Top
Fatih Altaylı

Fatih Altaylı

faltayli@htgazete.com.tr

23/01/2013

Yavuz hırsızlara karşı işbirliği

SİZ hiç çaldığı malı, çalıntı olduğu aleni olan malı pazar yerinde, üstelik de bağıra çağıra, reklam vererek satan hırsız gördünüz mü?
“Görmedim” demeyin. En azından duymuşsunuzdur.
Birkaç tane var bunlardan.
En bilineni British Museum adıyla meşhurdur.
İngilizlerin dünyanın dört bir yanından çalıp getirdikleri tarihi eserleri sergiledikleri yerdir British Museum.
Anadolu’dan çalınıp götürülmüş pek çok şey de burada sergilenir.
En bilineni Bodrum’dan götürdükleri Halikarnas Mausoleum’udur.
Hatta rivayete göre Cevat Şakir, kraliçeye bir mektup yazıp “O mausoleum British Museum’un gri duvarları arasında değil, Bodrum’un masmavi göğünün altında yaşamak üzere inşa edilmiştir” diyerek kibarca geri verilmesini talep eden bir mektup yazmış. Kraliçe de cevabi yazısında “Uyarınıza teşekkürler. Sergilendiği salonu maviye boyattık” demiştir.
Demiş midir, dememiş midir bilmem.
Rivayet budur.
Türkiye şimdi, özellikle de bu dönemde iyice artan bir arzuyla dünyanın çeşitli müze ve koleksiyonlarındaki Anadolu’dan çalınmış mallarını geri istemeye başladı.
Türkiye’nin bu isteği ve bunu yer yer yargıya taşıması İngilizlerde ciddi bir korkuya yol açmış olmalı ki, son birkaç ay içinde ikinci kez İngiliz gazetelerinde Türkiye’yi suçlayıcı haberler çıkıyor.
Şimdi de Guardian Gazetesi, “Türkiye dünya müzelerine şantaj yapıyor” diyerek Türkiye’nin mallarını geri istemesini eleştiren bir haber yayınladı.
Türkiye’nin, “Ya bu çaldıklarınızı verin ya da yeni kazılar için arkeologlarınıza izin vermeyiz” demesi İngiliz gazetesini rahatsız etmiş.
“Ne hakla bunu yaparlar?” demeye getiriyor.
“Yavuz hırsız ev sahibini bastırır” cümlesinin tam karşılığı bu olsa gerek.
Türkiye bu konuda haklı ve doğrusunu yapıyor.
Fakat bir eksik var.
Hazır Mısır’da Mursi gibi Türkiye dostu bir adam iktidardayken ve ilişkiler bu kadar iyiyken, Mısır’ı da Türkiye benzeri bir tavır alma konusunda ikna etmeliyiz.
Çünkü Mısır ve Türkiye’nin ortak tavrı, dünyada arkeolojinin ölmesi anlamına gelir.
Bugün dünyada süren arkeolojik kazıların hemen hemen yüzde 60’ı Mısır’da.
Geri kalanın da ciddi bir bölümü Türkiye’de.
Bu iki ülke ortak hareket ederse çok daha güçlü olurlar.
İngiliz hırsızların paniğini asıl o zaman görün.

Hırsızlara teşekkür de etmek lazım

ASLINDA Anadolu’daki arkeolojik eserleri çalıp yıllardır saklayan, bakımını yapan İngilizlere ve Almanlara bir yandan çok da kızmamak lazım.
Hatta teşekkür bile edebiliriz.
Çünkü bir yandan bizim için faydalı bir iş de yapmışlar.
Onlar bu eserleri bulmasalardı...
Buldukları eserleri alıp götürmeselerdi...
Alıp götürdükleri eserlerin bakımını yapmasalardı...
Bakımını yaptıkları eserleri yıllardır büyük bir özenle korumasalardı...
Büyük ihtimalle bugün o eserlerin hiçbiri mevcut olmayacaktı.
İster Londra’da British Museum’dakiler olsun, ister Berlin’de Bergama müzesindekiler olsun, büyük ihtimalle bizim köy evlerinde inşaat malzemesi olarak kullanılmış, kırılıp dökülmüş, parçalanmış, gecekondu malzemesi olmuş olacaklardı.
Bu yüzden onlara teşekkür etmeliyiz.
Ama zaten bu hizmetlerinin karşılığında yıllardır o eserleri gördüler, gösterdiler.
Artık bizim de “bilincimiz” var.
Eserler yuvalarına dönebilir.

Örgütten değilse, PKK’nın Dışişleri Bakanı’na nasıl bu kadar yakın?

ÜÇ PKK’lının Paris’teki ölümlerinin arkasındaki sır perdesi aralandıkça ilk tahminlerimizde ne kadar haklı olduğumuz ortaya çıkıyor. Olayın ertesi günü “Belki de içeride birlikte oldukları biriydi onları öldüren” demiştim.
Tam da öyleymiş.
Sakine Cansız‘ın şoförlüğünü yapan, hafiften lümpen tavırlı bir PKK’lı çıktı katil zanlısı.
PKK’lılar ve siyasi uzantıları Ömer Güney‘i “uzak gösterme” çabasındalar.
“Bizden değildi. Kaydı yok. Yeni geldi. 2011’de derneğe katılmış” gibi açıklamalarla.
İyi de o kadar önemsiz ve PKK’ya uzak biri bir anlamda PKK’nın “Dışişleri Bakanı” sayılabilecek Sakine Cansız’ın bu kadar yakınında ne arıyor?
Şoförlüğünü yapıyor.
Banka kartını alıp onun adına bankadan para çekiyor. O kadar uzaksa örgüte, bu yakınlık neyin nesi!
Bir diğer acayiplik PKK’nın bu meseledeki tavrı. Olayı tamamen Fransız polisine bırakmışlar. Örgüt kendi içinde bir araştırma, bir inceleme yapmıyor.
Ömer Güney zaten karanlık. Amcası “Beyninde tümör var. Yarım saat öncesini hatırlamaz” diyor.
Güney‘in sevgilisi PKK’lı, Roj TV çalışanı. Kandil’e gidip gelen bir kadın. Ömer Güney o denli “sıradan” biriyse 10 kurşunla üç kişiyi hem de susturuculu silahla nasıl bir anda öldürüveriyor?
Katil Ömer Güney‘se bile cinayet hâlâ karanlık.
Danıştay cinayeti gibi, Dink cinayeti gibi.
Hangi motivasyonla öldürdü, niye öldürdü, kimin için öldürdü, cinayeti işletenler varsa amaçları neydi hâlâ belirsiz.
Ortaya çıkacağını ise hiç zannetmiyorum.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Saygı ve sevgi göstermek için ölmesini beklemediğimiz zaman

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp