Top
Güntay Şimşek

Güntay Şimşek

gsimsek@htgazete.com.tr

22/05/2014

Madenler için bağımsız denetim şart!

“Soma faciası”nda iş dönüp dolaşıp aynı yere getiriliyor. Özel sektör veya işadamlarının kabahatleri, sorumlulukları üzerinden yorum yapılınca asıl detaylar kaçırılıyor. Madenlerde yetki veren kamu tarafının çok sıkı bir şekilde denetlenmesi gerektiğini ve bunun nasıl olacağını hiç irdelemiyoruz. Madencilik zor olduğu kadar maliyeti oldukça yüksek bir sektör. Özel kuruluşların iş tecrübesi, iyi eğitimli personel, yeterli sermaye ve belli bir makine parkına sahip olması şart. Bazı maden ocaklarının her açıdan iyi işletilebilmesi, istihdam sağlayarak ülke ekonomisine kazandırılması için devlet, özel sektörü teşvik de edebilir. Ama Soma veya diğer madenlerde olduğu gibi kamu tarafı da en az özel sektör kadar paranın, gelirin peşine düşerse bu tarz facialar da kaçınılmaz olur.
2006’da Soma Kömür İşletmeleri Müdürü olan ve “Soma faciası” sebebiyle tutuklanan Ramazan Doğru’nun, “İş sağlığı ve güvenliği yönetmeliğinde belirtilen şartlar yerine getirilmezse çalışma şansı ortadan kalkıyor” şeklinde Global Enerji’ye açıklaması olmuştu. Bugün tartıştığımız kaza da tam da bu gibi ihmallerden kaynaklanmış durumda.
Soma Kömür İşletmeleri rödovansla çalışıyordu. Sahadaki özel sektör lisansını Türkiye Kömür İşletmeleri (TKİ) ile birleştirerek, daha önce 100 dolara mal edilen kömürü, 23 dolara devlete satmakla övünüyordu. Yine o tarihlerde Ramazan Doğru da işçilik, emniyet gibi maliyetlerin artmasından şikâyet ediyordu. Genel Maden İşçileri Sendikası (GMİS) yetkilileri de 2006’da madencilik sektöründe denetimin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na bağlı birimler tarafından yapıldığını, fakat bu birimlerin madencilik sektörünün ihtiyaçlarına göre nicelik ve nitelik açısından yeniden yapılandırılmasının gerekli olduğunu vurgulamışlardı, tam 8 yıl önce. Demek ki dinleyen, dikkate alan olmamış, kazalar bağıra bağıra gelmiş.
Özet: İlgili kamu kurumlarını, sendikalar ve işvereni denetleyecek bağımsız bir kurumun tesis edilmesi şart...

 

Cübbeli Ahmet Hoca ile Yılmaz Özdil’in ortak yanları

Cübbeli Ahmet Hoca, 17 Ağustos depreminden sonra Yalova, İzmit, Adapazarı gibi yerlerin ismini anarak, “Mevlam zina yuvalarını vurdu” mealindeki sözleriyle güya büyük felaketi tevil etmişti. Sonra bu yerlerin adını verdiği için pişman olduğunu söyledi. Fatih Altaylı’nın Tek Tek programında, “Deprem olsa yine söyler misiniz?” sorusuna ise yine aynı tonda başka bir şaşırtıcı cevabı vermiş, şu ifadeyi kullanmıştı: “Her doğru her zaman söylenmez.”
Dönelim Hürriyet yazarı Yılmaz Özdil’in, “Soma faciası” sonrası Halk TV’de uzun süredir tartışılan, tepki çeken, hatta olaydan sonra en fazla gündeme gelen sözlerine:”O işçiler için bu kaza normaldir, hatta müstahaktır.”
Özdil de tepkiler üzerine, Cübbeli Ahmet Hoca gibi ilginç cümleler kurdu. “Bu işçilerin cebine para koyup mitinglere Akhisar’a, Manisa’ya, hatta İzmir’e götürdüler” sözlerini Başbakan Erdoğan’ın “Bunlar olağan şeyler, literatürde iş kazası diye bir olay var. Burada da oldu. Bunun yapısında, fıtratında olan şeyler” şeklindeki garip açıklamalarıyla tevil etmeye çalıştı.
Henüz Cübbeli gibi geri vites takmış, “Her doğru her yerde söylenmez” mesabesine de gelmiş değil Yılmaz Özdil. Ancak saçma sapan açıklamalarıyla “Soma faciası”nı başka boyutlara taşıdığını, kutuplaşmaya katkı sağladığını söylemek mümkün.
Galiba bu ülke insanın fıtratında dindar olsun, laik olsun, şu veya bu kisveye bürünsün bir tuhaflık var. Bırakın madencinin doğasını, bu tipteki insanlarımızın fıtratına bakın...

 

Bakan Elvan’ın Berlin çıkarması

İki yılda bir düzenlenen Berlin Havacılık Fuarı’nda (ILA) Türkiye, ortak ülke statüsünde katılım sağladı. Bu sebeple de fuarın açılış kurdelesini Almanya Başbakanı Angela Merkel ile Ulaştırma Bakanı Lütfi Elvan birlikte kesti. Türkiye’de 2 yılda bir yapılan Airex fuarının gelişmediği, hatta geri gittiği dikkate alınırsa Bakan Elvan’ın bu adımının çok yerinde olduğunu düşünüyorum. Keşke bu işbirliği süreklilik kazansa...

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp