Top
Murat Bardakçı

Murat Bardakçı

mbardakci@htgazete.com.tr

01/08/2009

Sarkisyan gelmeyecekmiş! Eee ne oldu? Özür dileyince hani herşey hallolacaktı?

ERMENİSTAN Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan, Türkiye'nin 2010 Dünya Kupası Eleme Grubu'nda Ermenistan ile yapacağı maçı izlemeye gelmek için şartlar öne sürmüş. Sarkisyan, Türkiye'ye ancak "Sınırlar açıldığı ve Ermenistan'a karşı uygulanan ablukaya son verilmesinin eşiğine gelindiği takdirde giderim" demiş.
Hem de nerede? Erivan'da, Sırbistan Devlet Başkanı Boris Tadiç ile birlikte düzenlediği basın toplantısında...
Hatırlarsınız: Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, geçen senenin Eylül'ünde Sarkisyan'ın daveti üzerine Erivan'a gitmiş ve Türkiye ile Ermenistan millî takımları arasında oynanan maçı beraberce seyretmişlerdi. Gül, rövanş maçı için Sarkisyan'ı Türkiye'ye davet etmiş ve "Gelirim" cevabını almıştı.
Serj Sarkisyan, şimdi "Şunu, şunu, şunu yapın, geleyim; yapmadığınız takdirde teşrif etmem" buyuruyor.
Aman efendim, kadem-i şahanenizi bekleyen bizler, teşrifin vuku bulmayacağını öğrendiğimizden buyana mahv ü perişanız! Yıkıldık, bittik, çaresiz kaldık... Teşrifinize kadar "Vuslat yine mi kaldı güzel başka bahara?" şarkısını terennüm edeceğiz demektir!
Şaka bir tarafa... İmzacılar, diyalogçular, Türk-Ermeni dostluk köprüsünün mimarları, kardeşlik, vesaire çığırtkanları, ne oldu? Abdullah Gül'ün geçen sene Erivan'a gidişi ilişkilerde hani yepyeni bir sayfa açacaktı? O malum "özür bildirisinden sonra hani herşey değişecekti? İyiniyetli ama dünyadan habersiz saf Türk entelektüellerinin Ermenistan'a gidip "Sizlere vaktiyle çok kötü şeyler ettiğimiz için af dilemeye geldik" gibisinden komşusunun camını kırmış kabahatli çocuk misali boynu-bükük bir suçluluk hissiyle yaptıkları kapı aşındırmaları hani pek bir işe yarayacaktı? Bütün bunlardan hemen sonra da diyalog başlayacak ve hani hiçbirşey eskisi gibi olmayacaktı?
Samimi söyleyeyim: Türkiye ile Ermenis -tan arasındaki ilişkilerin iki komşu memlekete lâyık bir hale gelmesini ve Ermeni vatandaşlarımızın senelerden buyana gizli de olsa çektikleri sıkıntının da son bulmasını en fazla iste -yenlerden biriyimdir. Zira, 1915 ve sonrasındaki hüzünlü hadiselerin son şahitlerini yakından tanımış, her iki tarafın seneler boyu din -meyen acısını da duymuş ve yakından hisset-mişimdir. Üstelik, -ukalâlık falan zannedilme -sin ama,- ciddî akademik çevrelerin 1915 tehciri konusunda "çok önemli" kabul ettikleri yayınlardan biri de, bendenize aittir.
Dolayısıyla, Türkler ile Ermeniler arasında bir buçuk asırdan buyana devam eden bu tatsızlığın artık bir nihayet bulması gerektiğine inanırım ama "Diyalog, ille de diyalog" diye tutturup bu kavramın ardına sığınarak suçluluk kompleksi içerisinde herşeyi alttan almamak şartıyla.
Aslında, Serj Sarkisyan'ın da işinin zor olduğunu, zira karşısında Türkiye ile yakınlaşmayı istemeyen güçlü ve hattâ edepsiz bir muhalefetin bulunduğunu da kabul etmek ve söylemek lâzım.
Bu muhalefet, son gövde gösterisini geçen Haziran'da yaptı. Ermeniler'in Türkiye'ye karşı sert bir politika izlenmesini savunmuş olan tarihî Taşnak Partisi, Ermeni işgali altındaki Yukarı Karabağ'ın Türkçesi "Hankendi" olan "Stepanakert" şehrinde iki günlük bir Dünya Ermeni Konferansı topladı. Konferansa katılan 135 delegenin tamamı, Türkiye ile görüşmelere son verilmesi yolunda bir kararı kabul edip Cumhurbaşkanı Sarkisyan'a gönderdiler.
Ve neticede, Sarkisyan, Türkiye'ye dünya kadar şart koşup "İstekleri yerine getirilene kadar gelmeyeceğini" söyledi.
Şimdi, bütün bu işlere kalkışanların, şirinlik muskaları takınıp özür bildirileri imzalayanların, 1915'teki Türk yönetimini alenen yerden yere vuranların ve Cumhurbaşkanı'nı Erivan'a kadar götüren dış politika amatörlerinin, çaldıkları bu bozuk mayanın tutmama sebebini anlayacak iz'anları ve yüzleri kaldı mı ve bundan sonraki teslimiyet projeleri nasıl olacak, pek merak ediyorum.
Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp