Top
Murat Bardakçı

Murat Bardakçı

mbardakci@htgazete.com.tr

07/08/2009

Birileri bu "açılım"ın ne olduğunu bir açsa!

İÇİŞLERİ Bakanlığı, Ankara'da "Kürt Açılımı Çalıştayı" düzenlendi; Recep Tayyip Erdoğan da DTP'lilerle "başbakan" sıfatıyla değil, "parti lideri" olarak görüştü.
Bunlar, Kürt sorununun Türkiye'nin tarihinde adıyla ve sanıyla ilk defa açık bir şekilde gündeme getirilip tartışıldığı güzel gelişmelerdir.
Ama, ortada hâlâ büyük bir bilinmezlik var: Tartışılacak ve çözüme kavuşturulacak olan konuların neler oldukları...
Abdullah Öcalan ile ilk görüşen gazetecilerden biri, bendim. 1991 ilkbaharında, PKK'nın Bekaa Vadisi'ndeki kampında üç gün kalmış ve Öcalan ile uzun bir mülâkat yapmıştım ama mülâkat, Hürriyet'in o zamanki yönetimi tarafından tam bir magazin röportajı haline getirilmişti. Yayın sırasında Türkiye'de bulunmadığım için, ne hâle getirildiğinden, daha sonra haberdar olabilmiştim.
Bekaa'daki röportajım gerçi bambaşka bir şekilde yayınlanmıştı ama aslında, Öcalan da temel konularda ve talepleri hakkında pek birşey anlatmıyordu ve ne istediğini hiç anlayamamıştım.
Bu yazdıklarımı okuyup da "O senin anlayışsızlığın" diyenler çıkabilir ama, Abdullah Öcalan'a "Açık konuşalım, bağımsızlık mı istiyorsunuz?" diye sorduğumda cevabı "Batı'nın kaymağını biraz da Kürtler yesin" olmuştu. "O halde talebiniz nedir?" dediğimde "Demokratik haklarımız" demiş, o hakların ne olduğunu söylemesini istediğimde de açık bir cevap vermemişti. Bu hakların neler olduğunu somut şekilde hiç düşünmemişti belki de...
Aynı bilinmezlik, bugün de devam ediyor. "Çalıştay" toplanıyor, başbakan temaslar yapıyor ama "açılım" dedikleri bu kavramın çerçevesinin neler olduğu konusunda kimsenin bir bildiği yok. Yok, zira, bugüne kadar açıkça konuşan ve "Kürtler olarak şunu istiyoruz, bunu talep ediyoruz, filânca meselede şöyle düşünüyoruz" diyen tek bir kişi bile çıkmadı.

TALEPLERİ BİLEN VAR MI?

Meselâ, Çalıştay'a davet edilen gazeteciler bu konuda senelerden buyana yazan ve konuşan kişiler, bazıları da arkadaşım. Ama ben, bu gazetecilerin Kürt sorunu ile ilgili olarak ortaya şimdiye kadar açık bir fikir sürdüklerini hiç görmedim. Yıllardır "haklar", "açılım" yahut "diyalog" kavramlarını kullandılar, bu şekilde tek bir kavramın etrafında dönüp dolaşarak sayfalar dolusu yazıp söz söylemek başarısını gösterdiler ama "Çözüm olarak ne teklif ettiler?" derseniz, hiç! Ortada sadece karmaşık sözler ve bazı ifadeler dolaştı, o kadar...
Aynı belirsizlik, DTP ve ondan önceki siyasi kuruluşlarda da vardı. İş "haklarımız" sözüyle başladı, araya zor anlaşılır, hattâ anlaşılmaz çok daha başka kavramlar da girdi ve nihayet "Çalıştay"a kadar gelindi. Ama bir taraf ne talep ediyor, istekler hangi konularda yoğunlaşıyor, taleplerin sınırı nerede bitiyor ve diğer taraf bu istekleri nereye kadar kabul etmeye, hattâ dinlemeye hazır, hâlâ tam bir muamma.

ALEVİLER ÖRNEK OLMALI!

Hatırlarsınız, geçen Haziran'da, Ankara'da bir başka "Çalıştay", "Alevî Çalıştayı" toplandı ve Alevi taraf, taleplerini hükümete gayet net bir şekilde iletti. "Okullardaki din derslerinde Alevilik de öğretilsin" dediler, cemevlerinde camilerde olduğu gibi elektrik ile suyun ücretsiz olmasını istediler, Diyanet'in bütçesinden kendilerine de pay ayrılmasını talep ettiler ve başka istekleri de oldu. Ama istenen bu haklar yahut ayrıcalıklar bir kavramlar bulutu içerisine gizlenmemişti ve neler oldukları açıkça belli idi.
"Kürt Açılımı Çalıştayı"na katılanlardan, özellikle de gazetecilerden artık taleplerin ne olduğunu açıklamalarının, daha doğrusu talepler net bir şekilde belirlendi ise ve ne olduğunu biliyorlarsa, mahiyetlerini yazmalarının zamanı gelmiştir. Ama "Süreç kapsamında yapılması gerekenler: Yöntem ve yönetim", "Sürecin kamuoyuna anlatılması" yahut "Süreçte dış ilişkiler, riskler ve direnç noktaları" gibi belirsizliklerle dolu, bulmacayı andıran ve anlaşılmaz kavramlarla değil, açık, apaçık olarak!

 

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp