Top
Güntay Şimşek

Güntay Şimşek

gsimsek@htgazete.com.tr

21/02/2013

Mevlânâ ekonomisi...

Aslında Türkiye'nin ithalat politikasına uyan en güzel yakıştırma, yazımın başlığına koyduğum "Ne olursan ol, ne mal üretirsen üret, nasıl getirmek istersen öyle getir" mantığıyla örtüşen "Mevlânâ ekonomisi" ifadesidir. Çünkü Türkiye böyle bir ülkedir. Adam 100 milyon dolarlık ithalat yapar, buna karşılık bir milyon dolarlık ihracatçıdır, ama ihracatçı işadamı olarak ortalıkta salınır. İthalat lobiciliği böyle çalıştığından ve bir Türkiye İthalat Meclisi (TİM) olmadığından her malın Türkiye'ye rahatça gelmesi için gizli bir el sürekli devrede olur.
Mesela Türkiye'de doğalgaz boru hatlarında yıllarca siyah borular tercih edildi. Ama o dönemde PETKİM bir kamu şirketi olmasına rağmen onun ürettiği "mavi boru", mevzuatlara ithalat lobisi kanalıyla konulan "siyah boru" şartı sebebiyle satılamadı. Devlet adam olmadıktan sonra isteyen istediğini döşeyebiliyor.
İtalya'da Fiat, Almanya'da Mercedes ve diğerleri, Fransa'da Renault ve Citroen araçları neden yaygın şekilde kullanılıyor? Bu ülkeler Avrupa Birliği üyesi değil mi? Bunlarda gümrük vergileri kaldırılmadı mı? Peki, nasıl oluyor da daha çok kendi araçlarını tercih ediyorlar? Masa altı teşvikler, destekler, özel uygulamalar var demek.
Otomotivde babayiğit aramakla da olmuyor. Çünkü Türkiye'nin taşeronluğunu üstlendiği otomotiv şirketlerinde de yerlilik oranı giderek düşüyor. Toyota, Fiat ve Renault veya diğer markalar Türkiye'deki fabrikalara yeni modeller vermezlerse ne olacak? Hangi kritik donanımı, malzemeyi veya modeli burada üreten var?


Avea'yı büyük bir risk bekliyor

2012 yılı sonu itibarıyla toplam 3 milyar 475 milyon TL gelire ulaşan Avea, 2012 yılı sonunda abone sayısını da 13.5 milyona yükseltmiş. Peki, abonesinin büyük çoğunluğu kamu personeli olan Avea'da bu tablo 2013'te nasıl olur veya olacak?
Avea'nın 2012 yılı sonu sonuçlarını Türk Telekom Grup CEO'su Hakan Kanafani ve Avea CEO'su Erkan Akdemir beraber açıklamışlar. Ancak bence önemli detayı, yani kamu abonelerinin geleceği hususunu atlamışlar. Çünkü 2003 yılında Milli Eğitim, Adalet ve İçişleri Bakanlığı başta olmak üzere çeşitli bakanlık personeli Avea'ya abone yapıldı. Ve 10 yıllık sürede 2013'ün çeşitli aylarında peyderpey dolacak. Bakanlıklar, personelinin cep telefonu hizmeti için ihaleye çıkacaklar. Dolayısıyla Avea'nın en sadık ve en fazla gelir getiren faturalı kamu aboneleri riskli bir durum arz ediyor.
Avea'nın 2012 yılında ortalama 341 dakika abone başına konuşma süresiyle Türkiye'nin en çok konuşturan operatörü olmasının nedeni, telefonda uzun uzun konuşan kamu personeli. Toplam faturalı abone sayısı yaklaşık 6 milyon olan Avea'da faturalı hat sahiplerinin yüzde 90'ının kamu personeli olduğu tahmin ediliyor. Özetle, nereden baksanız 5.5 milyon abone bu sene uçup gitme riskiyle karşı karşıya.


Tek şebeke, tek konsorsiyumla rekabet olur mu?

Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, GSM operatörlerini yani cep telefonu cephesini yerli teknolojiyle tanıştırmak için önemli, ancak ciddi eksiklikleri olan tartışmaya müsait, rekabete kapalı olan bir adım attı.
2016 yılında tamamlanacak dördüncü nesil, yani 4G için ULAK ismi verilen Haberleşme Teknolojisi Geliştirme Projesi'nde yerli baz istasyonlarının hizmete girmesi için Aselsan, Netaş ve Türk Telekom bir anlaşma imzaladı. Niyet güzel, ama bu iş böyle olmaz. Böyle olursa sadece birileri kayırılmış olur; biz aboneler ve doğal olarak GSM operatörleri Turkcell, Vodafone ve Avea kazıklanmış olur. O kadar.
Öncelikle böyle bir teknoloji geliştirilmesi için 2 veya daha fazla yerli konsorsiyum ya da şirketin teknoloji geliştirmede yarıştırılması gerekir. İkinci husus ise tek şebeke üzerinde 3 GSM operatörünün nasıl rekabet edeceği mevzusudur. Burada en azından belli nüfus yoğunluğunun üzerindeki şehirlerde iki şebeke üzerinde rekabet yolunun açılması gerekir.
Yapılmak istenenin THY'yi sadece bir uçuş hattında, Airbus uçaklarına mahkûm etmek anlamına geldiğini söylemeye gerek var mı? Peki dünyada da böyle bir uygulama var mı?

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp