Top
Heja Bozyel

Heja Bozyel

heja@htgazete.com.tr

16/05/2015

‘Ezandan etkilenip şarkı yaptım’

EkşiFest’in bu yıl programındaki her isim diğerinden heyecan verici. En büyük bombanın Selda Bağcan ve Tel Avivli grup Boom Pam olacağı festivalde, Elijah Wood ve Turquise Wisdom’dan oluşan Wooden Wisdom da sahne alacak. Yani Türkiye’yi çok seven ve büyük bir Selda Bağcan hayranı olan Wood, idolüyle aynı sahneyi paylaşacak. Fransız gruplar Dub Inc. ve La Rue Kétanou, Lübnanlı grup The Wanton Bishops, Arjantin ve Kolombiyalı üyeleri Che Sudaka diğer heyecan verici sanatçılar... Yerlilerdense Grup Ses Beats, Ars Longa, Burcu Tatlıses, Bandista, Cemiyette Pişiyorum gibi isimler var. Türkiye’ye gelmeyi çok seven caz müzisyeni Carmen Souza da bu çok ülkeli, çok müzikli, çok kültürlü festivalin renkli isimlerinden biri.

Türkiye’ye çok kez geldiniz, İstanbul’la ilgili en çok sevdiğiniz şey ne?

Evet, İstanbul en sevdiğim şehirlerden biri. Sürekli hareket halinde olmasını, hiç uyumamasını seviyorum. Lizbon’a benzemesi hoşuma gidiyor, ara sokaklarda yürümeyi, pazarlara gitmeyi seviyorum. Türk dinleyicisinin sıcaklığı ve heyecanı harika. Türkiye’de hep çok iyi karşılanıyorum.

Turnedeyken ev özlemiyle nasıl başa çıkıyorsunuz?

Londra’da yaşayan bir Portekizli olarak ev özlemiyle her gün burun burunayım. Biraz Portekiz yemekleri ya da annemi hatırlatan Cachupa’yı pişiriyorum arada. Londra’daki bir Portekiz kafesine gidiyorum sık sık. O kafeye girdiğim anda sanki bir zaman makinesine giriyorum ve göz açıp kapayana kadar kendimi Portekiz’de buluyorum.

Bildiğim kadarıyla şarkılarınızı farklı şehirlerde, farklı stüdyolarda kaydediyorsunuz...

Evet, program yoğun olunca öyle yapıyoruz. Ama sonuçta artık kayıt şartları değişti. İyi bir müzik, iyi müzisyenler, iyi bir mikrofon, bilgisayar, bir oda ve iyi bir elektrik yeterli. Kayıt için gerekli ekipman o kadar çok küçüldü ki her yere taşınabiliyor.

Bu size kendinizi bir modern göçebe gibi hissettiriyor mu?

Aslında evet, tam da öyle hissediyorum çünkü çoğu zaman turnede o şehirden bu şehre, o ülkeye yolculuk ediyorum.

Farklı şehirler şarkılarınızı nasıl etkiliyor?

Mesela İstanbul’da bazı şeyler kaydettim, muhakkak o şarkılarda ezan makamı olacaktır. Çok seviyorum dinlemeyi. Ayrıca eminim Theo, o şarkıları bizimle birlikte çalacak çok başarılı Türk müzisyenler de bulacaktır. Neredeysen müziğin de değişir çünkü sen değişirsin.

Çocukken ilk söylediğiniz şarkıyı hatırlıyor musunuz?

Bir sürü Cape Verde şarkısı vardı. Küçükken hep duyduğum gruplar, Voz de Cabo Verde, Travadinha, Bana, Luis Morais, Humbertona’nın şarkıları.

Ne hakkındaydı o şarkılar?

Bu grupların çoğu devrim, bağımsızlık hakkında şarkılar yapardı. 70’lerin grupları çünkü. Babamın oldukça geniş bir plak koleksiyonu vardı. Bir de annemle babam beni her pazar kiliseye götürürdü. Kilise ilahilerini, şarkılarını da söylerdim o yüzden.

Hiç unutamadığınız, duyunca sizi duygulandıran bir Cape Verde şarkısı var mı?

Çok var. Cape Verde müziği genellikle “Sodade” yani birini ya da bir yeri özlemek hakkındadır. Ya da günlük hayat, deniz hakkında... Biraz melankolik, hüzünlü şarkılardır.

MÜZİK VE YEMEK

Kachupada albümünüzün adını bir Cape Verde yemeğinden almışsınız. Tatları ve müziği nasıl birleştirdiniz? Kachupada içinde çok fazla malzeme olan, renkli bir yemek. Müziğimin de öyle olduğunu düşünüyorum. Cape Verde ritimleri ile caz karışımı müziğim.

YENİ ALBÜM YOLDA

“Carmen Souza ve Theo Pas’cal olarak Epistola adlı bir abüm yapıyoruz. Theo, prodüktör, besteci ve şahane bir arkadaş. 13 yıldır birlikte çalışıyoruz, birlikte şarkı yapıyoruz. Epistola yolda ve Türkiye’de dinleyicilerle paylaşmak için sabırsızlanıyorum. Aynı zamanda PSK adlı (Theo Pascal, Carmen Souza ve Kacomanolis) bir triomuz var. 2016’da albüm kaydedeceğiz.”

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp