Top
Murat Bardakçı

Murat Bardakçı

mbardakci@htgazete.com.tr

03/05/2010

Bırakın seri katili, polisiye romanımız bile yoktur

ÇOK zamandır söylediğim ve maalesef acı olan bir hakikattir: Bizde basının ve okur-yazar kesimin önde gelen isimlerinin çoğu Batı dillerini gayet iyi bilirler, oraların kültürüne âşinadırlar. Ama iş bu taraflara, yani kendi kültürümüze gelince, işte orada sınıfta kalırlar.

Zaten, yabancı bir dili iyi seviyede bilmek, o dilin ait olduğu kültüre hâkimiyeti de gerektirir. Meselâ, Fransızca’yı Fransız kültürüne âşina olmadan konuşanlarla Paris’teki Cezayirli taksi şoförlerinin, İngilizce’yi iyi bilen ama İngiliz kültüründen haberdar olmayanlarla da Londra’daki Hintli tezgâhtarların bilgi seviyeleri arasında pek bir fark yok gibidir.

Yabancı dili o dilin konuşulduğu memleketin kültürüyle beraber öğrenmiş olan yazarlarımız var olmasına vardır fakat iş buranın kültürüne gelince, demin de söyledim, maalesef kalakalırlar! Hele, yabancı kültüre sahip olmayı Batı’nın sadece filimlerini ve romanlarını bilmekten ibaret zannedenlerin Türkiye’de meydana gelmiş bir hadiseyi o filimlerdeki ve romanlardaki kavramlar ile yorumlamaya kalkışmaları yok mu, aman Allah!

FİLİMLERİN İLHAMI
Böyle yorumların ve benzetmelerin son örneklerini, İzmir’de üç kadının katledilmesi hadisesinde gördük. Kadınların canını alıp çaldığı cep telefonunu satarken yakalanan sapık, “seri katil” ilân edildi. Gazetelerde “Türkiye ’nin ve dünyanın en meşhur seri katilleri” listeleri yayınlandı, bazı anlı-şanlı yazarlar da İzmir’deki hadiseyi Amerika’da meydana gelen seri cinayetler çerçevesinde yorumladılar. Oraların seri katilleri ile İzmir’deki katil arasında benzerlikler kuruldu, bu olayları konu alan Amerikan filimleri ve diziler anlatıldı ve üç kadının katili, “seri katil” haline getiriliverdi!

Ama, konunun çok önemli bir ayrıntısı farkedilmedi: İzmir’deki cinayetlerin bir “seri cinayet” olmadığı...

“Seri katil” ve “seri cinayet” kavramları sadece Türkiye’de değil, Doğu dünyasında da hiçbir zaman varolmamıştır ve yoktur. Tarih boyunca çok sayıda kişinin canını almış ve adları “Osmaniye”, “Rize” yahut “Salacak Canavarı” gibi cinayetleri işledikleri yerlerin isimleriyle beraber anılan bir hayli katilimiz vardır ama bu kişiler sadece çok kişiyi öldürmüş katillerdir ve “seri katil” olmakla bir alâkaları bulunmaz.

Seri katil, cinayetlerini oyun oynarcasına inceden inceden planlayan ve bu işi bir maksat için yapan kişidir. Bu maksat şöhret olmaktan yahut kendisi gibi hastaların meydana getirdiği bir hayran kitlesi yaratmaktan tutun, yakalanmasından sonra hikâyesini satarak para kazanma hevesine kadar uzanabilir. Ama ortada mutlaka nakış gibi işlenerek hazırlanmış bir plan ve bir amaç vardır.

CİNNET GELENEĞİ
Bizde ise, ardarda işlenen cinayetlerde böyle ayrıntılar bulamazsınız. Cinayetlerin sebebi cinsellik, para yahut katilin psikolojik durumunun yarattığı âni hiddetler veya cinnettir ama bunların hiçbiri plan çerçevesinde ve zevk alınarak yapılan seri cinayetler değildir.

Türkiye’de, üstelik sadece seri katil değil, bir “cinayet edebiyatı” ve “polisiye roman” geleneği de yoktur. Edebi eserlerimizde geçen öldürme hadiseleri, romanın kurgusu içerisindeki sıradan olaylardan ibarettir; temeli sadece cinayete ve o cinayetin çözümüne dayanan tek-tük eserler de şunun şurasında zaten 15-20 seneliktir.

Dolayısıyla, bir psikopatın işlediği cinayetleri Amerikan filimlerinden örneklerle “seri cinayet” şeklinde yorumlamaya kalkışmak, gelecekle ilgili hayallerini başka toplumları ve kültürleri taklid temelinde kuran gençlere lüzumsuz ve tehlikeli ilhamlar vermekten başka bir işe yaramaz.

mbardakci@htgazete.com.tr

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp