Top
Güntay Şimşek

Güntay Şimşek

gsimsek@htgazete.com.tr

11/04/2013

SSM AVM'si süper olmuş!

Hafta başında yolum Ankara'ya düştü. Gitmişken bir teklifi geri çeviremedim ve kendimi Milli Savunma Bakanlığı Savunma Sanayii Müsteşarlığında (SSM) buldum. Geçen yıl taşındıkları bina olabildiğince konforlu yapılmış, iyi malzeme kullanımından imtina edilmeden keselerin ağzı açılmış. Hayırlı olsun. Çankaya'da dere yatağını kendilerine uygun gördükleri mekânda dilerim uzun ömürlü olurlar. Ama vizyonları dere yatağıyla sınırlı olduğu için gelecekleri ne kadar parlak olabilir bilemem. SSM'de para bol olabilir, ama koca Ankara'da Kirazlıdere'ye saçılacak kadar fazla olmamalı.
Milli Savunma Bakanlığı'nı, SSM'yi, Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı'nı (TSKGV) ve şirketleri Aselsan'ı, TAI, TEİ, Havelsan ve Roketsan'ı yeri geldiğince eleştiriyorum. Bu son gezimde şu kanaate vardım. Az eleştiriyorum. Daha objektif kriterlerle belki gelişmiş ülkelerden örnekler vererek daha çok ve daha kaliteli eleştiri gerekiyor. Başka türlü savunma sanayiinde kalkınmamız söz konusu olamaz. Çünkü Ankara'da Ali'nin külahını saçma sapan sebeplerden Veli'ye giydirme hastalığı var. Tek işveren konumundaki SSM bile TSKGV, şirketlerinin ya kabiliyetlerinden haberdar değil, ya da...
Çünkü işi ehline vermediklerine dair çok örnek var. Yetmezmiş gibi bu şirketler arasında görev alanlarına göre işbirliği de söz konusu değil. Ayrıca bu milli şirketler maalesef tuhaf ideolojik yaklaşımlardan dolayı Anadolu insanına da açık değil. Ya paşa çocuğu olacaksın ya da paşaların onayı ile paşa paşa gidip gelecek imkânlar arayacaksın. Diğer türlü dünyanın en iyi üniversitesini bitersen bile hikâye. Bana inanmıyorsanız milliyetçi, vatansever kadrosundan yorum yapan emekli General Armağan Kuloğlu'na sorun.
Sakın ola yorumlarım, buralar politikleşsin, siyasetin güdümünde "İt oynamış yonca tarlasına çevrilsin" şeklinde algılanmasın. Çünkü savunma sanayiinde devletten hazır iş alan şirketlerimiz, yabancı şirketlerle yaptıkları anlaşmaları, kurdukları ilişkileri, kardeş şirketlerle, yerli firmalarla kurmaktan acizler. Aynı alanda daha farklı ürün geliştirmek, pazarı genişletmek, yurtiçinde rekabetin önünü açmak için de bir gayretleri yok. SSM bazen bir işi alakasız şirkete veriyor, diğerlerine de sen karışma diyebiliyor.
Ankara turumda Aziz Yıldırım ve kardeşi Ali Yıldırım da benim dışımdaki insanlar tarafından telaffuz edilince dikkatimi çekti. Mesela Baki Gökbayrak'ın Yönetim Kurulu Başkanlığı'nı yaptığı DEARSAN'ın SSM'den aldığı gemi ihalesinin 400 milyon dolarlık teminat mektubunu bizzat Ali Yıldırım vermişmiş. Halbuki ben Ali Yıldırım'ı Fenerbahçeli biliyordum!


Esenboğa da rant kapısına kavuşmuş!

Esenboğa Havalimanı'nın geliş katında aracıyla bekleyen arkadaşımla buluşmak üzere dışarı çıkmak için her zaman kullandığım kapıya yöneldiğimde tuhaf bir manzarayla karşılaştım. Önüne bir tabela koyup, "Başka kapıya" diyerek, mevcut ve en işlek kapıyı iptal etmişler. Neden mi?
Benzer uygulama daha önce Atatürk Havalimanı Dış Hatlar'da yapılmış ve en fazla kullanılan kapılar iptal edilip iki köşedeki en uzak noktalarda açılan yeni kapılara insanlar mecbur kılınmıştı. Böyle bir geri zekâlılık dünyanın hiçbir terminalinde yok. Bütün havalimanlarında yetkililer, terminallerden rahat ve hızlı çıkılması için çaba sarf eder, başarılı olanlar da bununla övünür. Bizdeyse metazori uygulamayla en kötüsü yapılıyor. Neden mi?
Çünkü birileri rent a car işine girmiş ya da bir yerlerden iş kotarıp havalimanında ofis açmışlar, iş yapabilmeleri için de havalimanı yetkililerine bastırıp çıkış kapılarının yerlerini değiştirmişler. Böylece yolcular önlerinden geçecek, bizimkiler de onları kazıklayacak fırsatı yakalayacaklar. Tezgâh bu. Adaletle, hakkaniyetle zerre ilişkisi olmayan, her türlü haksızlığı önceleyen bir yaklaşım. Çok ucuz, bayağı, tam bir uyanık kasaba tüccarı üslubu. Gözlerimizin önündeki havalimanlarında, böylesine göstere göstere rant kapısı olur mu? Elbette olur?
Neden mi? Ya gidin işinize...

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp