Top
Gökhan şen

Gökhan şen

gsen@bloomberght.com

24/12/2019

Amerikan yaptırımları ve piyasa etkileri

ABD’nin küresel sisteme etki etme sistematiği değişiyor.

Özellikle 11 Eylül sonrasında, anlaşmazlık yaşandığında ABD tehlikeyi uzakta önleme ve ‘demokrasi ihraç etme’ prensipleri uyarınca hareket etti. ABD askerinin botunu mutlaka anlaşmazlık yaşanan ülkede görürdük.

Obama’nın son döneminde bunun değişmesi gerektiği ve dikkatin Asya’ya kayması gerektiği değerlendirildi. Yıllar içinde görüldü ki Asya’ya gidene kadar atılacak çok fazla adım vardı. Üstelik bunların önemli bölümü bizim de komşu olduğumuz coğrafya içindi.

Hatta ABD asker yollamak şöyle dursun mevcutları çekebilmek adına politika üretmeye çalıştı. Herhangi bir dış politika başarısı olmayan Başkan Trump bunu Afganistan’da denedi; taraflar anlaşamadılar. Suriye’den olaylı bir şekilde çekildi ve NATO içinden eleştiriler aldı.

ABD’nin asıl silahı artık Dolar, ticari yaptırımlar ve gümrük vergileri haline geldi.

*

ABD, İran’ı vekalet savaşları yürüten ve İsrail’i devamlı tehdit eden ‘terörizm destekçisi’ ülke olduğundan ABD P5 + 1 olarak anılan nükleer anlaşmasından çekildi ve eskiden kalma ekonomik yaptırımları fazlasıyla yeniden devreye aldı. Obama döneminde devreye giren ‘uranyumu kitle imha silahı olacak seviyeye kadar zenginleştirmeme’ anlaşması sonrasında İran 50 milyar dolara varan yatırım alacaktı. Hatta Türk girişimciler için de imkanlar büyüktü.

Petrol ihraç ambargosu ve Dolar ile tehdit etme sonunda İran’ın kırılgan ekonomisi sert yıllık daralmalara gebe kaldı. Kuru %75’e varan devalüasyon yaşadı ve ülkede iç karışıklıklar yaşandı.

Ticari tehditlerden nasibini alan bir başka ekonomik aktör Çinli teknoloji şirketi ZTE olmuştu. 2018 yılında ABD’li şirketlerin ZTE ile ticaretleri yasaklanınca şirket hisseleri Hong Kong borsasında 34 dolardan 9 dolara kadar çekilmişti. Birçok ödün karşılığında şirketin kimi alanlarda önü açıldı. Ancak teknoloji konusundaki rahatsızlık burada bitmeyecekti.

Entelektüel hırsızlık ve teknoloji transferi suçlamalarıyla karşılaşacak olan bu kez Huawei oldu. 5G, internet alt yapısı, iletişim teknolojileri ve ürün konularında küresel rekabette listenin en tepesine yerleşen şirket ABD tarafından zorlanmaya başladı. Avustralya, İngiltere ve Kanada gibi ülkeler alt yapı ihalelerine girmekten Huawei’yi alıkoyarken, hali hazırda ABD de bu şirkete birçok engel çıkarmaktadır.

Başkan Trump’un ticaret savaşları konseptiyle ekstra gümrük tarifesi uyguladığı ülkeler arasında yer alma korkusuyla Japonya birçok malda ABD çiftçisine gümrük uygulamama kararı almıştır. Sadece vergileri yükseltme tehdidi ile bunun gerçekleşmemesi karşılığında Japon çiftçiler dezavantajlı konuma gelmek durumunda kalmışlardır.

Ticaret savaşlarının en büyük kurbanlarından biri hiç şüphesiz Çin olmuştur. Yaklaşık 350 milyar dolarlık ABD ihracatının 1 yıl içinde fazladan 10 puan vergilendirildiği Çin, aynı zamanda kur manipülatörü olmakla etiketlenmiş ve ABD ile Faz 1 Anlaşması adı altında geçici bir sulh ilan etmek durumunda kalmıştır.

Finansal yaptırımlar ve kişi bazlı Dolar cinsi varlıklar ile tehdit gören ülkelerin başında belki Rusya gelmektedir. Genişlemeci Rus jeopolitiği, karşılığını borçlanma araçlarına erişim imkanlarının kısıtlanması olarak dahi aldı. Birçok Rus şirketi, bürokratları ve vatandaşları ayrıca mal varlıklarının dondurulması ve ABD vizelerinin kadük olması gibi sonuçlarla karşılaştılar.

Bu süreç zamana yayıldığı için birçok defa Rus varlıklarında olumsuz fiyatlamalar görsek de hayatın devam ettiğine şahit olduk.

ABD yaptırımlarının farklı ekonomik aktörlerde farklı sonuçları oldu.

*

Trump tarafından imzalanan dev savunma bütçesinde de Türkiye’ye ilişkin detaylar vardı. ABD’nin hasımları ile mücadele edilmesi mealindeki CAATSA yaptırımlarının uygulamaya alınması bunlardan biri. İlgili ülke, şirket ya da kişiye dönük yaklaşık 12 yaptırımdan oluşan eylem setinden seçmek zorunda artık Başkan.

Buradaki püf nokta menünün başlangıcından mı yoksa tatlılarında mı seçim yapılacağı. Örneğin, kişiler bazında finansal yaptırımlar seçmek de mümkün bir hedefin para piyasalarını ya da bankacılık sistemini bloke edebilecek yaptırımlar da tatbik edilebilir. Bu yaptırımların devreye gireceğini zaten iki ABD meclisinden de ezici çoğunlukla geçmesinden ötürü biliyorduk. Bu sebeple artık piyasa adına haber değeri yok.

Yaptırımların şiddetini ise bilmiyoruz. Başkan Trump’un önceki açıklamalarında Türkiye’ye Obama döneminde adil şekilde davranılmadığını defalarca ifade ettiğini gördük. Bu sebeple, CAATSA sonucu gelecek yaptırımların kimi şirketler bazında ya da kişiler özelinde kalacağı beklentisi piyasada hakim görüş. Sonuç olarak, Türk finansal piyasaları yaptırımlardan çekinmiyor.

Ülkemizin F35 programından çıkarılması elbette olumsuz kabul edilebilir. Ne var ki bu finansal piyasalarda fiyatlanan bir gelişme değil. Belki savunma stratejimiz ve kimi şirketlerimiz için olumsuz olan bu gelişme ekonominin tümüne doğrudan nüfuz edebilecek nitelikte değil.

Türk Akımı hakkında alınan kararla bitirelim. Burada da Türkiye’nin, ABD’nin Rus nefretinden payına düşeni aldığını söylemek mümkün. Keza aynı savunma bütçesinde Kuzey Akımı 2 olarak da bilinen Rus – Alman gaz boru hattı için de belli bölümler var. Ukrayna’yı by-pass eden bu boru hattı için ABD, İsveçli Allseas şirketine sert şekilde uyarıda bulunuyor. Şirket, 2.400 kilometrelik hattın son 300’ünün borularını döşemek üzere iken gelen uyarıdan ürküp işi dondurduğunu açıkladı.

Ne var ki hem Kuzey Akım 2 hem de Türk Akımı belli ki tehditlere rağmen tamamlanacaklar ve devreye girecekler. ABD yaptırımları sebebiyle Türk varlıklarında da herhangi bir oynaklık şu ana kadar yaşanmadı.

Yaptırımlar dünyanın sonu değil. Hayat devam ediyor. Ancak hazırlıksız ve güçsüz olanların canını acıtıyor. Bugün ve şu durumda korkacak bir şey yok. Ancak ABD ile politikası yüzde yüz örtüşmeyen her ülke bu yeni yaptırım gücüne hazırlıklı olmak zorunda.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp