Top
Murat Bardakçı

Murat Bardakçı

mbardakci@htgazete.com.tr

09/05/2011

İnternetin mayhoşları

GÜNLERDİR, "internetin sansürlenmesi" meselesini tartışıyoruz...
22 Ağustos'ta yürürlüğe girecek olan yeni uygulamaya bir kesim "sansür" diyor, yetkililer bunun sansür demek olmadığını, herşeyin eskisi gibi devam edeceğini, getirilecek filtreleri kullanmanın da isteğe bağlı bulunduğunu söylüyorlar...
"Bilgi konusunda interneti tek kaynak olarak almayın, internet sitelerinden edindiğiniz bilgilerin doğruluklarına hemen inanmayın. Bir şey öğrenmek istediğinizde önceliği kaynak kitaplara verin" diye senelerden buyana yazıp söylüyorum ya...
Arkadaşlarım, okuyucularım ve seyircilerim "İnternete sansür geliyormuş, herhalde muradına ermişsindir!" diyorlar...
Ne alâkası var?
Yanlış bilgi ile mücadelenin yolunun sansür olmadığını bilmek gerekir, bir... Sansür ile şimdiye kadar hiçbir kitabın ve hattâ yazıya geçirilmemiş tek bir düşüncenin bile engellenememiş olduğunu unutmamak lâzımdır, iki.... Ve, böyle engelleme çabalarının bugünün Türkiye'sine hiç yakışmadığını kabul etmemiz şarttır, üç!
Yeni uygulamanın gerisinde internete hakikaten bir sansür koyma hevesi yatıyorsa bunun aklın, mantığın ve teknolojinin gerisinde kalmış bir çaba olduğunu makul düşünen herkes zaten kabul eder.

ÇAMUR ATAN SİTELER
Buraya kadar tamam, sansüre karşı çıkılmalıdır ama, devletin internet konusunda mutlaka yerine getirmesi gereken başka görevleri vardır: Bütün dünyanın lânet edip yasakladığı çocuk pornosu gibi sapıklıkları engellemek, şiddete ve ırkçılığa yapılan övgüleri durdurmak ve bu arada kendisinde aklına estiği zaman herkese çamur atma, hakaretler yağdırma ve iftira etme hakkını bulan sitelere mâni olmak!
Çamur atan sitelere örnek mi arıyorsunuz? İşte bunlardan biri: Geçen hafta kapatılacağı gündeme gelen Ekşi Sözlük! Takma isimlerin ardına gizlenmiş klavye delikanlılarının mekân tutup hemen herkese hakaretler yağdırdığı, meselâ benim hakkımda "çakma tarihçi", "boş ve beleş konuşan", "şişik ego sendromundan muzdarip boş küme", "faşist", "terbiyesiz", "kibirli, bencil, egoist, küstah, fazla ve boş bilgiden dolayı zehirlenmiş beyin", "düşünebilme yeteneğini kökten kaybetmiş", "ulusalcı" (ben ulusalcı imişim!) dedikleri ve nihayet "Selânikli" olduğumu iddia edip akıllarınca ayrımcılık yapmaya ve küçük düşürmeye çalıştıkları mâlûm site!
Gazetelerde okumuşsunuzdur: Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurulu geçen hafta Ekşi Sözlük'e bir yazı gönderince sitenin kurucusu, sahibi, avukatı vesairesi televizyonlara çıkıp "Bu iş sansürdür" diye ortalığı velveleye verdiler ve Kurul geri adım attı. Fatih Altaylı ve Hasan Cemal başta olmak üzere birçok yazar, konuyu köşelerinde ele aldılar...

HOŞGÖRÜNÜN SINIRI
Fatih Altaylı'nın Ekşi Sözlük'e karşı açtığı dâvâ halen devam ettiği için, mâlûm site ile yaşadıklarına temas etmeyeceğim.
Ama, Hasan Ağabey'in yazısını Ekşi Sözlük'te hakkında söylenenleri okumadan kaleme almış olduğuna, yoksa bu kadar nazik bir dille yazmasına imkân bulunmadığına eminim. Şayet okusa idi kendisinden "medya dedikoducusu", "asansör önü muhabbetlerinin not tutucusu", "içki masalarındaki anlık öfkelerden, esprilerden ya da öylesine söylenmiş şeylerden tuğla kalınlığında kitap çıkartıcı çoksatarcı yazar", "kötü gazeteci", "yeni birşey söyleyeme-yen kifayetsiz" gibisinden seviyesiz ifadeler kullanıldığını ve hattâ "Tanrım, bu adamı baştan yarat ama bu ülkede yaratma, New York'ta bir garson olarak yarat"! gibisinden dualar edildiğini görür, bu edepsizlikleri savunmaz, tam tersine "Bu ne terbiyesizliktir?" derdi!
Ben, o kadar hoşgörülü değilim. Sansüre karşı olduğumu açıkça nasıl ifade ediyorsam, başarısızlıklarını ve ezikliklerini böyle ekşi, mayhoş ve tatsız-tuzsuz sitelerden etrafa hakaretler yağdırmak suretiyle tatmine çalışanların hizaya getirilmelerinin şart olduğunu da apaçık söylüyorum! Üstelik, şimdiye kadar yaptıkları ve zamanaşımına girmemiş edepsizliklerinin hesabının mutlaka sorulmasının gerektiğini de...

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp