Top
Fatih Altaylı

Fatih Altaylı

faltayli@htgazete.com.tr

18/10/2013

İran’la yakınlaşan Türkiye değil Obama

BATI medyasında bazı "büyük" isimleri, bazen gereğinden fazla önemsiyoruz.
Söylediklerini gereğinden fazla ciddiye alıyoruz.
Bu adamların da yer yer "cahil", yer yer "kötü niyetli" olabileceğini, farklı amaçlarla yazılıp çizilebileceklerini veya birilerinin "emmelleri" için kullanılabileceğini unutuyoruz.
David Ignatius'un son yazısının da bu yukardaki tanımlardan hangisine gireceğini bilmemekle birlikte, en hafif tabiriyle "manasız" bir yazı olarak görüyorum.
"On minute"le biten açık oturumun moderatörü olarak tanınan Ignatius, MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ı hedef alan ama aslında daha geniş bir açıyla Türkiye'ye sataşan bir yazı yazdı.
Yazı Fidan"İrancı" olmakla suçluyor ve dahası Türkiye'nin İsrail ajanlarının listesini İran'a vermekle itham ediyor. Buradan yola çıkarak Türkiye'nin pro-İran bir siyaset izlediğini, Batı'dan uzaklaştığını, Obama'nın siyasi olarak hâlâ Erdoğan'ı desteklemesine karşın, Türkiye'nin en azından istihbarat alanında Batı'yla ters düştüğünü söylüyor ve Türkiye'nin artık Batı'nın bir parçası olamayacağını ima ediyor.
Türkiye Batı'nın bir parçası olarak kalır mı, kalacak mı bunları bilmiyorum.
Benim de bununla ilgili şüphelerim var ama burada tek suçlu Türkiye mi sorusu önemli.
AB'nin Türkiye'ye karşı tavrı, Türkiye'nin Batı'dan uzaklaşmasının bana göre baş müsebbibi.
AB Türkiye'yi bu kadar itmeseydi, Türkiye yine de Batı'dan uzaklaşır mıydı sorusunun yanıtını vermek artık zor.
Ancak Hakan Fidan üzerinden "İran'a yaklaşma" iddiaları gerçekten komik.
Aslına bakarsanız, Hakan Fidan MİT Müsteşarı olduğu gün, özellikle İsrail kaynaklı bir rahatsızlık konuşulmaya başlanmıştı.
Yani Fidan rahatsızlığı yeni değil.
O günlerde İsrail'in Fidan"pro-İran" olmakla suçladığı ve bunu tüm Batı medyasına duyurduğu biliniyordu.
Ancak o gün "makul" olabilecek bu suçlama bugün aynı oranda makul değil.
Fidan'ın müsteşarlığı döneminde Türkiye ne "gizli" ne de "açık" bir biçimde İran yanlısı bir tutum içinde oldu.
Tam aksine, NATO örtülü ABD radarının Kürecik'e konuşlanmasıyla birlikte Türkiye ile İran belki de yakın tarihin en "sıkıntılı" dönemine girdiler.
İlişkiler alabildiğine bozuldu.
Irak'taki İran etkisi nedeniyle Türkiye ile İran arasında başlayan rahatsızlık artarak sürüyor.
Suriye meselesi ise her şeyin üzerine tuz biber ekti.
İran'ın mezhep ayrılıklarını körükleyen politikası da Türkiye tarafından açık kapalı eleştiriliyor.
Hal böyleyken, Başbakan'a yakınlığı ile Türkiye'nin politikalarının tamanına dahil olan Fidan"İrancı" olarak suçlamak ya "cehalettir" ya "kötü niyettir" ya da "bir palanın uygulayıcısı" olmaktır.
Üstelik de ABD Başkanı Obama'nın İran'la "düzeyli bir birliktelik" kurmaya çalıştığı bir dönemde Türkiye'ye Fidan üzerinden bulaşmak "çok acayiptir".

Çin korkusu


TÜRKİYE'nin "hava savunma sistemi" için Çin ile anlaşması Batı'da büyük rahatsızlık yarattı.
Türkiye'yi "Batı'ya ihanetle" suçlayanlar bile var.
Belli ki, bu iş tırmandırılacak. Türkiye'nin bu anlaşmadan vazgeçmesi için epey bir baskı olacak.
Bana göreyse, füze savunma sistemi için Çin'le yapılan anlaşma Türkiye açısından son derece doğru bir "restleşmedir".
Türkiye'ye üç tane Patriot bataryası yollamak için bin dereden su getiren, saldırı durumunda bunu kullanmayabileceğini beyan eden NATO ortaklarımıza, Türkiye'ye sattığı ve hatta ortak ürettiği savaş uçaklarının kodlarını Türkiye'ye vermemek için yıllarca direnen, her türlü meselede Türkiye'yi yalnız bırakan bir "sözde müttefik" grubuna karşı Türkiye çok yerinde bir hamle yaparak "Tek seçenek değilsiniz" mesajını bu tercihiyle verdi.
Ekonomik gücünün yanı sıra giderek daha etkin bir siyasi güç olma işaretleri de veren Çin'le "iş kotarmak" Türkiye açısından son derece doğrudur.
Çin'in enerji kaynaklarına giderek daha da artacak olan ihtiyaçları karşısında, enerji bölgesinin göbeğinde bir Türkiye'nin Çin açısından önemi çok büyük.
ABD ve AB'nin bölgeye doğrudan gelerek edindikleri avantaj karşısında Çin'in de bölgede güçlü bir partnere ihtiyacı olduğu açık.
Türkiye de bunu kullanıyor ve bu da Batı'da büyük rahatsızlık yaratıyor.
Elbette ki bu Türkiye açısından önemli bir değişiklik, ama hamle doğru ve elindeki kozların sayısını artırıyor Türkiye.
Tabii şunu da unutmamak lazım.
Bu politik değişiklik fikri bugünkü iktidar tarafından keşfedilmiş bir buluş değil.
AK Parti'nin iktidarından önce MGK'da bu fikirler konuşulmuş tartışılmış ve hatta bazı generaller tarafından gündeme de getirilmişti.
O generallerin pek çoğunun şimdi "er" olduğunu hatırlatmama bilmem gerek var mı!

Ahlak kırıntısı

AHMET Hakan erken pes etti.
"Bu Cem Uzan var ya" diyerek başlamış ve şöyle devam etmiş:
"Hakikaten çok uyanık, çok trol, çok gözü açık, çok maharetli, çok oyuncu, çok tehlikeli, çok bulaşıcı, çok korkunç bir adam..."
Bunların tamamı doğru ve anlıyorum ki, Ahmet Hakan artık Uzan'dan uzak duracak.
Haklı mı?
Aslında haklı.
Evine, yatına davet ettiği "samimi arkadaşlarının" yatak odalarına kamera koyarak onların en özel anlarını kayda alan bir adamdan "en küçük bir ahlaki" duruş beklemek abes.
Aslında en iyisi, bu "yaratıktan" hiç bahsetmemek.
Kaçtığı delikte kendi kendine çürümesi en iyisi.


NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Doğrudan korkanın eğri olduğunu anladığımız zaman.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp