Top
Murat Bardakçı

Murat Bardakçı

mbardakci@htgazete.com.tr

05/08/2009

Zeki Müren müziğin değil, sosyolojinin inceleme konusudur

GEÇEN Cumartesi gecesi, Habertürk TV'de yaptığımız Tarihin Arka Odası'na bir e-mail geldi, Zeki Müren'in musikisini nasıl bulduğumu sordular, ben de "Beğenmem" dedim.
Sen misin böyle diyen: İki günden buyana aldığım mesajlarda ne zevksizliğim kaldı, ne bu işten asla anlamadığım, ne klasik müziğin ne olduğunu bilmediğim, ne de Zeki Müren'in sanatını kıskandığım...
Dolayısıyla, Zeki Müren ve yaptığı musiki hakkında ciddî birşeyler söylemek, artık farz oldu!
Öncelik, Zeki Müren'in icrasının hangi tür müzik kapsamında değerlendirileceğidir ve bu konudaki gerçek, şudur: Zeki Müren, müziğin klasiğini yani ciddîsini değil, popülerini yapmıştır. Bir popüler müzik icracısının gençlik senelerinde bazı klasik eserleri icra etmesi, onun klasikçi olduğunu göstermez, sadece "Bazı eski eserleri de yorumlamıştı" denir.
Zeki Müren'in icracılığından bahsedildiğinde, genellikle iki özelliğine hayran olunduğu söylenir: Sesinin rengine ve telâffuzuna.
Rahmetlinin ses rengi, bazı çevrelerde yarım asırdan buyana yere göğe konamamış, "emsalsiz" olduğu söylenmiş; hattâ böyle bir sesin geçmişte bile vârolmadığı ortaya atılmıştır. Bu sözlere çok inanan çıkmıştır ve hâlâ da çıkmaktadır.

HÜNSA BİR SESTİR

Hayran olunan o ses hakikaten değişiktir ve icrası temizdir ama "hünsa", yani tonunda her iki cinsiyeti de bulunduran bir sestir. Hünsa seslere popüler müzikte her zaman yer vardır fakat klasik icrada tuhaf kaçarlar.
Ve, telâffuz konusu: Zeki Müren'in telâffuzu temizdir ama abartılıdır ve bu abartı, özellikle son senelerde gereksiz, hattâ rahatsız edici nüanslarla ve haykırmalarla dolmuştur. Vakti zamanında yaptığı müziğin yerini, ilerki senelerinde sadece ağlamalar ve inlemeler almıştır. Ve, unutmayalım: Zeki Müren'in şöhret olmaya ve telâffuzunun da hayran olunmaya başladığı 1950'li senelerin hemen bütün icracılarında telâffuz aynı şekilde açık ve tane tanedir.
Bu değişim, icra ettiği eserlerin kalitesi için de sözkonusudur. 1950'li ve 60'lı yıllarda hem klasik, hem de o senelerde henüz bozulmamış olan müziğin güncel örneklerini hakkını vererek ama "popüler" bir üslupla yorumlayan Zeki Müren'in yerinde, özellikle de 1980'lerde artık bir arabesk okuyucusu vardır. Vıcık vıcık, cıvık cıvık haykırıp bağıran bir icracı!
Bestelerinin ona mı, yoksa başkalarına mı ait olduğu konusuna hiç girmeden, Zeki Müren'in sahnede yaptığı değişimi hatırlatayım: O zamana kadar ciddî bir müzik mekânı olan sahne, şortlu ve mini etekli Zeki Müren'den sonra bazı hanımların, daha ileri senelerde de başka "hünsa" seslerin sayesinde, seviyesinden çok şeyler kaybetmiştir.
Bu köşenin üst tarafında, Zeki Müren'in 1951'deki ilk radyo konserinden önce hocalarından birine yazdığı bir mektubu görüyorsunuz.
Mektubun sahibi Zeki Müren, aslında müziğin değil, sosyolojinin inceleme konusudur.

 


 

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp