Top
Fatih Altaylı

Fatih Altaylı

faltayli@htgazete.com.tr

15/10/2013

Bekliyorum Cem Uzan, yüreğin yetiyorsa gel

TEK bir derdi var.
Türkiye'nin gündeminde kalmak.
Yurtdışına milyarlarca dolar kaçırmış, ailesinin "indira gandi'' yaptığı trilyonlarla yurtdışında krallar gibi yaşıyormuş, bunlar umurunda değil.
Mesele, Türkiye'nin gündeminde kalmak.
Çünkü biliyor ve farkında; milyarları da olsa, götürdükleri paralar ultra lüks hayatlarını "kaçak'' olarak sürdürmelerini sağlasa bile bulundukları yerde hiçbir önemleri yok.
Zurnanın son deliği bile değiller.
Bu yüzden de tüm derdi Türkiye'de gündemde kalmak, Türkiye'de bir şekilde konuşuluyor olmak.
Bunun için bir dönem İstanbul'un en popüler kızlarından birini bile kullanmaktan çekinmedi.
Paris'te, St.Tropez'de onunla en fazla görülebileceği, en fazla fotoğraflanabileceği yerlerde gezdi.
Her gün haber olmaya, bu haberlerle "Bakın ben hâlâ iyiyim. Ben hâlâ dikkat çekiyorum'' demeye çalıştı.
Anlamadığı, dikkat çekenin kendisi değil, yanındaki kız olduğuydu.
Zaten kız buna tekmeyi basınca gündemden düştü.
Ne haber oluyordu gazetelere, ne fotoğrafı çıkıyordu.
Unutulmuştu.
Türk halkının cebinden ödenen milyarları da bu unutulmuşluk acısını dindirmiyordu.
Hemen bir şeyler yapması lazımdı.
Çağırdı bir gazeteciyi ve röportaj verdi.
Herkes kötüydü, bir o sütten çıkmış ak kaşıktı.
Bankasında aslında sorun yoktu ama eline hesap cüzdanını alan para istediği için bankasında çok açık varmış gibi görünüyordu ona göre. Bankasında niye doğru düzgün bir kayıt olmadığının ise yanıtı yoktu elbette.
Hazine bonosu satmaya hakkı olamadığı halde milyarlarca liralık sahte Hazine bonosunu nasıl sattıkları mevzuuna ise hiç girmemişti.
ÇEAŞ ve Kepez'den yapılan örtülü kâr transferleriyle küçük yatırımcıdan çalınan milyarlar konusu da konuşulmamıştı.
Bu şirketlerin off-shore hesaplarda eritilen kârları ile Hazine'den kaçırılan vergi ise hiç hesapta yoktu.
Kayıtdışı banka hesapları ile ayrılmayan munzam karşılıklardan elde edilen kârların ödenmeyen vergileri de röportajda yer almıyordu.
Telsim'in kayıtdışı satılan kontörlerini, buradan elde edilen vergisiz trilyonları ve bunların ödenmeyen vergilerini sormak da muhabirin aklına gelmemişti.
Evinin yüzme havuzuna gizlenen trilyonlarca liralık kontör kartı da önemli değildi ki sorulmamıştı.
Sadece bir dönem "Allahsız'' dediği kişilerden artık "Sayın'' diye bahsediyordu.
Bu satırlara konu olan kişi, tahmin edebileceğiniz üzere Cem Uzan'dan başkası değil.
İş hayatı boyunca Türkiye'ye on milyarlarca dolar zarar veren ve sonunda ailesiyle birlikte kaçıp giden "firari'' sözde işadamı.
Ailesinin diğer fertlerinin nerede olduğu hâlâ bir muamma.
O ise hâlâ gündemde kalma çabasında.
Bana da terbiyesinin ne düzeyde olduğunu gösteren, hakaretlerle dolu bir mail atmış.
Okuyunca mutlu oldum.
Çünkü onun bulunduğu yerden böyle görünmek bir şereftir.
Bir de diyor ki: "Yüreğin yetiyorsa gel de Paris'te bir Teke Tek yapalım. Canlı yayınla Türkiye görsün'.'
Bak Cem Efendi.
Bende yürek mangal.
Sen kendini imparator zannederken, Türkiye'de her şeyi ve herkesi satın alabileceğini zannederken senin karşına dikildim.
Senden mi korkacağım a be şaşkın.
Teke Tek'in kapısı sana her zaman açık.
Ama senin gibi biri için kalkıp Paris'lere gelemem.
Asıl senin yüreğin yetiyorsa, beş paralık onurun varsa gel Teke Tek stüdyosuna.
İstediğin kadar konuşalım.
Ama sonunda ağlayarak kaçmak yok.
Çünkü son hatırladığımda Galatasaray'ı ele geçirme planını yerle bir ettiğim gün duvarları tekmeliyordun.
Darılmaca kızmaca, sinirlenmece yok.
Stüdyodayım.
Bekliyorum.

Nice bayramlara sağlıkla, mutlulukla

SEVGİLİ okurlarım...
Beni seven sevmeyen hepinizin Kurban Bayramı'nı canı gönülden kutluyorum.
Sevdiklerinizle beraber mutlu, sağlıklı bir bayram diliyorum.
Önümüzdeki bayrama kadar mutluluğunuz sürsün inşallah.
Küçüklerimin gözlerinden, sayıları gittikçe daha az olan büyüklerimin ellerinden öperim.
Fatih

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Para biriktirmekten daha keyifli olanın dost biriktirmek olduğunu anladığımız zaman.

Yazıyı Paylaş

Google +

Whatsapp