Top
Murat Bardakçı

Murat Bardakçı

mbardakci@htgazete.com.tr

10/08/2009

Baltacı, Putin'e göre 'şehvet değil, rüşvet kurbanı' oldu


Basınımız, Rusya Başbakanı Vladimir Putin'in Ankara ziyareti sırasında Türk-Rus ilişkilerinin geçmişini masaya yatırdı ve bu konuda hatıra gelen ilk olay, bundan tam 298 sene öncesine dayanan bir dedikodu idi: Baltacı Mehmed Paşa ile Rus Çariçesi Birinci Katerina hakkındaki meşhur söylenti... Ama, bizler için bir "millî zanparalık destanı" ve "Türk erkeklerine iftihar vesilesi" olan bu hadise siyasî maksatlarla çıkartılmış bir dedikodudan ibaretti ve Baltacı Mehmed Paşa, 1711'in o meşhur 21 Temmuz gecesi Çariçe'nin yüzünü bile görmemiş, sadece "hediyelerini" kabul etmişti.

Rusya Başbakanı Vladimir Putin'in bu hafta Ankara'ya gelmesi, gazetelerimiz ile televizyonlarımıza Türk-Rus ilişkilerinin geçmişini hatırlattı ve "Rusya ile ilişki" dendiğinde de ilk hatırlanan, bundan tam 298 sene önceki bir söylenti idi: Baltacı Mehmed Paşa ile Rus Çariçesi Birinci Katerina hakkındaki meşhur dedikodu...
Baltacı ile Katerina hikâyesi, bizim için asırlardan buyana bir "millî zanparalık destanı" halini aldı ve söylenti, Türk erkekleri için bir iftihar vesilesi oldu.
Nasıl iftihar edilmesin ki... Bir Türk paşası, koskoca Rus İmparatoriçesi'ni çadırına gelmek zorunda bırakıyor ve ondan sonra da olan oluyordu!
Daha önce de yazmış ve hayli tepki toplamıştım ama söylentilerin Putin'in ziyareti vesilesiyle yeniden gündeme gelmesi üzerine tekrar yazıyorum: Baltacı Mehmed Paşa ile Rus Çariçesi Katerina arasında hiçbirşey olmamış; Paşa, Çariçe'nin yüzünü bile görmemişti.

BATAKLIĞA SIKIŞIP KALDI

İşte, bütün bu söylentilerin ortaya çıkış öyküsü:
Türkiye ile Rusya arasında senelerdir devam eden anlaşmazlıklar, Türkiye'nin 1711'in 9 Nisan'ında Rusya'ya savaş ilân etmesiyle neticelendi. Türk donanması Karadeniz'e açıldı, Sadrazam Baltacı Mehmed Paşa'nın kumanda ettiği kara birlikleri de, Rus Çarı Petro'nun ordusunu bulabilmek için Davudpaşa Kışlası'ndan sefere çıktı.
İki ordu, 19 Temmuz sabahı Prut Nehri sahilinde karşılaştılar. Baltacı'nın kuvvetleri, Ruslar'a cepheden saldırdı, Kırım Hanı Devlet Giray da Rus ordusunu arka taraftan çevirdi. Çar Petro, 60 bin askeriyle beraber Prut Nehri'nin gerisindeki bataklıklar arasında sıkıştı.

İSTANBUL'U DEDİKODU SARDI

Paşalar, Rus ordusunu ne şekilde imha edeceklerini tartışırlarken, Rus tarafında kader toplantıları yapılıyordu. Petro "Savaşarak ölelim" dediği anda devreye karısı Katerina girdi ve Çar ile generallerini teslim olmaya ikna etti. O devrin savaşlarında, teslim olan ordunun karşı tarafa teslim teklifi ile beraber yüksek meblâğda bir fidye ödemesi gerekiyordu. Katerina mücevherlerini ortaya koydu, generaller de bütün paralarını verdiler ve toplanan bu küçük hazine "aman verilmesi" için Türk tarafına, Baltacı Mehmed Paşa'ya gönderildi.
Çar'ın barış teklifi kabul edildi, Ruslar'a şartlarını Türk tarafının hazırladığı bir ön anlaşma imzalattırıldı ve Rus ordusunun bazı önemli generalleri rehin alındıktan sonra kuşatma kaldırıldı. Baltacı Mehmed Paşa, İstanbul'a muzaffer bir kumandan edâsıyla döndü.
Ama, Paşa daha dönüş yolundayken İstanbul'u bir dedikodu sarmıştı: "Rus ordusu imha edileceği sırada Moskof Kraliçesi Katerina'nın 21 Temmuz akşamı 'troyka' denen üç atın çektiği arabası ile Türk ordugâhına gelip Paşa'nın çadırına girdiği" söyleniyordu. Katerina yanında getirdiği çuvallar dolusu mücevher ile parayı Paşa'ya vermiş, içeride her nedense saatler boyu kalmış, şafak sökerken gene troykasına binip kocasının yanına dönmüş, Baltacı da birkaç dakika sonra "Kuşatmayı kaldırın" buyurmuştu!
1712 Temmuz'unun sonunda, İstanbul'da saraylısından sokaktaki adamına kadar herkes, Mehmed Paşa'nın Prut'ta kazanacağı eşsiz zaferi "Moskof kraliçesi"nin uğruna "sattığını" konuşuyordu. Paşa, İstanbul'a girdiği andan itibaren işte böylesine yoğun dedikodularla ve ithamlarla karşılaştı.

HEM VALLAHİ, HEM BİLLAHİ!

Önce "Bu Moskof Kraliçesi masalı da neyin nesidir? Ruslar bana görüşmecilerden başka kimseyi yollamadılar. Kadının çadırıma geldiğini kim görmüş?" dedi. Suçlamaların daha da artması üzerine kendisini "Barış yapmaya mecburduk. Çar'ı bataklıklarda sıkıştırmıştık ama bizim askerlerimiz de yerlerinden kımıldayamayacak haldeydiler, Moskof'u imha edecek gücümüz yoktu. Kadının çadırıma geldiği iddiası sadece iftira, hem vallahi, hem billahi!" diye savundu ama kimseleri inandıramadı. Zamanın hükümdarı Üçüncü Ahmed, Prut Savaşı'nın bu galip kumandanını 20 Kasım günü azletti, en yakın adamları ise kellelerinden oldular.
Ama, konunun çok önemli bir tarafı hep gözardı edildi: Tarihlerimize "Çariçe" olarak geçen Katerina, bütün bu söylentiler ortaya atıldığı sırada henüz Çar ile evlenmemişti, dolayısıyla "Çariçe" olmamıştı ve Petro'nun sadece "metresi" idi.

Çamaşırcılık yaparken imparatoriçe oluverdi

ASIL adı Marta Skrovnovska olan Çariçe Katerina, 1684'ün 15 Nisan'ında Litvanya'da bir köylü ailesinin kızı olarak dünyaya geldi. Üç yaşında öksüz kaldı ve bir papaz tarafından büyütüldü. Ruslar, İsveç ile yaptıkları savaşlar sırasında Katerina'yı esir aldılar ve kimsesiz köylü kızı, Çar Petro'nun danışmanlarından birinin hizmetçiliğini yapmaya başladı. Görevi, danışmanın konağında çamaşırcılıktı.
Katerina, bu arada efendisinin konağına sık sık gelen Çar'ın gönlünü çelmeyi başardı, 1703'te Çar'dan bir çocuk dünyaya getirince Ortodoks oldu, Yekayerina Aleksiyevna adını aldı ve 1712 Şubat'ında Çar ile resmen evlendi. 1724'te taç giydi, Petro'nun bir yıl sonra vâris bırakmadan ölmesi üzerine de asillerin muhalefetine rağmen saray muhafızlarının ve bazı askerlerin desteğiyle "Çariçe" ilân edildi.
Devlet işlerini kocasının daha önce belirlemiş olduğu altı kişilik bir danışmanlar heyetine bırakan Katerina, dış politikada İngiltere, Fransa ve Prusya'nın oluşturduğu Hannover Birliği'ne karşı Avusturya ile İspanya'nın tarafını tuttu.
Eğlenceye ve içkiye aşırı şekilde düşkün olan Katerina, 15 Nisan 1727'de içkiden öldü ve Rus tahtında sık sık hükümdar değişikliklerinin yaşandığı bir döneme girildi.
Katerina'dan sonra, Büyük Petro'nun 12 yaşındaki torunu Pyotr Aleksiyeviç "İkinci Petro" unvanıyla "Çar" ilân edildi ama üç sene sonra onun da ölümü üzerine, asiller Büyük Petro'nun yeğeni ve Kurland Büyük Dükü'nün karısı olan Anna İvanova'yı çariçe yaptılar. Yeni çariçe, tahtta on yıl kalabildi ve 1740'ta yaşanan askerî darbe ile, bu defa Petro ile Katerina'nın kızı olan Yelizaveta çariçe oldu. 1762'de, bu defa çamaşırcı Katerina'nın kızı Anna'dan olan torunu Pyotr Fyodoroviç, "Üçüncü Petro" unvanıyla tahta geçti ve Rusya'da darbelerle taht değişiklikleri birbirini izledi.


Putin, Baltacı'yı zina iftirasından tam üç asır sonra bu sözlerle akladı

VLADİMİR Putin, Prut Savaşı'ndan neredeyse üç asır sonra, Baltacı Mehmed Paşa'yı rüşvet ve zina suçlamalarından aklamış ve Prut'ta yaşananların "şehvet değil, rüşvet" olduğunu söylemişti.
Baltacı ve Katerina'nın ilişkisi, daha doğrusu böyle bir ilişkinin aslında aslında hiçbir zaman varolmadığı konusundaki ilk çalışmayı Dr. Erhan Afyoncu yapmıştı ve bu çalışmayı 2002'de ben yayınlamıştım.
Ama, sonuç beklediğimizin aksi olmuş, "Türk erkeğinin gururu ile oynamakla" suçlanmış ve işitmediğimiz lâf kalmamıştı.
İmdadımıza, yayından iki sene sonra, 2004 Ekim'inin son haftasında, o sırada Rusya'nın Devlet Başkanı olan Vladimir Putin yetişti. Putin'in bazı Türk gazetelerinin genel yayın müdürlerini kabulü sırasında konu Baltacı ile Katerina meselesine gelmiş ve Rus lider üç asır önceki imparatoriçesini savunarak "Rus tarihlerinin de Prut'ta zina yapılmadığını yazdığını" söylemiş ve Osmanlı ordugâhında 1711 'in 21 Temmuz gecesi yaşananları "şehvet değil, rüşvet" diye özetlemişti. Yani, Rus lider, Baltacı Mehmed Paşa'yı "zina" gibi bir günahtan üç asır sonra arındırıyor ama Türk tarafına rüşvet verdiklerini doğruluyordu.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp