Top
Meriç Müldür

Meriç Müldür

mmuldur@htgazete.com.tr

04/09/2009

Demirören korkuyor mu?

İki kupalı sezon bile Beşiktaş'ta başkana yönelik eleştirileri kesemedi. Hakikaten de akıllara durgunluk veren yanlış işler yapıldı. Bedavaya elden kaçırılan futbolcular, astronomik rakamlara gelen yeni isimler.
Fiyaskolar yaşandı. Milyon milyon eurolara alınan, başkanın "Bu futbolcular pahalı diyenin alnını karışlarım" dedikleri, neredeyse ceplerine para konarak yollandı. Bedavaya kaptırılan isimler büyük paralar ödenip geri alındı.
Bu süreçte de inanılmaz dedikodular üretildi, kulübün, menajerlerin kazanç kapısı yapıldığı söylendi. "Başkanın herkese diyet borcu var" dendi.
Daha neler neler. Ama Yıldırım Demirören de çıkıp hiçbirisine dobra dobra yanıtlar veremedi.
Şimdi kongre yaklaşıyor. Başkanın işi bu kez gerçekten zor. O da bunun farkında. Celal Kolot'a futbol şube sorumluluğu teklif etti. Beşiktaş kulislerinde bu öneri kongre taktiği olarak yorumlanıyor. Kolot'un başkan adaylığının önünü kesmek amacıyla böyle bir teklif sunduğu iddia ediliyor. "Demirören korkuyor" deniyor.
Muhalefet kanadında da kongre sürecinde izlenecek yol haritası ile ilgili çalışmalar sürüyor. Aday olması için Murat Aksu'ya çok ciddi bir baskı sözkonusu.
Gelişmeleri yakından takip eden bir isim daha var. Camiayı kucaklayacak, güven duyulacak birilerinin, dinamik bir ekibin göreve soyunmasını bekliyor. Demirören'in karşısına bu kez de güçlü bir rakip çıkmazsa adaylığını koyacak. Kendisinin izni olmadığı için ismini şimdilik açıklayamıyoruz. Ama şunu söyleyebiliriz ki, ciddi projeleri olan, vizyon sahibi, herkesin tanıdığı, sevdiği, saygı duyduğu bir isim.
Güçlü bir yönetim oluşturursa, Demirören'in güvendiği dağlara karlar yağabilir. Kemikleşmiş, Demirören'e mideden bağlı (!) oylar olsa da, sandıkta başkanı yıkıp geçebilir.


Aziz Yıldırım ile Marco Aureilo arasında geçtiği iddia edilen bir diyaloğu geçen hafta bu sütunlarda gündeme getirmiştik. Yazı üzerine sayın başkan aradı, hem Marco hem de Edu hakkındaki gerçekleri anlattı.
Kendisinin Marco'yu çok sevdiğini, bu futbolcunun menajerinin oyununa geldiğini söyledi. Bedava giden oyuncu bedava döner mantığından hareketle muhatap almadıklarını ifade etti. Değil Aurelio hiçbir futbolcunun kendisine rest çeker tarzda bir diyaloğa giremeyeceğinin altını çizdi, "Madem o kadar delikanlı adam, dönmek için Şekip Mosturoğlu'na niye yalvardı?" dedi.
Başkanın Edu için söyledikleri ise çok çarpıcıydı. Önce kendi aktardı, ardından telefonu Şekip Mosturoğlu'na verdi.
Öncelikle şunu belirtmeliyiz ki Fenerbahçe Edu'ya çok vefalı davranmış. "İster Türkiye'de ister Brezilya'da tedavi ol", "Brezilya'da veya başka bir ülkede 6 aylığına bir takıma git, sonra bize dönersin" gibi seçenekleri de içeren öneriler bile sunulmuş.
Edu ise "Paramı verin gideyim" diye tutturmuş. Hatta yöneticilere demiş ki "Benim iyiliğim için çok uğraşıyorsunuz sizlere teşekkür ederim. Ama ben keyfime bakıyorum, siz de öyle yapın."
İnsan şaşırıyor. Kapalı kapılar ardından yöneticilere teşekkür bile eden Brezilyalı, ülkeden ayrılırken havaalanında gazetecilere tam tersi yönde, haddini de aşan açıklamalar yapıyor, olayı FIFA'ya taşıyacağını bile söylüyor. Belli ki gözü doymamış. Yıllarca ekmek yemiş, hayatı boyunca hiçbir ülkede göremeyeceği paralar kazanmış, ama yetmemiş. Plan belli. Hem Fenerbahçe'den para koparacak, hem gidecek Brezilya'da bir takımla anlaşacak, oradan da parayı kapacak. Görürsünüz yakında kokusu çıkar.


Galatasaray bu sezon flaş bir kadro kurdu. Sansasyonel isimler taraftarı da coşturdu, Cim-Bom içerde dışarda kapalı gişe oynuyor. Tribünler şampiyonluğa şartlanmış. Şartlanmış ama ölçüyü de kaçırmaya başladılar.
Kayseri ve Ankaraspor maçlarında Beşiktaş'a koro halinde küfür yağdırdılar. Musalla taşını bile küfürlerine alet ettiler. Bekledik acaba Ali Sami Yen'deki temsilciler Turgay Polat, Turgut Durukan raporlarına ne yazacak, Galatasaray'e ne ceza çıkacak diye. Öyle ya küfürden dolayı kulüplerin başı geçen sezon az ağrımamış, sahalar kapatılmıştı.
Disiplin Kurulu'ndan çıka çıka "stadyum çimlerinin statüye aykırı şekilde sulanmasından dolayı talimatlara aykırılık" nedeniyle ihtar cezası çıktı Galatasaray'a.
Acaba diyoruz, Galatasaray maçlarında temsilciler küfürleri mi duyamıyor (!), talimatlar mı değişti?


Transferlerdeki gariplikler neden hep Beşiktaş'ta yaşanır akıl alır gibi değil. Her transfer soru işaretleri ile dolu olur mu? Şimdi de gündem Tabata.
Oyuncunun gerçek sahibi Santos mu, Goias mı, Gaziantep mi?
Antep'e verilecek 8 milyon Euro'nun 4 milyonu Brezilya'ya mı transfer edilecek?
Beşiktaş bu oyuncuyu iki aydır istiyor, Antep başkanı ısrarla satmam diyordu. Aradan geçen bu süre bonservis operasyonu için zaman kazanmak amacıyla mı kullanıldı?
Geçtiğimiz hafta içinde Beşiktaş Tabata'ya ödeyeceği parayı açıklarken, bonservis ücretini ne maksatla iki gün sonra bildirdi. Veya bildirmek zorunda kaldı?
Gaziantep bonservisi 2008 yılında mı geçtiğimiz hafta mı aldı?
Tabata'nın bonservisi için ödenen rakam 400 bin Euro mu, 750 bin Euro mu 850 bin Euro mu, 2 milyon 700 bin Euro mu?
Tabata 8 milyon Euro eder mi etmez mi?
Beşiktaş kandırıldı mı, işin içinde hayali menajerler, çakma faturalar var mı yok mu?
Bu sorular uzayıp gider.
Bunların dışında bizim dikkatimizi çeken farklı iki yönü daha var bu transferin.
Birincisi. Başkan ve yöneticiler diyor ki Tabata hocanın tercihi. Mustafa Denizli diyor ki, "İlk tercihimiz değildi. Bizim için ön planda olan isimlerle anlaşamayınca Tabata'yı aldık."
Geçen sezon sonradan takıma katılan Yusuf ve Ernst gibi katkı sağlarsa, maçlar kazandırırsa sorun yok. Tersi olursa belli ki fatura hocaya çıkacak.
İkincisi. Fenerbahçe ve Galatasaray da transferde bonservis bedellerine milyon eurolar ödüyor. Ama ödeme planını 3-4 yıla yayıyor. Beşiktaş da bazı isimleri alırken aynı yolu seçti, Tabata hariç. Tabata'nın parasının 2 milyon Euro'sunu bu yönetim ödeyecek, 6 milyon Euro'su ise yeni yönetime kaldı. 2010 yılında Gaziantep paranın tamamını almış olacak. Beşiktaş 1 yıl içinde ödeneceğini taahhüt etti.
Demirörenler ile Gaziantep Başkanı aynı zamanda iş ortağı. Ama bu nasıl ortaklıktır ki kazanan hep Antep oluyor? Madem hem bu kadar iyi dostsunuz, hem de ortaksınız, bari ödeme planını 4 yıl yapsaydınız.
Bu nasıl mantık bu nasıl ortaklık, açıkçası biz anlayamadık.


 
Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp