Top
Fatih Altaylı

Fatih Altaylı

faltayli@htgazete.com.tr

23/10/2013

Demokrasinin reklamlara yansıması

BİR çikolatalı ürünün reklamlarındaki değişim gözünüze çarptı mı bilmem.
İsmi lazım değil, fındıklı bir çikolata kremasının reklamlarında geçmişte "Özenle seçilmiş Türk fındıkları" ibaresi kullanılırdı.
Bir süre önce aynı reklamdaki bu ifade değiştirildi ve "Özenle seçilmiş Karadeniz yöresi fındıkları" haline geldi.
Belli ki, üretici firma "demokrasi" gereği Türk kelimesinin "bazılarında" rahatsızlık yaratabileceğini ve buna bağlı olarak pazar kaybedebileceğini düşünmüş olsa gerek.
Ya da eski reklamın biraz çağdışı veya biraz antidemokratik olduğuna hükmetmiş de olabilir.
Nedenini bilmiyorum.
Hal böyle olunca pazar kaybetme veya çağdışı ve antidemokratik görünme riski taşıyan pek çok ürün var.
Mesela artık "Türk lokumu" demek pek hoş karşılanmaz herhalde.
"Osmanlı lokumu" olabilir mesela.
Ya Türk Hava Yolları ne olacak.
Yıllarca markaya yatırım yap, ona buna sponsor ol, modern bir havayolu izlenimi uyandır ve bir paketle çağdışı, antidemokratik ve hatta ırkçı ol, bu yüzden yolcu kaybet.
Olacak iş değil, Türk Hava Yolları da acilen demokrasiye uyum sağlamalı.
Anadolu Jet fena isim değil ve zaten şirketin malı. Külliyen Anadolu Jet olabilir Türk Hava Yolları.
Ya Türk Standartları Enstitüsü ne olacak?
Ya bu ismi beğenmeyen bazı etnik gruplar "Biz bu standartlara uymayız" derse ki, deme hakları var, bu standartlar pek de demokratik değil, ne yapacağız.
Buna da bir isim siz buluverin artık.
Tabii en pis iş Türk hamamı.
Bazıları "Biz bu hamamda yıkanmayız" dese ne olacak?
Bakın bir fındıktan çıktık nerelere geldik değil mi?
Söylemek istediğim şu aslında:
Demokrasi dediğin başkalarının hassasiyetlerine saygı gösterirken, kendi hassasiyetlerini de minimize etmekten geçiyor.
Fındık kabuğunu doldurmayacak şeyleri kafaya takmamaktan geçiyor.

Medeniyet

BAŞBAKAN Erdoğan'ın dediği doğru.
Yol medeniyettir.
Medeniyetler ya su kenarında oluşmuştur ya da yol kenarında.
Medeniyetler ya yoldan ilerleyerek yayılmıştır ya da sudan ilerleyerek.
Medeniyet yolla ilerler, yolla gelir.
Kimse aksini iddia edemez.
ODTÜ'de ağaçlar kesiliyor.
Doğru.
ODTÜ'de kesilen ağaçların birkaç bin misli ağaç duble yolların inşaatı sırasında zaten kesildi.
ODTÜ'de kesilen ağacın birkaç bin misli ağaç 3. köprünün bağlantı yolları için kesilecek.
Başbakan diyor ki: "Bakın Avrupa ülkelerinde ormanlardan geçen yollara. O yollar yapılırken ağaç kesilmedi mi?"
Doğru.
Kesilmiştir mutlaka.
Ekonomik getirisi, toplumsal getirisi daha fazla ise ağaç kesilir.
Ülke medeniyse kesilenin yerine başka yere veya çevresine daha fazlası dikilir.
Kesilen her ağaca içim yanar.
Balıkesir ile Edremit arasına çift yol yapıldı mesela.
Epey bir ağaç kesildi.
Her geçişimde gözlerim doldu kesilen, yıkılan ağaçları gördükçe.
"Şart mıydı bu kadar geniş yol" diye düşündüm.
Ama bir yandan da çevresindeki ağaçlandırma çalışmalarının devam ettiğini gördüm. Sevindim.
Yeni de değil bu çalışmalar, bildim bileli oralarda ağaçlandırma görürüm, mutlu olurum.
Minnettar olurum.
Başbakan'ın dediği gibi "yol medeniyettir".
Ama ağaçları korumak istemek de medeni bir davranıştır.
Her zaman her yerde, her medeni ülkede böyle olmuştur bu iş.
Nerede ağaç kesilse kimileri karşı çıkar "medeniyet" adına, kimileri kesimi savunur "medeniyet" için.
İşin zor tarafı, her iki tarafın da haklı olmasıdır.
Yol da insanlar içindir, ağaç da.
Her ikisi de insanların yaşam kalitesini artırır.
Ağaç da, yol da.
O nedenle ne yol yapana kızabilirsiniz, ne de yol için ağaç kesilmesine karşı çıkana.
Çünkü her ikisi de medeniyettir.

Karabük'ten özür

BİR teşbih yaptık, bir kent ayağa kalktı.
Sözünü ettiğim kent Karabük.
Dünkü yazımda Galatasaray'ı eleştirirken, "Bir yanda Karabükspor, diğer yanda neredeyse tüm Karabük kentini satın alacak paraya mal olmuş Galatasaray" diye bir cümle kurdum.
Karabük'te kıyamet kopmuş.
Bu cümleyi "Karabük'e hakaret" olarak algılamışlar.
Cümleyi soldan sağa okuyorum, sağdan sola okuyorum bir hakaret, bırakın hakareti bir küçümseme dahi göremiyorum.
Yukarıdan aşağıya, aşağıdan yukarıya okuyorum yine göremiyorum.
Ama benim görüp görmemem önemli değil.
Karabüklüler öyle görmüşse ve bu konuda bir hassasiyetleri var ise ben ne desem boş.
Bu durumda yapacak tek şey var.
Karabüklülerden özür dilerim.
Karabük'ü küçümsemek aklımdan bile geçmedi.
Kusuruma bakmayın. Özür dilerim.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Siyasetin yargıya müdahalesini eleştirenler, askerin yargıya müdahalesini beklemediği zaman.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp