Top
Murat Bardakçı

Murat Bardakçı

mbardakci@htgazete.com.tr

04/03/2011

Fatih'e de ayıp Erbakan'a da!

NECMETTİN Erbakan, son yolculuğuna Fatih Camii'nden mahşerî bir cemaatle uğurlandı...
Televizyonlar cenaze merasimini saniyesi saniyesine naklettiler, yayınlarda hemen her ayrıntı gösterildi, atlanan yahut gözlerden kaçan diğer detaylar da ertesi gün gazetelerde yazıldı.
Ama, üzerinde mutlaka durulması gereken bir husustan hiç bahsedilmedi: Cenazenin camiin avlusuna getirilip musalla taşına konması ile namaz vaktine kadar geçen arada okunan Kur'an'ın kıraat tavrı, yani okunuş şekli hakkında kimse tek bir söz bile etmedi...
Asırlar boyunca en önemli, en meşhur ve en beğenilen hafızların bize mahsus ve su katılmamış zarafetteki İstanbul tavrı ile okudukları Kur'an'ın nağmelerinin yankılandığı Fatih Camii'nden semâya gümbür gümbür ama baygın mı baygın, dümdüz bir Arap kıraatı yükseliyordu! O anda sanki Fatih Sultan Mehmed'in hatırası olan Fatih Camii'nde değil, Arap yarımadasının uçsuz bucaksız çöllerinden birinde yün çadırların, çökmüş ve burunlarına konmuş sinekleri kovmaya bile mecali kalmamış develerin geviş getirdikleri sıcak, tozlu ve her tarafta kum zerrelerinin uçuştuğu sıradan bir bedevî kampında idiniz! Musalladaki cenaze ise Türkiye'nin son yarım asrını etkilemiş bir politikacıya değil, çöldeki göçebe aşiretin reisine aitti!

BU, BİTİŞİN İLÂNIDIR!
Son 20-25 seneden buyana Kur'an kıraatine hâkim olan özentiden ibaret Arap tavrının Fatih Camii'ne kadar uzanması, bu topraklarda bin küsur seneden buyana devam etmiş bir geleneğin artık maalesef son bulmuş olduğunun açıkça ilânıdır.
Defalarca yazıp söyledim: Son yirmi küsur seneden buyana Türkiye'de Kur'an ve ezan tavrına bir haller oldu, kendine mahsus üslûba sahip bulunan Türk tavrının yerini kuru, bayat ve kerhen okunuyor gibisinden bir his veren Arap kıraatinin taklidleri aldı. Her sene yapılan Kur'an okuma yarışmalarını kazananları merak edip dinlemeye hevesleniyor ama özenti bir kıraat işitiyorsunuz!
Ezanı ise hiç sormayın! Minarelerden yükseldiğinde bundan birkaç sene öncesine kadar "Aziz Allah" dedirten nağmeler şimdi "Lahavle!" çektiriyor. Bize mahsus zarafetin son noktası olan Üsküdar tavrı artık yok, o tavrı bilen hafızların bazıları bile zaten "iş yapan" Arap gırtlağına heveslenmiş haldeler. Melodiyi ve makamı ise hiç aramayın, çoktaaan unutulmuşlar ve onların yerine ya takır tukur bir konuşma yahut bazen tiz, bazen de pes perdelerden haykıran bir edâ hâkim olmuş...

HUSSERÎ'Yİ HATIRLAYIN
Çok taklid edilen Mısırlı hafızların, meselâ Abdülbasıt Abdussamed'in veya Mustafa İsmail'in tavrı güzeldir, kıraatleri hoştur ama o tavır ve kıraat Arap kulaklar içindir.
Üsküdarlı Ali ve Hendekli Abdurrahman Efendi yahut Kâni Karaca gibi bir zamanlar kıraatin zirvesi olan üstadlarımız haydi unutuldu yahut onların makama hâkimiyet gerektiren tavrı şimdinin hafızlarına zor geliyor ve tilâveti Araplaştırma kolaylığına kaçıyorlar diyelim... Bari, Mısır'ın tavrı bize daha yakın olan meşhur hâfızı Mahmud Halil el Husserî'nin üslûbunu taklid etseler! Acaba o tarz da mı yorucu bir çalışma gerektiriyor?
Dün internet sitelerinde Başbakan Tayyip Erdoğan tarafından okunduğu iddia edilen Fatiha ve Bakara surelerinin kayıtları vardı...
Eğer bu kayıtlar hakikaten Başbakan'a ait ise, Tayyip Bey'in kıraati ödüllü zamane hafızlarımızdan çok daha iyi demektir...
Necmettin Erbakan'ın cenazesinde işitilen tavır ise hem Fatih Sultan Mehmed'e, hem camiine hem de Erbakan'ın hatırasına karşı yapılmış bir ayıptan ibarettir!

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp