduğu gibi, o beldelerin sâkinleri babalarından ve dedelerinden öğrendikleri isimleri kullanmaya devam ettiler.
Yer isimlerini değiştirme tuhaflığı, bizde İttihad ve Terakki'nin en güçlü olduğu yıllarda, yani 1913 ile 1918 arasında başladı. Gerekçe, isimlerin "Türkçe'ye mugayir olması" idi.

AZİZİYE VE REŞADİYE

Gerçi, İttihadçılar'ın iktidara gelmesinden önce de bazı isimler değiştirilmişti ama bunlar siyasî değil, "hayır" ve "anma" maksatlı olmuştu. İmparatorluğun son döneminde padişahlar tarafından bir köye yahut kasabaya yol, çeşme, sebil yahut mescid gibisinden toplu kullanım veya hayır maksatlı bir hizmet götürüldüğü zaman, o yerin artık hükümdarın adını taşıması bir gelenekti. Bugün, Anadolu'da ve Trakya'da bulunan ve adı "Aziziye", "Reşadiye" yahut "Hamidiye" olan yerleşim birimlerinin geçmişinde, mutlaka Sultan Abdülâziz, Sultan Reşad veya Sultan Abdülhamid tarafından yaptırılmış bir hayır eseri yahut bir başka hatıra mevcuttur.
İttihadçılar'ın başlattığı yer isimlerini değiştirme çalışması gayet geniş kapsamlıydı ama savaş şartları yüzünden tam olarak uygulanamadı ve projenin bir kısmı hayata geçirilebildi.

ÖNCÜLÜĞÜ RİZE YAPTI

Asıl değişiklikler, Cumhuriyet'in ilânından iki sene sonra, 1925'te başladı.
Kasaba ve köy isimlerinin Türkçe olması konusundaki ilk teşebbüs, bildiğim kadarıyla, 1925'te Artvin İl Genel Meclisi'nden geldi ve uygulama bütün Türkiye'ye yayıldı. Hattâ, Akhunlar Devleti'nden kalan yani eski bir Türk imparatorluğunun ismi olan "Eftalit" adı Rumca yahut Ermenice zannedilerek kaldırıldı. 1940 ve 1949 senelerindeki diğer değiştirmelerden sonra, 1957'de İçişleri Bakanlığı bünyesinde bir "Ad değiştirme İhtisas Kurulu" teşkil edildi ve kurul, 1978'e kadar görev yaptı. Uygulamaya 12 Eylül sonrasında da devam edildi ve binlerce yere başka adlar verildi.
Türkiye, isim değiştirme uygulamalarının en tuhafını, işte bu dönemde yaşadı. Özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu'daki çok sayıda köyün ismi, "Ermenice", "Kürtçe" yahut başka dillerden oldukları gerekçesiyle Türkçeleştirildiler! Ama, bu gereksiz uygulamaya isimlerini Yörük ve Türkmen aşiretlerinden alan, yani zaten Türkçe olan ve geçmişleri asırlar öncesine dayanan köyler de kurban edildi, hattâ Türkçe isimlere bile başka Türkçe adlar verildi. Meselâ, Konya'nın tam bir Yörük ismi taşıyan "Kuzağıl" köyü "Yeşildere" oldu. Malatya'nın "Cevizpınarı" köyü "Kırlangıç", Eskişehir'in "Kozyaka"sı da "Yeşiltepe" yapıldı. En fazla rağbet gören sözlerin başında, her nedense, "yeşil" kelimesi vardı.
Senelerden buyana uygulanan bu garabet, Anadolu'nun tarihî coğrafya kayıtlarına zarar vermesinin yanısıra, araştırmacılara da çok büyük güçlükler çıkartıyor.
Bilmem, bugünkü yer isimlerinin eski karşılıklarını bulmanızı gerektiren bir çalışma yaptınız mı?
Ben yaptım ama ikide bir değiştirilen isimlerden geriye doğru hareket edip tarihî metinlerdeki adları bulmak aylarımı aldı; böyle bir zorluğu Allah kimseye göstermesin!

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp