Top
Murat Bardakçı

Murat Bardakçı

mbardakci@htgazete.com.tr

07/04/2010

TRT’nin yaptığı en doğru seçim

TRT’nin Arapça kanalı “Et-Turkiyye”, yayına başladı.

Kanalın başında bulunan Sefer Turan 80’li senelerden, Kahire’deki talebelik günlerinden arkadaşımdır. Türkiye’de Arapça’nın hem fasihini, hem de “ammice” dediğimiz halk lehcesini bence en iyi bilen kişilerin başında gelir ve bu kanaatimi ne zaman nerede bahsi geçse, hep söylemişimdir.

Yeni kurulan kanalın başına dile hâkimiyetinin yanısıra seneler önce Kahire Radyosu’nda başlayan ve son derece düzgün bir gazetecilik geçmişi de bulunan Sefer Turan’ın getirilmesi, bana göre TRT’nin son zamanlarda yaptığı en doğru seçimdir.

KISA DALGALI GECELER
TRT’nin Arapça TV kanalı, bana Arap memleketlerinde bulunduğum senelerde, dijital teknolojinin henüz icad edilmediği ve dünyada olup bitenleri radyolardan, özellikle de kısa dalga yayınlardan takip ettiğimiz günleri hatırlattı.

Türkiye ile ilgili haberlerde öncelik, BBC’nin Türkçe Servisi’ne aitti. Yurtdışındaki onbinlerce Türk, her gece saat 11’de kısa dalga radyolarının başında BBC’den yapılan bu Türkçe yayını dinlerdi. VOA’in, yani Amerika’nın Sesi Radyosu’nun da Türkçe haber programları olurdu ama, VOA, habercilikte BBC ile aşık atamazdı. 1950’lerden, o zamanın cumhurbaşkanı Celâl Bayar’ın bir ay devam eden Amerika ziyareti günlerinden kalma bir haber anlayışları vardı. Haberlerin dili de, konuları da dinleyeni pek cezbetmezdi ve herkes BBC’nin saatini beklerdi.

O senelerde, yine kısa dalgada, bir de “Türkiye’nin Sesi Radyosu” vardı. Geceleri yapılan haber yayınları TRT’nin 13, 19 yahut 22.45 bültenlerinin özetinden meydana gelir ve sadece protokol haberlerine yer verirlerdi. 12 Eylül sonrasının karmakarışık Türkiye’sinde sanki hiçbirşey olmuyormuş gibi dakikalarca başbakanın filânca yeri ziyaretini anlatır yahut feşmekân bakanın millî gelir artışı konusundaki çok kıymetli düşüncelerini naklederdi ve tabii, dinlenmezdi!

“Türkiye’nin Sesi” çeşitli dillerde yayın yapıyordu ve bu diller arasında Arapça da vardı.

BİR KAHİRE HATIRASI
Hiç unutmam, sıcak bir Kahire gecesinde, Zemalek’teki evimde Türk ve Arap misafirlerimle beraber, Türkiye’nin Sesi’nin Arapça yayınını dinleyelim dedik... Önce rutin, kupkuru protokol haberleri okundu; derken sıra Türkiye’nin tanıtımı maksadıyla yapılmış bir başka programa geldi...

Konu, devrimler idi...

Program, hilâfetin kaldırılışı ile başladı ve söz lâikliğe kadar uzandı. Arada, İslâmiyet’in günlük hayata uygulanmasının ne kadar zararlı olduğundan bahsedildi, uzun uzun bunun ne kadar büyük bir hata olduğu anlatıldı ve özetle “Seneler süren mücadelelerden sonra Halife’yi kovduk, dini devletin dışına çıkartıp lâik olduk ve böylelikle İslam dünyasında apayrı bir yere ulaştık. Darısı, diğer Müslüman ülkelerin başına” dendi ve program bitti! Sözünü ettiğim yayın fasih bir Arapça ile ve Arap memleketlerine hitaben yapılıyordu. Görevi Türkiye’yi tanıtmak olan devlet radyosu, Arap dünyasına Araplar’ın dili ile, üstelik en fazla allerji duydukları konuyu hiçbir diplomatik üslûp kullanmadan, liselerde okutulan inkılâp tarihi üslûbuyla ve kafalarına vururcasına anlatıyor, bunun adı da “tanıtım” oluyordu!

Programı dinleyen Arap misafirlerimin ilk tepkisi de zaten uzun bir “Estagfirullaaah!” çekmek olmuştu.

Komşularımızın dillerinde ve mantıklı
yayınlar yapan televizyonları yeni yeni akıl etmeye başladık. Darısı, yine komşularımızın dillerini mükemmelen konuşan diplomatlar yetiştirmemizde...

mbardakci@htgazete.com.tr

 

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp